İlhami Kafkas kardeşime...

Akına doymamış Büyük Selçuklu'nun
Ruhu çağrılacak kopuzla, kösle.  
Bu yay, bu ok, bu çift başlı kartal, bu gök mavisi bayrak
Malazgirt Ovası'nda koçaklamalar 
Yüz yılın hanesine dokuz doğacak.

Ve biz dokuz gönüldaş
Yüz yıl hanesine dokuz doğacağı gün
Sultan Alparslan'dan el tutmak için
Erzurum'dan dua, Erzurum'dan marş marş!
İstikamet Malazgirt komutuyla
Yayan düştük yollara.

Sevinç, istenç ve inançla
Palandöken'e tırmandık ilkin
Üstümüzde Büyük Ejder Doruğu
Varılacak ilk durak Hüseyin Ağa Komu.

Kom dediğim iki ev, iki ahır
Çile yokluk ve kahır...
Koca Palandöken'de ufacık komu
Koydunsa bul, sabır ya sabır...

Kaybolmuştuk ayışıksız kopkoyu ilk gecede
İlhami, Hafız, Münir, Abık, Mustafa, Yusuf, Turgay, Turan
Bir de ben...

Biz dokuz gönüldaş
Serdik bir dağ kovuğuna
Dokuz metrelik naylon branda döşek
Parkalar yorgan
Ve yıldızlardan medet uman uykusuz gözlerimiz
Sabahı ettik yüz yıllar sonra.

Uyanmıştık uyumadan...
Bir garip katırcıya kom'un yolunu sorduk
Ve böylece doğrulttuk rotamızı
Sonunda bulduk işte nirengi noktamızı.

Dağların patika yollarında
Bir günde sekiz saat yürüdük sora sora
Çantalara baş koymuş
Yatmıştık ilk akşamdan Taşkesen Okulu'nda.

Jandarmalar sardılar Hacı Ömer'de bizi
Terörist diye ihbar alınmış
Eller başa dedi sıraladılar
Sorgular dizi dizi
Vaziyet anlaşıldı salıverdiler.

Dırbaz'ın Komu, bir cömert Ağa
Bulgur pilavını lavaşa sardık
Sevindik buz ayrana.

Köse Hasan, Gopalan... Kürt Fesih Ağa, Bayburtlu Hacı...
Yorgunluğun ve açlığın ilacı
Unutmayız onlar bizi unutsalar da.

Dayan ayaklarım dayan, Nado var daha
Göksu karakolunda sorgu
Önümüzde Aktuzla
Molla Bahattin Komu.

Son gecemizde zor bulduk Nurettin'i
Nurettin Köyü'nde bir muhtar
Hürmet, izzet, ikram...
Tuzlu suda ayaklar
Dokuz kat yatak serdi dokuzumuza.

Ve sabah ve Malazgirt Ovası
Artık yorulmuyor, acıkmıyorduk
Artık ayan-beyandı menzil-i maksudumuz

Karşılamaya gelen Malazgirtliler
Biz dokuz gönüldaşdan her birimizin
Altı bin ruh çağırdığımızı bilmediklerinden
Kuyruğu bağlı at'ı, ak kefenli Sultan'ı
Ve ardımızda elli dört bin eri göremediler.
                            
Geldiğiniz asırlara, yollara kurban
Dokuz asrı aşan dokuz yiğidim.
Böyle diyordu Sultan
Dokuzumuzu birden kucaklayarak

Ve biz dokuz gönüldaşın öncü rolüyle
Nice beyler, nice boylar
Bayrak bayrak, çadır çadır
Kalkıp Anadolu’dan sökün ettiler                            
Bir kutsal heyecan, bir haklı gurur
Gelip Malazgirt’te konakladılar
                            
Malazgirt Destanlarının en birincisi
Ezberimde niyaz
Sevdamda yıldırım
Ufkumda Genç Osman

                            “Kökümüzle yurttayız
                             Ruh gibi bozkurttayız
                             Karanlıkla dertteyiz
                             Yarın Malazgirt’teyiz”

                            “Ozanım çekme naza
                             Destan söylet kopuza
                             Yol dayanmaz bu hıza
                             Öbürgün Bayburt’tayız”


Bu dörtlükleri yalnız ben okuyordum
Dinliyordu sekizimiz
Ama bu destanın tek marşı ve en güzel şiirini
Ezbere biliyordu dokuzumuz:

                             “Aylardan Ağustos günlerden Cuma
                              Gün doğmadan evvel iklim-i rum’a
                              Bozkurtlar ordusu geçti hücuma
                                                Yeni  bir şevk ile gürledi gökler
                                                Ya Allah, Bismillah, Allahuekber!”


Şimdi Malazgirt’te avukat Hamdi Bey’in çayırında
Çadırlı ordugâhtayız
Bestelenmiş hâlini öğreniyoruz Malazgirt Marşı’nın.
“İlk öğrenen ve okuyan sizsiniz, bu tarihi bir andır” diyor
O şimdi adını sanını unuttuğum Bey.
Birbirimizi dürtükleyip diyoruz ki hele sor:
“Acep gelir mola Gençosmanoğlu
Acep okur mola bu marşı bize”
Gelmiş koca şair amma denildiğine göre
                             “Türk olmada İklim-i Rum
                               Geride kaldı Erzurum
                               İstanbul’la benim zorum
                               Gidişimiz ona doğru”

Deyip gitmiş bir iklim-i şiire.

Ve o gece, o gümrah ateşin devlerle dolu çevresi                         
İkinci Alparslan’ın tok ve heybetli sesi
Halay, horon, bar tuttu yiğitler
Türkü, şiir, marş söylediler
Yurdu ve milleti güzellediler.
                          
O gece o gümrah ateşin ışığında
Güreşler de oluyor kıran kırana
                            Erdemini
                             Erliğin erdemini
                             Er meydanı görmüşüz
                             Biliriz er demini

Hoyratımı mırıldanıyorum kendi kendime.
Yenilen pehlivanın biri
Başbuğ’un huzurunda kavgaya yeltenince
Erdemler galip olmalı bu dem ve her dem
Vesselam
Diye öğüt veriyor aksakal Galip Erdem
                                                                     
Ve yine o gece
Yansıları bizi başka âlemlere götüren
O gümrah ateşin çevresinde
Üstüne basa basa
“Mucize mucize!” diyordu bayrak şairi Arif Nihat Asya.
Alpaslan, Romen Diyojen, bir de Malazgirt
1071 ediyormuş ebced hesabıyla.

26 Ağustos 1971 gecesi
Arif Nihat Üstad'ın o ebced mucizesi
Hikmet pazarında alınadursun
Sultan Alpaslan'ın yiğit ordusu
Biz dokuz gönüldaşla vedalaşarak
At sürüyordu sonsuzluklara.            


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
müşteba şerifzade-london 10 yıl önce

sn hocamız selamlar sunarak,yazınız güzel., anma velakin anadoluya"ilk gelen peçenek türklerinden,(sahabe-i-kiram-sancaktar)"abdülvehhab gazidir,mekanı Bayburtta.
bayburt ve çevresine yerleşmeleridir.(miladi.645-724)dolayısıyla"abdülvehhab
gazi ve halifi battal gazi ile"anadoluda cenk etmiştirler.saygı ile
bibliyoğrafya:1-ibn hazm,cevamu,s-sire,c.5.sayf,325
2-tarihi taberi,c.4,sayf,247
3-ibn kesir.el bidaya-ven nihaye.c.7,sayf,203-4