Bayburt Postası’ndaki habere göre, Orman Bakanlığı genelgesiyle 81 ilden simge ağaçların fidanları istenmiş, Antalya’da bir alana dikilecekmiş (başlanmış da…). İlginç ve güzel bir proje… Bayburt Postası haklı olarak soruyor: “Sahi neydi Bayburt’un sembol ağacı?” diye.

Ben buna bir fotoğrafla yanıt vermek isterim.



Bu fotoğrafın çekim tarihi, 1952-53 (rahmetli babam öyle derdi)… Yer Demirözü… Sol başta oturan babam Cahit Gürbüz… Yanındakilerden bir tek Bayram Ali Amca’yı biliyorum, diğerlerini unutmuşum, ağacın gövdesine sarılıp poz veren çocukları da bilmiyorum.

Ağaca gelince… Fotoğraf, Memmed Usta’nın değirmeninin yanında çekildiğine göre, Ahlat Ağacı olmalı (orada öyle bir ağaç olduğunu hatırlıyorum)… Sola eğilip sonra dümdüz gitmiş ve bir platform oluşmuş üstünde…

O günün Demirözü’nde, bir fotoğraf makinesi bulacaksın, bu ilginç pozu düşünüp vereceksin… Babam o günlerin lise mezunu, diğerleri de köylü kıyafetindeler ama hepsi aydın insanlar (çocukluğumdan bilirim bunu)… Düşünmüş vermişler, bize de bir yadigâr kalmış… Bir tarih kalmış… Bu fotoğraf, Kocaeli’deki ofisimin duvarlarını süsleyen fotoğraflardan biridir. Benden 4 yaş küçüktür bu fotoğraf… Dört beş yaşlarımın zaman tünelidir… Bakınca çocukluğuma götürür beni…

Bu vesile ile Nikolay’ın Av Köşkü adlı kitabıma da aldığım “Bizim Köylülerin Manzum Hikayesi” adlı öykümü paylaşayım, sizi o günlerin Demirözü’ne götüreyim, burada adları geçenlerin çoğu ölmüştür, onlara rahmet, kalanlara selam olsun.

BİZİM KÖYLÜLERİN MANZUM HİKÂYESİDİR

Çocukluk anılarımda gezdiler
Eski harmanlarda tozdular
Bir de bizi yaz dediler.
Yazdım... Onlar anı dallarında rengârenk çiçek
Onlar tipleme değil hepisi gerçek.

Basmalık bahçesi tezekten sur'u
Altuna'nın kapısının çamuru 
Karşı evde Patta Ana künt eyledi hamuru
Gugul pişsin, sıcak sıcak yiyeyim
Harmanlara dönüp türkü diyeyim.

Hocagilin Hasan kızdı mı kaçın
Bitli Hüseyin'e de-de-te saçın
Hayri Ağa geldi hele yer açın
Bomba atsın Çıpkınıs'tan Kümbet'e
Nâmı gitsin paşalara, devlete.

Çudul bahse girsin
Çudul bin yellensin, bin ceviz alsın 
Kör Osman çorbaya destursuz dalsın 
Ağzı, boğazı, midesi yansın 
"Dayan arkam dayan, sıra senindir..." desin.

Binali Selman zurna, babası Sokko Musa mey çalsın
Davul oynatır mı Yaşar meydanda
Şenlenir mi yine bütün Kısanta?
Olluk Rıza öksürüyor çorundan
Adışah'a elbiselik morundan 
Guno Ali sakal koymuş zorundan
Nedenini soranlara gülermiş
"Bu da Hakkı Bey'in bokudur" dermiş.

Süleyman Efendi cinsiymiş at'ı 
"Ha karabaş! Göğsüme göğsüme..." diye 
Göğsüne bastırıp öptüğü it'i
İstanbul'a gitti kanlandı bit'i 
Şaggıl, Aşkale'den trene biner
Kışın İstanbul'da çalışır döner.

Hamayıl takmış Galo, gırdana
Davetlidir Şamil Ağa kazkaldırana 
Rukuş Ana beni doğurtan ana 
Taş attım bacadan kazanı deldi
"İt eniği!.." dedi, üstüme geldi.

Toplandı bütün köy şaşırdı farka
Potur'un foteri üçyıldız marka 
Halim Ocaklı'ya şimdi kim selam çaka
"Geydim çarıklarımı gel bağla bağlarımı/Terk ettim gidiyorum Bayburt'un dağlarını"  
Türküsü var ya
O türkü yüzünden arkadaşını vurdu
O türkü yüzünden ordudan ihraç
O türkü yüzünden rütbeden oldu
30 Ağustoslarda ağladı durdu.

İmdat frenini çekmiş Gongoroslu Mahmut
Kahve söyleyecekmiş... 
Kondoktör gelince utanıp çökmüş
Azmi Efendi -ona bu oyunu oynayan- az mı dil dökmüş.
Gumuloğlu densizlere kızardı
Topal Suat partilere sızardı.

Arslan Üner Paşa –üsteğmen o zaman- döner dururdu 
Uçağıyla köye selam verirdi
Alçalır da mezarlığı arardı
Gökten alır fatihayı babası
"Anan kurban Arslan" derdi anası.

Ecem Musa Dayı, Tiflis göçmeni
O anlatır, yeniden tanırdık moskof düşmanı.
Goro Süleyman var öfke pişmanı.
Agıç, Butguç, Benzo ve Filo Musa
İstanbul Radyosundan yanık sesiyle
Bize türkü şöleni veren Akif Şölen
Civan ölüp köyü boğmuştu yasa.

Şevki Dedem tek partinin muhtarı
DP'li babama çekti ihtarı
Ekrem Bey topladı çoğu oyları
Yeğeni mebustur dedem sevinmez
CHP kaybetti, öfkesi dinmez.

Yağlı yer Ahmet Usta Demir döver
Sohbet sever.
Vardılar tarlaya babamlar
Toprak kıtır kıtır tutmuyor gavar
Emimi yatırdı gavar yerine
Babam güle güle gidip yattı serine.

Hamdi Dedem saklar asıl yaşını
Hamit Ağa çeksin bar'ın başını
Hafız Emi güldalı'nı oynasın
Düğün evi izlemeye doymasın

Önlerine marş kolları sokulup çalıştırılan 
Çift şoför mahallerine hatırlıların bindiği 
Austin ve Şevrole marka kamyonlar... 
Behlül, Adnan, Korkmaz; hem şoför, hem de patronlar 
Torbalarda Bayburt Ekmeği denilen apak somunlar
Keçevi'de kışın tipiler, boranlar, donlar
Hindi Hanları'nda nükte nükte, hayal meyal insanlar.

Ata yurdumun bu insanları ve anıları, öldükten sonra da yaşasınlar diye yazdık bu öyküyü. Armağan ola torunlarına. (İki bin yedi yılının Mayıs ayının on birinci günü saat 11.00)
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.