Davutoğlu: “Güvenli bölge, tampon bölge ile karıştırılmamalı“

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye'nin talebinin askeri bir tampon bölge değil, sivillerin korunacağı güvenli bölgeler olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'nin güvenli bölge talebi, kesinlikle bir askeri tampon...

Davutoğlu: “Güvenli bölge, tampon bölge ile karıştırılmamalı“
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Suriyeli mülteciler konusunda Türkiye'nin talebinin askeri bir tampon bölge değil, sivillerin korunacağı güvenli bölgeler olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Türkiye'nin güvenli bölge talebi, kesinlikle bir askeri tampon bölge ile karıştırılmamalıdır. Hiçbir zaman böyle bir talepte bulunmadık. Esas itibariyle talep ettiğimiz husus bu saldırılardan kaçan hava bombardımanından kaçan, kimyasal silahlardan Scudlardan kaçan varil bombalarından kaçan zavallı Suriye halkının sığındığında kendini emin hissedeceği bölgelerin ihdas edilmesidir." dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye'yi 24 yıl aradan sonra ziyaret eden ilk Singapur Başbakanı olan Lee Hsien Loong ile Başbakanlık Merkez Bina'da ikili ve heyetlerarası görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşmeler sonrasında Davutoğlu ve Lee ortak basın toplantısı düzenledi.

Burada gazetecilerin sorularını cevaplayan Davutoğlu'na "Suriyeli muhaliflerin eğitilmesi ve donatılması konusunda yasal dayanak nedir? Türkiye'nin temel şartı uçuşa yasak bölge ve güvenli bölgeler. ABD ve koalisyon ülkeleri bu fikirlere ne kadar yaklaştılar." şeklinde bir soru yöneltildi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bu faaliyetlerle ilgili olarak uluslararası toplumun, BM'nin aldığı kararlar var. Suriye'deki faaliyetler konusunda. Ayrıca bütün Türkiye'de bu tarz faaliyetler ki biz baştan beri eğit donat çalışmasını Suriye'de ılımlı muhalefeti desteklemek ve Suriye'de bir güç boşluğu oluşmasını engellemek için hep gündeme getirdiğimiz hususlardı. Herhangi bir yasal boşluk bu anlamda yok." cevabını verdi.

Davutoğlu ardından şöyle konuştu: "Türkiye'nin güvenli bölge talebi, kesinlikle bir askeri tampon bölge ile karıştırılmamalıdır. Hiçbir zaman böyle bir talepte bulunmadık. Esas itibariyle talep ettiğimiz husus bu saldırılardan kaçan hava bombardımanından kaçan kimyasal silahlardan Scud'lardan kaçan varil bombalarından kaçan zavallı Suriye halkının sığındığında kendini emin hissedeceği bölgelerin ihdas edilmesidir. Bunu biz 2011'de krizin tırmandığı günlerde de teklif ettik. Eğer o zaman bu güvenli bölgeler ihdas edilseydi bu kadar çok Suriyeli Suriye dışına mülteci konumuna düşerek çıkmazdı. Türkiye'de iki milyona yakın Suriyeli ağırlamak durumunda kalmazdık. Bu bize bir ekonomik psikolojik olarak sosyolojik olarak yük değil. Gereğini yaptığımızı dünya biliyor. Ama hava operasyonları devam ederken, Suriye'de bir taraftan IŞİD'e yönelik operasyonlar devam ederken bir taraftan da Suriye rejimi Halep'i havadan bombalarken güvenli bölge olmazsa uçuşa yasak bölge olmazsa bir müddet sonra çok daha büyük göç dalgalarının komşu ülkelere gitmesinden kaygı duyuyoruz. Dolayısıyla Türkiye herhangi bir şekilde kendisi için bir askeri tampon bölge talebinde değil. Sivil halk için insani gerekçelerle güvenli bölge talebinde bulunuyor. Bu mülteci sorunu ancak ve ancak böyle çözülebilir. O zaman böyle güvenlik bölgelerle, BM'nin deklare edeceği veya koalisyonun deklare edeceği güvenli bölgelerle Suriyeli mazlum halk oraya sığınır orada kalır orada ihtiyaçlarını karşılar. Uçuşa yasak bölge de yine son 3 yıl içindeki mülteci istatistiklerine baktığımızda esas büyük mülteci akınlarının kara harekatı kara operasyonları olduğu dönemlerde değil hava saldırıları olduğu dönemlerde olduğunu görüyoruz. Daha önce binlerce ifade edilen mülteci sayısı birden yüz binlere nasıl çıktı? Halep'e İdlib'e, Bayırbucak'a, Çobanbey'e havadan varil bombaları atıldığı zaman. O zaman sivil halk panik halinde kaçmaya başladı. Herşeyden önce havadan gelecek bu tür saldırılara karşı sivil halkın korunması şart. Bunlar Türkiye'nin aklına gelen afaki fikirler değildir. Yaşadığımız tecrübe dolayısıyla bu tecrübeden edindiğimiz birikimle yaptığımız tekliflerdir. Bunlar bu konularda haklı kaygılarımız var. Türkiye'nin bu kaygıları giderilmeden herhangi bir şekilde Suriye içinde bizim için risk oluşturacak bir çaba içine girilmesini kimsenin beklememesi icap eder. Bunları görüşüyoruz konuşuyoruz. Bu tabi Kobani başta olmak üzere sınır bölgemizdeki dost ve akraba toplulukların olduğu bölgelere yardım etmeyeceğimiz anlamına gelmez. Bu yardımları yapıyoruz yapmaya devam edeceğiz. Suriye'deki ılımlı muhalefetin desteklenmesi de yeni bir husus değildir. 2012'den beri bu çağrıyı yapıyoruz. O zamanlar tedbir alınsaydı belki bugün böylesine terör gruplarının at koşturacağı güç boşluğu ortaya çıkmazdı."

Haber: Cihan

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.