Bayburt Postası - Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ünsal Karabulut yaptığı yazılı açıklamada; ‘İstiklal Caddesi’ saldırısında vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar dilediğini belirtti.
Karabulut açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"Türkiye Cumhuriyeti, henüz adı konmamış bir “Dünya Savaşı”na taraf olmuş durumdadır. Son aylarda Türkiye genelinde ve özellikle Ankara'da gerçekleştirilen terör eylemlerinin bu kirli savaşın bir tezahürü olduğunun farkındayız.
Asil Türk milletinin bireyleri olarak, bölgedeki gelişmeleri kaygı ve endişeyle izliyoruz. Bu sıkıntılı dönemde ‘önce ülkem’, ‘önce milletim’ diyerek; sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin ve milletimizin bekasını düşünmek zorundayız. Ülkemizi, ‘manda’ yapmak için ‘taşeron’ örgütleri kullanan emperyalistlerin tetikçisi, terör örgütü ve yandaşları Türk milletinin sabırlı bir millet olduğunu unutmasın.
Karabulut açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
"Türkiye Cumhuriyeti, henüz adı konmamış bir “Dünya Savaşı”na taraf olmuş durumdadır. Son aylarda Türkiye genelinde ve özellikle Ankara'da gerçekleştirilen terör eylemlerinin bu kirli savaşın bir tezahürü olduğunun farkındayız.
Asil Türk milletinin bireyleri olarak, bölgedeki gelişmeleri kaygı ve endişeyle izliyoruz. Bu sıkıntılı dönemde ‘önce ülkem’, ‘önce milletim’ diyerek; sadece Türkiye Cumhuriyeti'nin ve milletimizin bekasını düşünmek zorundayız. Ülkemizi, ‘manda’ yapmak için ‘taşeron’ örgütleri kullanan emperyalistlerin tetikçisi, terör örgütü ve yandaşları Türk milletinin sabırlı bir millet olduğunu unutmasın.
Tarih sahnesine çıktığı ilk günden bu yana ‘insanlığa insanlık nedir öğretmiş’, dünyaya adalet, medeniyet yayma şerefini yaşamış-yaşayan bu milletin ‘öfkesi, iç ve dış düşmanları boğmaya yeter de artar bile. Nerede, nasıl ayağa kalkması gerektiğini elbette bilen bu milletin işte o zaman gazabından kurtulamayacaklarını bilmek zorundadırlar.
“Cenab-ı Allah devlete ve millete zeval vermesin” diye dua eden yüce Türk milletinin fertleri olarak canımız yansa da devletimizi sıkıntıya düşürecek söylemlerden hep kaçındık.
Ancak, “Metropolleri bombalarla doldurduğunuzu biliyoruz” sözünü sarfedenlerin ve yine, terör örgütünü bir etnik grubun sözcüsü haline getirenlerin kimler olduğunu da çok iyi biliyoruz. PKK'nın nasıl şımartıldığını ve bu örgüte milletimizce bilinen yerlerde nasıl alan hakimiyeti sağlandığını, nasıl ‘sözde kurtarılmış bölgeler’ yaptırıldığını da asla unutmadık.
Başından beri ‘Bir İhanet Süreci’ dediğimiz (Sözde) Çözüm Süreci ile ülkemizi bugün içinde bulunduğu sıkıntılı duruma düşürenleri “Akiller”ini ve aktörlerini milletin vicdanı zaten gerektiği gibi kayıt altına almıştır.
Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu şehit edildiği yıl olan 2009’da ‘ne tesadüftür ki başlatılan ‘Kürt Açılımı Süreci’nin ayak seslerini ve bu hoyratlığın getireceği yıkımı şehit olmadan önce hissedercesine yaptığı konuşmada; “Eğer şimdi birleşmezsek, endişem o ki, yarın uğruna birleşmek mecburiyetinde olacağımız bir şeyler kalmayabilir… Kaybedecek vakit yoktur…” demiş ardında da milletimizin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası için; “Önümüzde iki seçenek var: Ya ibret almayanlar gibi tarihin tekerrürüne seyirci kalacağız ya da bu ezberi bozacağız. Biz, ikinci yolu seçiyoruz” demiştir.
Hülasa; Her terör saldırısından sonra benzer bir üslupla yapılan açıklamalar, öfkemizi ve üzüntümüzü teskin etmiyor! Öfkemiz artıyor. Zaten milletin kutsallarıyla dalga geçen, sözde millet(!)vekilleri gerçekte ise teröristlerin serbestçe konuştuğu bir meclis, bu öfke ve üzüntüyü teskin edemez! Devletimizi yöneten makamlardan beklentimiz, Türkiye böyle sıkıntılı bir süreçten geçerken kısır siyasi kavgaları ve hedefleri bir kenara bırakmalarıdır. Terörle mücadele konusunda gayret gösteren tüm emniyet güçlerimizin hangi şartlar altında bulunduklarını ve nelerden fedakarlık yaptıklarını biliyoruz. Bu mücadele ve fedakarlık TBMM'nin içinde de yaşanmadıkça Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası ile ilgili kaygılarımız sürecektir.
Terörle mücadele noktasında devletimizin yanında olduğumuzu daha önce defalarca belirtmiştik. Bu mücadele gerçekte dokunulması gerekenlere de dokunularak sürdürülecekse üzerimize düşen her vazifeyi yerine getirmeye hazırız. Ancak kısır siyasi kavgalarla bu mücadele sürdürülecek ise bilinmelidir ki, milletimiz de üzerine düşen görevi muhakkak yerine getirecektir."
