‘‘Vardım ki yurdundan ayak göçürmüş
 Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
 Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
 Sâkiler meclisten çekmiş ayağı’’

 (…)

Memleketimizin tarihî mirâslarından Bayburtlu Zihni (Hacı Mehmet Emin Zihni Efendi), bu mısraları 1830’lardan sonra yazmıştır. Milletimizin derin hâfızasında yer alan bu mısralar, o dönem insanının çektiği sıkıntıları ve o dönemin ruh hâlini bize en iyi şekilde yansıtmaktadır. Ne hazindir ki, memleketimizin dinmeyen ıstırapları günümüzde hâlâ devam etmektedir.

Sözlerimin başında şunu belirtmek isterim: Niyetim; bir güruhu, partiyi, ideolojiyi veya ‘‘Bayburt Burjuvazisi’’ni hedef almak değildir. Bu kısır tartışmaların içinde veya gölgesinde yer almak istemiyorum. Amacım, memleketimin sorunlarıyla naçizane biraz olsun dertlenmektir. Ferîdüddinin Attâr’ın dediği gibi, ‘‘dertsiz insan yeryüzüne bir yüktür.’’ Dertlenmek, kimi zaman kendini sorgulamak kimi zaman zülf-i yâre dokunmak kimi zaman da nazının geçebileceği insanlara serzenişte bulunmaktır. Bu nokta-i nazar ile hepimizin dertlenmesi ve üzerine düşen vazifenin fazlasını yapması gerekmektedir. Bayburt’un göç sorunu, işsizlik sorunu… Gibi mutat konuları dile getirmek istemiyorum. Zaten bu konuyla alâkadar veya vazifeli olan herkes, gerekli-gereksiz beyanlarda bulunmaktadır. Bunun yerine, birkaç örnekle derdi dile getirmenin elzem olacağı kanaatindeyim.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlık döneminde, 22 Nisan 2011 Bayburt konuşmasında Bayburtlulara şöyle seslenmişti: "Bayburt, Duduzar Dağı’nda yatan Abdulvahap Gazi’nin şehri. Bayburt, Dede Korkut’ların, İrşadî Baba’ların, Bayburt’lu Zihni’lerin, Hicranî’lerin, Dede Paşa’ların şehri…  Allah’ın izniyle Bayburt; Şehit Osman’a, Abdulvahap Gazi’ye, Dede Paşa’ya mahcup olmayacak; sizlerin de, onların da karşısında boynumuzu yere eğmeyeceğiz…"

Bu minvâl üzerine, Bayburt’un ileri gelenleri ve devlet erkânı, bu sözün neresinde kaldı veya ne kadarını gerçekleştirdi? Bunu Bayburt halkının ferasetine bırakıyorum.

Eminim ki Sayın Cumhurbaşkanımız, Abdulvahap Gazi Hazretleri’nin makâmının ‘‘ıssız kalmış otağı’’ olduğunu bilmiyordur. Abdulvahap Gazi Hazretleri’nin makâmına giden yolun daha düne kadar çamurdan geçilmediğini, bu yolun 2014 yılında  (tarih yanlış ise düzeltin lütfen) yapıldığını bilmiyordur. Hele, Bayburt’taki yüz yıllık konakların kaderine terk edildiğini, Horasan’dan geldiği rivayet edilen Alperenler’in, mezar taşlarının tahrip edildiğini de bilmiyordur. Bayburtlu Ağlar-İrşadi Baba’nın ‘’Yusuf ile Züleyha’’ adlı eserinin daha yeni hayata geçirildiğini hiç bilmiyordur (Bayburt Üniversitesi yetkililerinden ve eseri muhafaza edenlerden Allah razı olsun…). Peki, iktidar dışında yer alan muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları, baskı grupları… Bu konularla ilgili hiç alakâdar olmuşlar mı? Sorusu da ayrı bir muammadır.

Demem o ki; Türkiye ortalamasının altında olsa da ekonomi, bayındırlık ve iskân alanlarında, memleketimize yapılan hizmetleri inkâr etmemiz veya görmezden gelmemiz tek kelime ile izansızlık olur. Lâkin, bir milletin mevcudiyetini sağlayan, milletin omurgasını oluşturan temel yapıtlardan birisi de kültürdür. Kültür; yüz yıllık konaklara, şehrin manevî mirâslarına ve makâmlarına sahip çıkmaktır. Kültür; mimarîyi bilmek, işi erbabına, yani emaneti ehline vermektir. Buna mukabil,  Baksı Müzesi’ni kurarak Bayburt’ta devrim yapan ve kültür alanında Bayburt’a büyük bir ivme kazandıran Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ı da takdir etmemiz gerekmektedir.

Mamâfih, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Türkiye’de ikinci sırada yer alan Bayburt, millet iradesini güçlü bir şekilde ortaya koyarak, ‘‘Devlet Reisi’’ ni desteklemiş, hem tarihî hem de siyasî görevini hakkıyla yerine getirmiştir. Bayburt’un, her mânâda daha fazlasını hak ettiği aşikârdır. Eminim ki hemşehrilerimin çoğu benimle aynı düşünceleri paylaşmaktadır. Bayburt diyarı, güzel günlerin özlemiyle yanıp kavrulmaktadır. Her Bayburtlu; Çoruh Nehri gibi berrak, Bayburt Kalesi gibi dimdik durarak, ufkun doruklarında, ellerini birleştirip onları güneşe götürecek kudreti beklemektedir.

Hâsılı, Koca Arif’in dediği üzere, bütün hüneri samimiyetinde gizli olan ‘‘acemi’’ yazımla, kimseyi incitmek veya hedef almak temayülünde değilim; tek amacım, güzel yurdumun makûs talihini değiştirecek ışığa katkıda bulunmak, memleketimin dertleriyle hemhâl olmaktır. Bundan mütevellit, Marifet İltifata, Maruzat Muhatabına Tâbidir.

Bâki selam ve dua ile…

* Bayburt’u yeniden keşfetme noktasında bana yardımcı olan Turgut Akaslan kardeşime şükrânlarımı sunuyorum.
** Bayburt Postası’nın da gündeme getirdiği, güftesi Bayburtlu Zihni’ye, bestesi Nevres Paşa’ya ait olan ve Zeki Müren tarafından Şehnaz makâmında söylenen, ‘‘Vardım ki yurdundan ayak göçürmüş…’’ eserini hepinizin dinlemesini tavsiye ederim.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Saim Kayaalp 9 yıl önce

Yusuf Tezcan Bey kaleminize sağlık, çok önemli konulara temas etmişsiniz hislerimize parmak basmışsınız, inşallah yetkililer sesinizi duyarak gereğini yerine getirir. Bayburt'da kültür mirası can çekişmektedir ve yok olmaktadır. Size katılmamak mümkün değildir.