Zirveden inmeyenler

Zirveye yakışan adamların gölgesinde hem Türkiye, hem de Bayburt kayak tarihine ışık tutan bu çok özel dosya, ünü yurt sathına yayılmış Bayburtlu sporcuların, -içinde bulundukları zor dönemde- önce bireysel çabalarla nasıl yetiştiklerini sonra yokluktan beslenip zirveye çıkışlarını anlatıyor...

Zirveden inmeyenler

Bayburt Postası, zirveye yakışan adamların gölgesinde hem Türkiye, hem de Bayburt kayak tarihine ışık tutan çok özel bir dosyayı yeniden sizlerle buluşturuyor. Daha önce Bayburt Postası'nda yayınlanan ve yeni gelişmeler ışığında yeniden güncellenen bu dosya, bir zamanlar Bayburt’un karlı zirvelerine adını yazdıran kahramanları içeriyor... Ve değişmeyen kadere, her türlü yokluğa rağmen ünü yurt sathına yayılmış Bayburtlu sporcuların, -içinde bulundukları zor dönemde- önce bireysel çabalarla nasıl yetiştiklerini sonra yokluktan beslenip zirveye çıkışlarını anlatıyor...

Kişisel hikâyeler ve tarihi bilgilerden oluşan bu özel dosyayı, kâh hayretle, kâh gururla okuyacaksınız...

İşte, bilinmeyen ama sahibi olduğumuz tarihte iz bırakan ve ait oldukları döneme damga vuran kahramanların gerçek hikâyesi...

Semavi Ardahan / Bayburt Postası
Millî Kayak Ekibi (soldan sağa) Dursun Bozkurt, Osman Yüce, Kerami Sakarya, Tahsin Modaoğlu - 1948’de St. Moritz’de Kış Olimpiyatları...

Dünyanın en eski sporlarından biri olan kayak; ihtiyaç olarak 5 bin, spor olarak 150 yıllık bir maziye sahiptir. Eskiden insanoğlunun ulaşım için karlı ve engebeli yörelerden geçiş için kullandığı kayak, zamanla askeri bir malzemeye, daha sonra ise yarışma aracı olarak benimsenmesi üzerine spora dönüşmüştür. İlk olarak 1866’da Cristina’da küçük çapta gerçekleştirilen bir yarışmayla dikkatleri üstüne çekmeyi başaran kayak sporu, 1879’da Oslo’da büyük bir organizasyonla yapılan ‘kayakla atlama’ yarışmasının ardından, ‘Alp Disiplini’ , ‘Kayaklı Koşu’ (mukavemet), ’Snowboard’ , (tek kayak), ’Tekerlekli kayak’ (çim kayağı) gibi çeşitli branşlar ile sonraki yıllarda hızlı bir şekilde gelişmiş ve geniş kitleler tarafından ilgi duyulan bir spor haline gelmiştir. 

Türkiye’de ve Türkler'de ise dünya geneline göre kayak, daha köklü bir geçmişe sahiptir. Kaynaklara göre milattan öncesine dayanıyor. Eski Türkler'de ilk adıyla "ivik" sonraki adıyla "çana" olarak bilinen kayağın tarihi kaynaklarda adı böyle geçiyordu ama Türkler tarafından kullanılmaya başladığı tarih tam olarak 1914'tür. Türk tarihinde ilk olarak Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde kullanıldı. Böylelikle uzun yıllar askeri araç olarak kışlalarda kaldı. Sportif anlamda ise 1933’te bir öğretmen grubu öncülüğünde yapılan mütevazi bir yarışla Türk spor tarihindeki yerini nihayet aldı.

Artık bu tarihten sonra, evvela 'Dağcılık ve Binicilik Federasyonu’ kurulmuş, daha sonra olimpiyatlara katılmak suretiyle ‘Dağcılık ve Kış Sporları’ adı altında Bayburt, Eğirdir, Erzurum, Bursa, Ankara, Kayseri başta olmak üzere karlı yörelerde 'halk evleri' desteğiyle bölge bölge yayıldı ve gelişim gösterdi. Uluslararası kurallara uygun Türkiye'deki ilk yarışma da, Asım Kurt önderliğinde 1944’te yapıldı. Uluslararası ilk müsabakalara katılım ise kayaklı koşu dalında 1936’da, alp disiplini dalında 1948’de gerçekleşti.

Kayak sporunda dünya literatürüne girmiş ilk isimlerden biri... Olimpik ve Mlli sporcu Dursun Bozkurt...

Aralarında Bayburtlu Milli ve Olimpik sporcular Dursun Bozkurt ve Ahmet Giray’ın da bulunduğu 6 kişilik kafileyle katıldığımız 1948-Saınt Morızt-İsviçre Kış Olimpiyatları, ülkemiz adına olimpik anlamda ikinci bir katılım olsa da, bu aslında alp disiplininde milat olarak kabul görmüştür.

“Biz kazanmaya değil, öğrenmeye geldik’’

Daha öncesinde 1936’da yani savaş öncesi, Almanya'da düzenlenen Garmısch Parten-kı Rchen Kış Olimpiyatları’na Türkiye adına kayaklı koşu dalında 9 sporcu ile ilk katılım gerçekleştirildi. Adolf Hitler'in açılışını yaptığı bu olimpiyatın, Türkiye açısından Guinness Rekorlar Kitabı'na giren hüzünlü bir anısı da vardır.

Yarışma bitiminde finişe gelmesi gereken tüm sporcular içinde bir sporcu eksikti. Çünkü kayakçı Nasın Küçükarslan, pistin dışına çıkarak kaybolmuştu. Saatlerce süren arayışların ardından Küçükarslan’a ulaşıp finişe gelmesini sağlayan görevliler, Guinness Rekorlar Kitabı'na ''Gecikme Rekoru Kıran Sporcu'' olarak girmesine de ayrıca yardımcı oldular. Yarışma bitiminde takım halinde sonuncu gelen ekibimiz bu talihsiz olaya rağmen yine de "idealizme en layık ekip" seçildi! Çünkü sporcularımız o gün dünya medyasına “biz kazanmaya değil öğrenmeye geldik’’ demecini vermişlerdi.

1944 İlk Dağcılık Kursu / Kayseri - Erciyes / Dursun Bozkurt (Gümüşhane), Naci Alka (Isparta), Nihat Bentkaya (Kırklareli), Rıfat Tacettinoğlu (Kayseri), Zeki Özdem (Erzurum), Ziya Özova (Ordu)Zaten dünyanın en seçkin sporcularının bir araya geldiği bu olimpiyatlarda deneyimsiz Türk kafilesi için bir başarı beklenemezdi. Buna rağmen Türk medyası, Dünya medyasının aksine yarışma sonucunu becerisizlik olarak kabul edip, faturayı üst düzey bir eğitim alamadan, uluslararası bir müsabakaya sadece katılmakla görevlendirilen sporcularımıza kesmişti!

Halbuki sorun sporcularımızdan değil, tam olarak o zaman ki devlet anlayışının spora ve sporcuya duyduğu ilgisizlikten kaynaklanmaktaydı.

Olimpiyatlara ilk defa katılan ülkemizin medyası, bu hüzünlü hatıradan gereken dersi çıkaramamış, aynı dertten muzdarip bir şekilde neredeyse bir asra yakın zamandır 'kayak sporuna teşvik' politikası üzerinde duramamıştı.

Almanya'daki kış olimpiyatlarına katılan sporcuların başarısızlığından dolayı aldığı ağır eleştiriler, bir sonraki Saınt Morızt Kış Olimpiyatları'na katılımı da yadırgamış, fakat bu haksız yadırgayışa, aralarında Bayburt dağlarında yetişmiş üç ismin bulunduğu 130 sporcu içinden 50'inci ve 90’ıncılık arasında derece alınarak cevap verilmişti.

1948 - St. Moritz Olimpiyatları Asım Kurt, Dursun Bozkurt, Kerami Sakarya, Muzaffer Demirhan, Raşit Tolun, Osman Yüce, Ahmet GirayBu başarı, o dönem İkinci Dünya Savaşı'na girmese de ekonomik anlamda oldukça zor günler geçiren Türkiye'de değer görmüş, kayak sporuna olan bakışı değiştirmiş ve ilgiyi biraz daha artırmıştı.

Daha sonraki yıllarda 1956-Cortına D'ampezzo-İtalya, 1960-Squav Valley-ABD, 1964-Insbruck-Avusturya ve 1968-Grenoble-Fransa olmak üzere yapılan tüm bu olimpiyatlara ekonomik ve eğitimde alanındaki yetersizliğe bağlı olarak zorunlu aralarla sporcu gönderen Türkiye, 1976-Insbruck-Avusturya’da yapılan olimpiyatlardan bu yana ara verilmeden temsil edildi.

19 defa yapılan kış olimpiyatlarının gediklisi olmamıza rağmen, diğer ülkelere göre başarı çıtasını bir türlü yükseltemeyen Türkiye, sporcu açığını ise hiçbir zaman kapatamadı. Rakamlar gösteriyor ki, 1982 yılına kadar ortalama sporcu sayısı 460 civarında iken, 1982’den sonra bu rakam ancak 2 bin 800’lere kadar çıkabilmiş.

Uluslararası bir başarı için bu sayının çok az olması, rekabet ortamının yaratılamayışı ve yetenekli sporcu tespitinde sınırlı kalınması; Türkiye'de kayak sporuna eğlence dışında başka bir anlam kazandırmadı. Ülke genelindeki kayak merkezleri birer eğlence merkezi olarak dünya turizmi seviyesine ulaşsa da sportif anlamda hep geride kaldı. Öyleki, kış olimpiyatlarına nazaran bir alt organizasyon olan Balkan Kayak Şampiyonası'nda dahi ancak 1968 yılında Burhan Alankuş’la 8'incilik elde edildi. Bu aynı zamanda uluslararası ilk başarıdır! Daha sonra 1970 yılında Rıdvan Özbek’le Balkan Şampiyonluğu, 1975 yılında takım halinde Balkan 3'üncülüğü, 1981 yılında yine Balkan Şampiyonası bayrak yarışında bronz madalya kazanıldı.

***

Köküne sahip olduğumuz bu spor dalında, bir gün mutlaka zirve yapacağımız günün inancıyla, Türkiye genelinde başarılı bir geçmişe sahip olan ve yeniden umut vadeden Bayburt’a ayrı bir parantez açılması gerekirse, dünya çapında kayakta henüz derece elde edememiş ülkemizin bu konudaki eksiklerini ve yapılması gerekenleri başarı temennisiyle bu spora gönül vermiş uzmanların yetki alanında bırakalım

***

Asım Kurt ve Guslt MayerBayburt, Türk kayak spor tarihinde akademik ve profesyonellik şartlarından yoksun halde iyi bir başlangıçla başarılı ve istikrarlı yükseliş gösterip, iz bırakan bir bölge oldu. 1940’lı yıllardan başlayıp 1965’li yıllara kadar ferdi olanak ve şartlarla Milli kayakçı çıkarıp olimpiyatlara sporcu gönderen Bayburt kayak sporunun övülmeye ve sporcularının yâd edilmeye kesinlikle hakkı var.

O yüzden yazıda geçen Dursun Bozkurt, Ahmet Giray ve Osman Çarpatan bu konudaki en güçlü isimler. Çünkü Dursun Bozkurt ve Ahmet Giray, Bayburt tarihinde sadece kayak sporunda değil tüm spor dallarına nispet olimpiyatlara katılan ilk sporcu olma özelliğinin yanı sıra, son yıllara kadar da bu özelliklerini ayrıca korumuş sporculardır. Osman Çarpatan ise Türk kayak tarihinin diplomalı antrenörler içinde ilk 12 kişiden biri olma ayrıcalığına sahiptir. Tabii ki bu durum her ne kadar Bayburt tarihi açısından gurur vesilesi sayılsa da, Dursun Bozkurt ve Osman Çarpatan nazarında -kendi ifadeleriyle- aslında üzücü bir durumdur! Çünkü üzüntülerini gayretlerine vesile sayıp, son zamanlarında tüm tecrübesiyle hizmete soyunmuşlarsa da birine mukadderat, diğerine ekonomik şartlar fırsat vermedi... Dolayısıyla bu alandaki başarılarının devamını kendilerinden sonraki kuşağa hızlı bir şekilde aktaramadılar...

“İyi bir başlangıç, yarı yarıya başarı demektir.” Andre Gıde

Bayburt’ta kayak sporu, 1930’lu yıllarda başladı. Tamamen eğlence ve ulaşım aracı olarak kullanılan kayak, 1940’lı yıllarda efsane isim Dursun Bozkurt ile sportif anlamda startını verdi. 1944’te Asım Kurt önderliğinde Kayseri'de kurulan ilk dağcılık kursuna, ülkenin çeşitli illerinden davet edilen 6 kişilik dar kadro içine girmiş seçkin sporcu ünvanına sahip Dursun Bozkurt, daha sonraki yıllarda revize edilmiş kadroda kendine tekrar yer bulmuş ve diğer olimpik kayakçı Ahmet Giray’la birlikte branşlarında Türkiye adına olimpiyatlara ilk kez katılan birer sporcu oldu. Bozkurt, o yıllarda Bayburt’un Gümüşhane iline bağlı olması sebebiyle Gümüşhane adına, Giray ise o zaman ki kayak federasyonunun (Dağcılık ve Kış Sporları) iş istihdamı sebebi ile Sivas adına olimpiyatlara katılan 6 yıldızdan ikisidir.

Olimpik Kayakçı Osman Yüce ve Osman Çarpatan, Uludağ da öğrencileriyle...Bu 6 yıldız içinde olimpiyatlara katılan bir diğer isim Muzaffer Demirhan, Gümüşhaneli sporcu olarak gösterilse de, Bayburt dağlarında ve Dursun Bozkurt nezaretinde yetiştiği için Bayburt kayak sporunun Türk sporuna kazandırdığı bir başka olimpik kayakçısıdır aslında. İlk dağcılık kursuna katılan bu üç isim, zaman sonra revize edilen kadroda tekrar yerlerini korudu ve Avusturyalı eğitmenler nezaretinde alp tekniğini geliştirdi. Böylelikle Bayburt kayak sporunun yetiştirdiği Dursun Bozkurt, Ahmet Giray ve Muzaffer Demirhan, kısa sürede Türkiye genelinin elit sporcuları haline geldi. Bu sporculardan Dursun Bozkurt, alp disiplininde Türkiye'yi uzun yıllar uluslararası arenada temsil ederken, Muzaffer Demirhan en çok olimpiyatlara katılan sporcu unvanı ile öne çıktı. Ahmet Giray ise alp disiplininden mukavemete geçiş yaparak iki branşta birden yarışan ender sporculardan biri oldu. İşte bu üç ismin başarısı ülke genelinde kayak sporuna olan bakışı değiştirdiği gibi, Bayburt tarihinde de Osman Çarpatan gibi başka kar adamların ortaya çıkmasını sağladı.

Yıllar önce bu bilinçle hareket eden Bayburtlu sporcuların yokluğa inat, kayak sporunu 'şeker sandıkları' ile bile olsa icra etmesi sporculuk tarihinde bir örnektir.

Cumhuriyet tarihinin ‘bir hüviyet belgesine bir ekmek’ politikalarının uygulandığı dönemlerde yani 1940’lı yıllarda, halkevlerinin desteğiyle üst düzey kayaklarla nihayet tanışan sporcular, uyum sürecini kısa zamanda atlatıp, ülkenin elit sporcuları arasına girmesi kelimenin tam anlamıyla büyük bir başarıydı! Herşeye rağmen bu alanda uluslararası başarıyı elde edenler, ilk olarak Bayburt'tan çıktı ve bu o zamanki federasyonun Bayburt’a ayrı bir ilgi duyması sağladı.

Öyle ki kayak sporunun o dönem manevi babası olarak bilinen Asım Kurt Bayburtlu sporcuların yeteneğine yerinde şahit olmuş ve onları milli takıma kazandırmıştı. Ayrıca dünyanın efsane kayakçılarından Avusturyalı Antrenör Gustl Mayer’i Bayburt’a getirip, bir bölge yarışı düzenlemişti.

1952’de efsane kayakçı Mayer’in açılışını yaptığı bu bölge yarışıyla beraber federasyonun değişik tarihlerde düzenlediği diğer müsabakalara bakılırsa, Bayburt, bugünlerin aksine o dönemde hem sporcularıyla, hem de doğa şartlarıyla tercih edilen bölgelerden biriydi.

1944 İlk Dağcılık Kursu - Erciyes - Soldan Sağa: Naci Alka (Isparta), Dursun Bozkurt (Gümüşhane), Nihat Bentkaya (Kırklareli), Muvaffak Uyanık (öğretmen), Asım Kurt (Kurs Müdürü), Rıfat Tacettinoğlu (Kayseri), Zeki Özdem (Erzurum)Zaman sonra kayak merkezi olarak Kayseri, Uludağ, Eğirdir, Sarıkamış gibi ekonomik olanaklara ve tesislere sahip olamayan Bayburt, sadece kendi sporcularının yetenekleriyle öne çıkan bir bölge oldu.

Dursun Bozkurt, Ahmet Giray, Muzaffer Demirhan gibi ekonomik yetersizlikten en olumsuz yönde etkilenip Bayburt’un doğa şartlarından ferdi olanaklarla en iyi şekilde yararlanmaya çalışan Süleyman Bozkurt, Osman Çarpatan, Mahmut Ardahan, Yılmaz İşaşır, Süleyman Öztürk gibi isimler de Bayburt'ta kayak sporunu yaşatmaya çalışan diğer sporcular olmuştu.

***

Türkiye genelinde ve çeşitli bölge yarışmalarında tüm imkânsızlıklara rağmen ferdi olarak yarışıp Bayburt’un spor tarihine geçmeyi hak eden bu başarılı sporcular vesilesiyle konu arasında ilgili zihinlere bir aktarma yapalım. Diğer branşlar da olduğu gibi kayak sporu Bayburt için "öksüz bırakılan" zenginliğe bir örnektir. Çünkü yâd edilmeyi sonuna kadar hak eden bu insanların, o yokluk yıllarına inat verdiği mücadelenin ne yazık ki arkası gelmedi. Halbuki gurbetten gurbete günlerce -bazen haftalarca- süren çileli kara tren yolculuklarıyla ancak elit sporcuların katılabildiği Uludağ, Sarıkamış gibi milli takım kampları ve yarışlarında Bayburt'u her ne pahasına olursa olsun temsil etmek kelimenin tam anlamıyla hem başarının hem de fedakârlığın zirvesidir.

Bir bölge yarışı hatırası (Bayburt - 1967)Bu başarının; süregelen bir kültür gibi Bayburt’un spor hayatına nakşedilmesi bir yana, anı olarak bile değer görmedi, fedakârlıklar da karşılığını bulmadı.

1940’lı yıllar ile 1965’li yıllar arasında ki neslin ortaya koyduğu bu ferdi çaba çeşitli nedenlerden dolayı sekteye uğradı ve deyim yerindeyse tam anlamıyla zinciri koptu.

Bayburt’ta yapılan bir bölge yarışının boykot edilip, federasyonla bağların kopması, Dursun Bozkurt’un İsviçre'de yapılan Dünya Şampiyonası'nda sakatlanıp iddialı bir yarışmacı olmasına rağmen pistlere veda etmesi, halkevlerinin gücünü kaybedip desteğinin azalması, olimpik kayakçı Ahmet Giray gibi 1960’lı yıllardan sonra ekonomik sebeplerden ötürü Osman Çarpatan, Mahmut Ardahan gibi sporcuların da birer birer Bayburt’u terk etmesi belli başlı sebepler olarak kayak sporunun bitişine zemin hazırlarken; bu spor dalında ehil ve elit olmuş isimlerin, takip eden dönemlerde birer eğitimci olarak kullanılamaması ise son halkası oldu.

Osman ÇarpatanAynı şekilde dört mevsimin dolu dolu yaşandığı ve kış mevsiminin de oldukça yoğun geçtiği Bayburt'ta, tüm bir yılın yaklaşık üçte ikisinde kar bulunduran Kop Dağı da uzun yıllar kente yönelik yatırımlar arasına alınamadı. Bütünüyle kış sporları için birinci dereceden olanak tanıyan bu doğa eseri; çevresinde bulunan kış sporları merkezlerine alternatif bile yapılamadı.

***

Yokluğun, ilgisizliğin, bahtsızlığın ve illaki basiretsizliğin her konuda kaderini etkilediği Bayburt kayak sporunun geçmişini, tarih bize böyle anlatırken, hüzünlenip hayıflanmamak mümkün değil. Zira 1970-1990 arası zaman kayak sporunda koca bir boşluk oluşturdu. Oluşan bu 20 yıllık boşluğun doldurulması ise neredeyse bir 20 yılın daha geçmesine sebep oldu. 1991 yılında dönemin Gençlik Spor Müdürü Kemal Köprücü, kayak sporunda ikinci kez bir kilometre taşı oluşturdu.

Soldan sağa; Muhlis Gider, Osman Çarpatan, Yılmaz İşaşır, Mahmut Ardahan

Türkiye genelinde karlı bölgelerdeki kayak sporunun halk evlerinden, Gençlik Spor Müdürlüğü bünyesine uzun arayla geçişi Bayburt için de emsal teşkil etti. Köprücü, hemen hemen tüm spor branşlarıyla yakından ilgilendiği gibi, kayak sporuna da ayrıca yön vermeyi başardı.

Köprücü, kayak için gerekli malzemelerin temin edilmesinden, sporcu kafilesinin kurulmasına dek yaptığı çalışmalarla Bayburt’un kayak spor tarihine geçen bir başka isim oldu.

Bayburt için sporun ve turizmin en büyük yatırımlarından biri olan, mevcut Kop Kayak Merkezi'nin kuruluşu için de gazeteci Osman Okutmuş ile birlikte büyük çaba sarf eden Köprücü, kayak sporunu resmi anlamda vücuda getirdi ve yıllar önce kapanan kapıları tekrar açtı.

Halit Gider

Unutulmuş Dursun Bozkurt, değişik bölgelerde hocalık yapan Osman Çarpatan, Mahmut Ardahan ve Muhlis Gider gibi eski sporcuların tekrar göreve soyunmalarına aynı zamanda öncü oldu.

Hemen her anlamda bir çok bölgeden geri kalan Bayburt'ta, kayak sporu için artık herşey böylelikle yeniden başlamış oldu. Sportif anlamda başarının çok zaman alacağı düşünüldü ama bu çok uzun sürmedi. Dursun Bozkurt, Osman Çarpatan ve Muhlis Gider ile önce uzun yıllardır dönmeyen çarkın dişlileri kırıldı ve yeniden dönmeye başladı.

1975-1985 arası kuşağa yönelik başlatılan çalışmaların ilk meyvesi Halit Gider oldu. 1995 yılında milli takıma seçilen Gider, bölge ve doğu grubu birincilikleri ve Türkiye ilk üç dereceleriyle yıllar sonra, Bayburt’un adını duyurmayı başardı. Ardından başarı grafiği hızla yükselen Bayburt kayak sporu Emre Şimşek ile nihayet Türkiye şampiyonluklarına ulaşarak, hem özlenen hem de beklenen seviyeye kavuşacağının sinyallerini verdi.

66 yıl sonra zirvede yine Bayburtlu var!

Emre ŞimşekTam 66 yıl önce Türkiye adına Bayburtlu sporcu Dursun Bozkurt’la başlayan olimpiyat macerası, son yılların pistlere damgasını vuran ve 4 yıl üst üste Türkiye Şampiyonluğu’na adeta ambargo koyan bir başka Bayburtlu Emre Şimşek’le devam etti.

Rusya’da yapılan 2014 Soçi Kış Olimpiyatları’na Türkiye adına erkekler alp disiplini kategorisinde katılan tek sporcu olan Şimşek, efsane isim Dursun Bozkurt  gibi Bayburt kayak sporunun yetiştirdiği bir başka olimpik sporcu olmayı başardı.

***

Editör: Bu sayfanın editörü ve bu dosyanın yazarı da karlı dağlarda büyümüş, dağlarda susadıkça bu dosyada ismi telaffuz edilen büyükler kadar olmasa da kar yemişlerdir. Çok uzun yıllar sonra Dursun Bozkurt'un gayretleri ile tekrar hayata geçirilen Bayburt Kayak Kursu'nun, ilk öğrencilerindendir ikisi de! Rahmetli Dursun Bozkurt, ilk hocamızdı. Bu "deli dolu meşhur hoca" gerek kışla arkasında bir tarlada, gerekse Kop vadilerinde haftalarca sadece yürütmüştür bu ilk veletleri. Semavi, Dursun Bozkurt'un güç depolatan oyunlarında ponpon muydu, fırfır mıydı hatırlamadım ama neşeli günlerdi. Sonrasında Muhlis Gider, Mehmet Güngör, İsmail Şimşek ve kısa süreliğine Bitlisli Metin Aysal aldı bayrağı ve eğitmenliğimizi yaptı. Kemal Köprücü hocamız ve Gençlik Spor İl Müdürlüğü'nde görev yapan memurlar az çekmemiştir bu ilk kursiyerlerden. O ilk kurs günlerinden hatıramızda geriye kalan isimler şöyle: Fatih Durgut, Melek Odabaşı, Kürşat Okutmuş, Sevgi Kızıltan, Halit Gider, Semavi Ardahan, Sedat Pekmezci, Serdar Pekmezci, Ferdi Yavuz, Evren Şimşek, Mahmut Sürer, Kenan Pekmezci, Murat Okutmuş ve Ünal Kurdal... Hababam'dı biraz bu ilk ekip, uzun yıllar sonra ilk göz ağrılarıydı Bayburt dağlarının... Çok şımartıldıklarından mıdır, başka bir şeyden midir bilinmez ama Halit Gider ve Emre Şimşek (Emre, o günlerde minikler grubunda ve yarım metre boyunda bir felaketti) dışında, hepsi dağlardan erken emekliliğe ayrılmış, Bayburt dışında küçük derecelerle yetinmişlerdir. Hepsinin de o yıllardan kalma kupa ve madalyaları vardır evlerinde. Ve hâlâ çok sever, çok özlerler dağları... 

Hamiş, Bayburt kayak sporunun temelinde ve hemen her döneminde var olan efsane sporcuların gerçek hikâyesini anlatan bu dosya geçmişin başarısını yansıtıyor. Yazıda adı geçen kahramanları son yılların en başarılı sporcusu başta Emre Şimşek başta olmak üzere bugün takip edenler, elbette aynı geçmişin izinde yoluna devam edecektir... Ve Bayburt dağlarında yetişip de, Türk kayak spor tarihinde olimpiyatlara ilk kez katılma unvanına sahip sporcular, ümit ediyoruz ki son olmayacak. Zamanı zamanın devireceği gelecekte benzer veya daha üstün başarılara imza atacaklar; böylelikle tarihine sözde değil özde sahip çıkacaklardır.

Çünkü, umudumuz tarihin önünde sonunda tekerrürden ibaret olması!


*Bu haber, 20 Mart 2009 tarihinde Bayburt Postası'nda yayımlanmıştır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.