Ahmet Efendi 1933'de emekli olup Şingâh Camii'ne fahri imam oldu ve camiye yakın şimdi mahalle odası olan yerde vefat edeceği 1955 yılı sonuna kadar talebe okuttu. Gökçedere'deki dostları zaman zaman ziyaretine gelirdi. Bunlardan özellikle Hafız Süleyman Ruhî'yi çok sever, sayar şehre geldiğinde evine davet ederdi.
Süleyman Ruhî, ortak özellikleri tasavvufa yakın olmak, irticalen şiir söylemek, ilahî aşkı ve insan sevgisini işlemek olan Anadolu Hak aşıklarındandır. En tanınmışlarının dahi duygularının yoğunlaştığı anda hissedip söyledikleri kıymetli manzumeleri yazmak gibi bir alışkanlıkları olmayan bu aşıklardan, yöremizde en tanınmış ve en yakın zamanda yaşamış ve "badeli aşık" olan Hicrani’nin şiirleri kendisini takip edip söylediklerini ezberleyenler sayesinde vefatından sonra yazılmıştır. Kültürümüzün daha ziyade şifahî yani sözlü ve ezbere muhtaç olmasının da bu durumda rolü var. Süleyman Ruhî'nin de elde çok az manzumesi mevcut maalesef. Celalî gibi edebiyatımızın seçkin şairinin divanı kaybolduğu için çok az şiiri yayınlanabilmiştir.
Süleyman Ruhî ile ilgili ilk yazıyı Bayburt Postası'nda 1990'lı yıllarda yayınladığımda bahsettiğim gibi Süleyman Ruhî, Pulurlu Şemsi Hayranî, Tomlacıklı Hilmi Baba, Yukarı Hayıklı (Kalecik) Mahzarî, Zahit Mahallesinden Feryadî gibi aşıkların şiirleri tam mânâsı ile gün ışığına çıkmamıştır.
Süleyman Ruhî irticalen söylediği şiirlerini yazmaya gayret etmemiş, bir ara sigara kâğıtlarına yazdıklarını da imha etmiştir. Daha çok oğlu Mehmet Hakkı Başkan'dan aldığımız şiirlerin bir kısmı yazılmadığı için aslından uzaklaşmış, vezin, kafiye ve kelimeler bozulmuştu. 1973 yılında Kemal Parıldar tarafından Bayburt'un Sesi dergisinde yayınlanan yazı Hak aşığını tanıtan ilk çalışmadır.
1880 tarihinde Gökçedere'de dünyaya gelen Hafız Süleyman burada Akkoyunluların yaptırdığı tarihi medresede okudu, şiirlerinde devrin alim insanı Erzincanlı Vehbi Hayyat’a muhabbeti sezilir. Günlük olayları, dostlarını, aşkı, ilahi aşkı şiirlerinde işlemiştir.
On üç yıl askerlik yapan Süleyman Ruhî 1951 yılında Pulur'da vefat etmiştir. Bir şiirinde kendisini şöyle tanıtmış:
Bu viran Pulur'un gonca gülüyem
90'lı yıllarda Azimet Karatekin'den aldığım şiiri:
Dinleyin ağalar edeyim vasfın
İkrarı ezelde duydum avazı
Ağlattın Ruhî'yi hem zarı zarı
Başka bir şiiri:
Bana cevreyleme ey kaşı keman
Aşık olan daim cefayı hayda
Şairin Tomlacıklı Hilmi Baba, Kalecikli Aşık Mahzarî, Hardışı köyünde o zaman ikâmet eden Hüsrev Bey (Göle), Akkoyunlu Hafız Bey, Celali, Şemsi Hayranî'ye şiirleri var:
Dostu Ahmet Hasbî Aker Hoca'ya Bayburt’ta evinde söylediği deyişi Hocanın çocukları ezberlemiş;
Bir nazar eyledim Şehit Dağına
Rızık hak olunca geliriz elbet
Ruhî der müdavim tükenmez nanı
Aşağıdaki şiirinde kim bilir hangi dilberi methetmiş:
Başında çiçeği yanakta alı
Türlü çeşit giymiş yeşili alı
Kara gözler değer bin dünya malı
Mislinde gelmemiş cihana dilber
Bakışın kıyaktır dokunur cana
Kadir mevlam seni övmüş yaratmış
Hazreti peygambere na’tı mükemmeldir:
Yoktan bu âleme geldinişane
Seher erdi misk-ü anber saçılır
Mehracına kabul buyurdu Mevlâ
Kâinat halkoldu anın nurundan
Ağla Ruhî ağla gözlerin dolsun
Bir zamanlar Beylerin ikâmet ettiği Hardışı köyünün viran halini gören şair duygulanmış:
Çoktur Hardışı'nın ördeği kazı
Beyler konağına girmekte kuşlar
Süleyman Ruhî de bu halin gördü
Eşi Büyük Hanımın ölümü ile feryad eder:
Akkoyun neslinden bir melek sima
Kalbime ciladır o siyah muyu
Kadir mevlam anı öğmüş yaratmış
Bir hicviyesi;
Seçemez olduk da gedayı, bayı
Harabat ehlini elden bırakma
Üstü parlak olan seçkine çıkar
Büyük ihtimal kıtlık yıllarında çay ve şekerin çok pahalı, zor bulunur olduğu zamanda yazdığı şiir:
Bardak, demlik bundan sonra dinlensin
Yüz otuz kuruşa bir kilo şeker
Şair Ruhî çokca içerken çayı
Sözün sonu sevdayı anlatan dörtlüğü olsun:
Sevda dedikleri zehir tikâni
Ahmet bey yüreğimize işlemi bize sağlık bir şiir de bende var bizim köy için söylemiş
Sisneler
Gelirken ovayı eyledim seyran
Açılmış çiçekler sürüyor devran
Bu ne güzelliktir galiba bayram
Yetişmiş bahara çağı Sisnenin
Her yanı menekşe gül gibi kokar
Ab ı hayat gibi suları akar
Bülbülü feryadı hong ayı yakar
Arşa armut verir dağı Sisne nin
Ruhiye seyrangah oldu bu sağla
Dilimiz söylese kalbimiz ağlar
Burda aşk ateşi yüreğim dağlar
Yetişmiş bahara çağı Sisnenin