“Tabakhanede sabahları pazar kuruluyor. Orası sapa ve kuytudur. Bir gün nasılsa on beş buçukluk serseri bir gülle pazarın ortasına düştü. 22 ölü, 11 yaralı. Bunlardan beş tanesi kadındır. Ölüler kaldırıldı, yarlılar götürüldü. Fakat şaşmaz mısınız? Pazar gene devam ediyor. Kurduğu pazarı bırakmayan durduğu şehri bırakır mı?” İsmail Habib Sevük/Yurttan Yazılar (Antep Savunması)

Çoğu kimse sanır ki, Kurtuluş Savaşı, bir askeri hareketler zinciridir. Hayır, asla! Bir yandan savaş yapılmış, bir yandan da ekonomik faaliyetler sürdürülmüştür.

İşte çarpıcı örnekler:

1920’nin Mayıs’ında toplanan Bakanlar Kurulu’nun askeri, siyasi açıdan hayati önem taşıyan birçok konudan önce ihracın kayıtsız şartsız serbest olduğu ve ihracatın ancak Bakanlar Kurulu tarafından sınırlanabileceği yolundaki 4 numaralı kararı alması, ayrıca Canik tütünlerinin ihracatının artması ve fiyatlarının düşmemesi için Samsun postanesinden İngilizce haberleşmeye izin verilmesi, mahalli ürün ihracının kolaylaştırılması için nakliyat yapan hayvan ve araba sahiplerine seyahat belgesi verilmesi, istilaya uğramış Gördes ve Demirci yöresindeki halıların satılabilmesi için altı ay müddetle ihracat vergisinin %50 oranında indirilmesi gibi kararları bu yönde değerlendirmek gerekir. Böylece ihracı mümkün bütün malların ihracı teşvik edilmiş oluyordu. Zonguldak ve Ereğli bölgelerinin maden kömürlerinin savaş ekonomisinde ve savunma hizmetlerinde kullanılması söz konusu olmadığından dış ülkelerden silah ve cephane alınmasında kullanılacak döviz kaynağı olmak üzere, maden kömürü üretim ve ihracı mümkün olduğu kadar teşvik edilmeliydi. 10 Ağustos 1920 tarihli 154 sayılı kararnameyle önce Zonguldak ve Ereğli Bölgelerinde çalışan işçilerin askerlik hizmetlerinin geri bırakılmasına karar verildi.(1)

Kurtuluş Savaşında bir yandan da bayındırlık hizmetleri kıt kaynaklar karşın sürdürülüyordu. Devrin Bayındırlık Bakanı Feyzi Bey’in, Anadolu’da Yenigün Gazetesi’ne verdiği mülakatta açıkladığı yatırım ve rakamlar oldukça ilginç ve çarpıcıdır.

-1921 yılında şose toprağının düzlenmesi, temizlenmesi ve onarımına özellikle önem verilmiştir. Toprak düzlenmesi alanında 125.455 metreküp toprak, 2940 metreküp kaya kazısı yapılmıştır. Temizlemeye gelince, 71637 metre uzunluğunda hendek, 37726 metre uzunluğunda banket temizlenmiştir. Şose döşemeleri 7792, silindiraj 4015 metreküptür. 15114 metreküp kum taşı, 11517 metreküp de ham taş hazırlanmıştır.

-Demiryollarına da önem verilmiştir. Aydın hattı üzerinde yedi ayda 23984 yolcu, 182.317 kantar eşya nakledilmiştir. Anadolu demiryollarında düşmanın tahrip ettiği köprü ve yol bölümleri onarılmış, döşemesi tamamlanmıştır. Ankara-Sivas demiryolu hattı Yahşıhan2a kadar uzatılmıştır. Bu hat üzerinde 1921 yılında 7124 metreküp toprak kazısı, 108 metreküp kaya kazısı, 2216 metreküp balast kazısı, 306 metreküp ray döşemesi, 523 metreküp istinat duvarı inşaatı yapılmış, 2358 metre uzunluğunda hendek açılmıştır. Anadolu’da gelecekte yapılacak demiryollarının güzergâhlarına ilişkin keşifler yaptırılmıştır. 1921 yılı içindeki keşifler Çankırı’da Devrez Çayı üzerinden başlayarak İnönü-Tosya-Osmancık-Amasya-Erbaa-Niksar-Suşehri-Kelkit-Erzurum kısmı ile Erzurum-Trabzon arasında yapılmıştır. Erzurum-Erzincan demiryolu güzergâhında da keşif çalışmaları tamamlanmıştır. Karabıyık-Kükürtlü arasında 40 km’lik inşaat yapılmıştır. 11 km ray döşenmiş, 8 ahşap köprü, 4 geçici istasyon binası ile zeminlikler, 2 km su kanalı inşa edilmiştir.(2) 

Top Sesleri Arasında Köy Ekonomisi

Celal Bayar’ı dinleyelim şimdi de:

“İşte birkaç cümle ile belirlediğim bu Ankara’da Ben, ‘Umuru İktisadiye Vekili’ olarak, ‘Havza-i Fahmiye’ Zonguldak Maden Ocakları’nda çalışan işçilerin hayat şartlarını düzeltecek kanun tasarısını, Köy ekonomisinin düzenlemesi için el sanatlarının teşvik ve geliştirilmesi kanun tasarılarını hazırlıyordum. Benim işim bu idi. Savaş kıyamete kadar sürecek değildi. Bunları uygulayacak zamanlar önümüzde idi. İşte Atatürk’e gece yarısı yaptığımız ziyaretler sırasında bunlardan kendisini haberdar ederdim.

Ne kadar sevinerek, zevk duyarak dinlerdi. Bunların hemen kanunlaşmasını, hemen uygulamaya geçirilmesini isterdi. İktisadın, Devlet hayatındaki büyük yerini çok iyi biliyordu.

(...) Bu söylediğim günler, Ankara’da top sesleri dinlediğimiz günlerdi.(3) 

Sakarya Savaşında Merinos Koyunu 

Yılmaz Dikbaş, Bursa Merinos Fabrikası’nda yöneticilik yaptığı için biliyormuş merinosun ilginç öyküsünü, yazar dostu Bertan Onaran’a anlatmış, o da yazdı Berfin Bahar Dergisi’nde. Atatürk’ün eşsiz bir tarafını daha gösteren bu öykü şöyle:

“Mustafa Kemal Paşa, kendi kurduğu Meclis’ten ordularına üç ay daha başkomutanlık yapabilme iznini uzun ve çetin geçen tartışmalar sonrası almış, askeri denetlemek üzere cepheye gitmiştir.

Ordu Sakarya’nın doğusuna çekilmiştir. Burada toparlanıp vakti geldiğinde saldıracaktır.

(…) Mustafa Kemal Paşa, cepheyi denetledikten sonra kurmaylarıyla oturur, her zamanki gibi konuşmaya başlar.

Vakit gece yarısı sonrasıdır…

Subaylar başkomutanlarından alacakları yeni derslere hazırdır. Mustafa Kemal Paşa, konuşmaya şöyle bir soruyla başlar:

‘En iyi kumaşın, İngiliz kumaşı olduğunu biliyorsunuz. Peki bunun nedenini hiç düşündünüz mü? Neden en iyisi İngiliz kumaşı?’

İçinde bulundukları koşullarla hiçbir ilgisi olmayan böyle bir soruyla karşılaşmış olmanın ilk şaşkınlığını üzerinden atan bir subay cevap verir:

‘İngiliz kumaşı ipek gibi ince ve yumuşaktır da ondan’

Mustafa Kemal Paşa soruları sürdürür:

‘Doğru, Peki bir yünlü kumaşı ipek gibi ince ve yumuşak yapan nedir?’

‘………..’

‘Ben söyleyeyim. O kumaşın dokunmasında kullanılan ipliktir. İplik ne kadar ince olursa, kumaş da o kadar ince ve yumuşak olur. Peki, bir ipliğin ince olması neye bağlıdır?’

‘………..’

Gece yarısı sonrası cephede, Mustafa Kemal Paşa, kurmaylarına, günümüz Ege Üniversitesi Tekstil Fakültesi birinci sınıf öğrencilerine ders verir gibi anlatıyı sürdürür:

‘ Bir ipliğin ince olabilmesi için onu oluşturan elyafın da ince olması gerekir. Peki hangi tür koyunun elyafı incedir?’ 
‘……….’

Bizim Anadolu koyunlarının, özellikle de Doğu Anadolu koyunlarının elyafı kalındır. Bu nedenle bu koyunlardan elde edilen elyaftan üretilen iplikler kalın olur, bunlardan kalın ve kaba kumaşlar, halı ve battaniyeler dokunur… Dünyada en ince elyaflı koyun, Avustralya’da yetişen, adı da Merino olan koyundur. İşte İngilizler Merino koyununun yününü ithal edip bundan önce iplik yapar, sonra da ünlü kumaşlarını dokurlar… Şimdi bir soru: Bizim de İngiliz kumaşı gibi ince kumaş üretebilmemiz için gereken nedir?’

‘Avustarlya’dan Merino yünü ithal etmek.’

‘Evet ama o çok pahalı ve dışa bağımlı yoldur. Ben şunu düşünüyorum… Zaferden sonra mensucat sanayisine önem vereceğiz. Avustralya’dan canlı Merino kuyunu satın alacağız. Bizim Marmara bölgesinin koyunları, elyafı en ince olan koyunlarımızdır. İşte, Avustralya’dan alacağımız Merino koyunlarını bizim Marmara bölgesi koyunlarıyla çiftleştireceğiz. Doğacak koyunları da yine Merino koyunu ile çiftleştireceğiz. Böyle böyle, Avustralya’nın Merino koyununa yakın bir tür melez koyun elde edeceğiz, adına da Merinos koyunu diyeceğiz… Bizim Merinos koyunundan elde edeceğimiz yapaktan önce iplik, daha sonra İngiliz kumaşı ayarında kumaş üreten bir fabrika kuracağız. Üretilecek kumaşa da Merinos kumaşı diyeceğiz…’

(…) Mustafa Kemal Paşa, ufkun ötesini görebilen devrimci bir dehaydı.

Zaferi kazanacağını da biliyordu, zaferden sonra neler yapacağını da…”(4) 

1) Şafak Altun-Atatürk, İnönü, Bayar’ın İktisat Kavgası
2) Sabahattin Özel-Işıl Çakan/Türk Devrimi Mülakatları
3) İsmet Bozdağ-Celal Bayar Anlatıyor Bilinmeyen Atatürk
4) Berfin Bahar Dergisi Sayı:152, Ekim 2010
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.