Prof. Atnur'dan "Tarihimizde Ermeni Meselesi" konferansı

Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, Ermeni meselesinin en ciddi boyutunu anlattı.

Prof. Atnur'dan "Tarihimizde Ermeni Meselesi" konferansı
Bayburt Postası - Bayburt'un kurtuluşunun 99'uncu yıl dönümü kutlamaları kapsamında "Tarihimizde Ermeni Meselesi" konulu konferans düzenlendi.

Şair Zihni Kültür Merkezi’ndeki konferansa konuşmacı olarak katılan Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, “Ermeni meselesini dünyaya anlatamadığımız gibi Türkiye’ye de anlatamadık. Ermeni meselesinin ciddi boyutu budur.” dedi.

Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinde çeşitli sorunlar yaşadığını ve bunun sonucu olarak Osmanlı’ya bağlı milletlerin bağımsızlıklarını ilan ettiklerini ifade eden Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, “Avrupa’da çıkan milliyetçilik hareketleri var. Osmanlı bünyesinde bulunan Hıristiyanlar Sırplardan başlayarak ağır ağır bu gemiyi terk etmeye başlıyorlar. Ermenilerin bu akımlardan etkilenmeme gibi bir ihtimal yok. Ama burada bir Ermenistan yok. Yani Osmanlı coğrafyası içerisinde Ermenilerin müstakil olarak yaşadıkları bir Ermenistan yok. Osmanlı İmparatorluğu’nun değişik bölgelerine dağılmış durumdalar. 1914’te güncellenen nüfus istatistiklerine göre en yoğun yaşadıkların il Bitlis. Bitlis içerisinde yüzde 33,2 nüfusa sahipler. Diğer şehirlerde farklı oranlarda nüfusa sahipler. Kimisinde yüzde 3, kimisinde yüzde 5 civarındalar. Dolayısıyla çoğunlukta oldukları bir bölge yok. Sadece iki kasabada nüfus çoğunlukları var. Bunun dışında her yerde azınlık durumundalar. Devlet nasıl kurabilirler?” ifadeleriyle Ermeni devleti söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını dile getirdi.

Bulgaristan’ın bağımsızlık sürecinde yaşanan gelişmelerin Ermenileri heyecanlandırdığını belirterek sözlerine devam eden Prof. Dr. Atnur, “Bulgaristan, Rusya ve İngiltere’nin destekleriyle bağımsız oldu. 1877-1878 Osmanlı Rus Harbi’nde Bulgaristan’ın çoğunluğunu teşkil eden Türkler ya öldürüldü, katledildi ya da Anadolu’ya sürüldüler. Çoğunluk durumunda olan Türkler ayrıldıktan sonra bir Bulgaristan devleti kuruldu. Önce muhtariyet arkasından krallık oldu. Benzer bir durumu Ermeniler yapmak istedi.” diye konuştu.

Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi sonrasında Ermeni meselesine çeşitli antlaşmalar yoluyla uluslar arası bir boyut kazandırılmaya çalışıldığını anlatarak, Padişah Abdulhamit Han’ın aldığı tedbirler ve yapılan anlaşmaların konuyu batının gündemine taşımakta yetersiz kalması sonucu Ermenilerin, Bulgaristan’dakine benzer şekillerde isyan ettiklerini belirtti. Ermenilerin isyanı sonucu Osmanlı coğrafyasında birçok Müslüman’ın bu isyanlar sırasında öldürüldüğünü aktaran Prof. Dr. Atnur, “Olayı Avrupa’nın gündemine taşımak istiyorlar. O sırada Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde açtıkları gazeteler var. Karşı taraf Müslüman ve kendileri Hıristiyan. Batı kamuoyu da zaten Hıristiyan olayı bu boyuta taşımak istiyorlar. 1894 yılında Sason’da isyan ettiler 1200’den fazla Kürt öldü. Bunlar Müslüman. Buna mukabil Hamidiye Alayları’da 650 civarında Ermeni öldürdü. Ama Batı basınına bakarsanız 10 bin ile 24 bin arasında Ermeni öldürülmüş. Hiç ölen Müslümanların hesabı yok.” dedi.

Yaşanan gelişmeler sonucu Müslüman ve Ermeni toplumunu arasının giderek kötüleştiğini belirten Prof. Dr. Atnur, Ermeni çetelerinin, Ermenileri Müslümanlardan koruma bahanesiyle bu düşmanlığı körükleyerek katliamlarına devam ettiğine vurgu yaptı.

Ermeni meselesinin çarpıtılmasında o dönem ülkede çeşitli faaliyetler yürüten misyonerlerin de büyük katkısı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, “Sultan Abdulhamit’in bütün iyi niyet ve çabasına rağmen 1915’e gelindiğinde Anadolu’da misyonerler var. Bu Ermeni meselesini, Rum ayrılıkçılığını, etnik milliyetçiliği eken adamlar bunlar. 1820’de gelmişler. Özellikle Amerikalı misyonerler. Bir ağ gibi Anadolu’ya dağılmışlar. 1914 yılında sadece Amerikalı misyonerlerin Osmanlı’da 25 bin 900 öğrencileri var. Bu sadece Amerikalı misyonerlerin bir grubu. Bunlardan ayrı, Almanlar, İsviçreliler, Danimarkalılar, Fransız, İngiliz hepsi var. Bunların her birinin okulları, üniversiteleri, hastaneleri var. Bu okullarda Müslümanlar okumuyor. Zaten onlarda Müslümanlara eğitim vermiyor. Dolayısıyla Ermenice bilmeyen Ermenilere, Ermeniceyi öğretmişler. Her konuda çok ciddi bir birikim sağlamışlar ve bunun sonucunda Birinci Dünya Savaşı’nın çıkması kaçınılmaz. Savaşa girdikten sonra 2 milyon 850 bin insan askere alındı. Bu sayıların Ermeni nüfusundan bahsetmiyorum ama resmi rakamlara göre 1 milyon 294 bin eksikleri de koyarsanız farzımuhal en fazla 1,5 milyon Ermeni Osmanlı coğrafyasında yaşıyor. Fakat bunların tamamını devlet tehcir etmiyor. Mesela düşünün tehcirin yüzde 100 olması gereken yerler Erzurum, Van gibi iller. Buralardan bile Ermenilerin tamamı tehcir edilmemiş. Erzurum 16 Şubat 1916’da işgal edildiği zaman Erzurum’da Türk çocukları sokağa çıkamıyorlarmış. Neden? Ermeni çocuklar taşlıyorlar. Şehirde birçok Ermeni var. Buralardan bile tamamını tehcir etmemiş. Ama bazılarına bakıyorsunuz 900 bin Ermeni tehcir edilmiş diyor” cümleleriyle tehcir konusunda verilen rakamların yanlış olduğunu belirtti.

Birleşmiş Milletler verilerine göre Anadolu’dan 350 bin ile 500 bin arasında Ermeni’nin göçtüğünü bildiren Prof. Dr. Atnur, tehcire gönderilen Ermenilerin ise bugün Halep, Şam gibi bölgelerde yaşadıklarını dile getirdi.

Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur, Ermeni meselesi üzerine son dönemde ciddiyetle gidildiğini ifade ederek, Türk bilim adamlarının bu konuda yabancı ülkelerin arşivlerinde araştırmalar yaptığını aktardı. Osmanlı arşivlerine göre 1914-1918 arası 527 bin Türk’ün katledildiğini anlatan Prof. Dr. Atnur, “Şimdi gidin bakın. Bayburt’un hangi köyünden ne kadar Müslüman katledilmiştir Osmanlı kayıtlarında vardır. Tahkik heyetleri köy köy gezerek bunları yazdılar. Devlet arşivleri bunları yayınladı. Azerbaycan’da yapılan katliamları da yayınladılar. Öyle insan katletmişler ki; dağlardan çocuk sürüleri toplanmış. Askerler, yaşlılar koyun sürüsü gibi, dağlardan çocuk toplamışlar. Çünkü aileler dağılmış. Bu nasıl biz zulümdür? Ama bunu biz kimseye anlatamadık. Biz Türkiye’nin batısına da anlatamadık bunu. Acıyı yaşayan ancak kendi biliyor. Şimdi siz insanlara Van şehri neden yanmış diye sorsanız düzgün cevap alamazsınız. Gidip bakın, hanı, hamamı, camisi yanık duruyor. Türkiye’de zaten bir bilgi birikimi sorunu var. İçindeki Müslümanlarla birlikte buraları yakmışlar. Zaten tehcir kararı bundan sonra çıkıyor. Ardahan’da Yanık Camii diye bir yer var. Sarıkamış Savaşı’ndan sonra Müslümanları doldurmuşlar camiye yakmışlar. Rus kayıtlarında da var bunlar. Sadece Türk kayıtlarında yok ki. Ardeşen’de 200’den fazla kadın ve çocuğu perişan etmişler. Amerika’da bir Türk’ün neler yaptığını anlatıyorlar. Ama biz söyleyemeyiz. Bizim kültürümüz buna müsait değil. Biz o acıyı içimizde tutar, zihnimizde yaşatırız ama yanı başımızdakine bile söyleyemeyiz. Yoksa Bayburt’taki felaketler bilinmiyor mu? Kayıtlar yazmıyor mu? Dolayısıyla biz bunu dünyaya anlatamadığımız gibi Türkiye’ye de anlatamadık. Ermeni meselesinin ciddi boyutu budur.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur konuşmasının ardından katılımcıların sorularını yanıtladı. Programda ayrıca Ermeni mezalimini anlatan sinevizyon gösterimi yapıldı.

Şair Zihni Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansa Vali İsmail Ustaoğlu, Belediye Başkanı Mete Memiş, Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Selçuk Coşkun, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.​

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Beşiroğlu 7 yıl önce

Şu 'Türkiyenin batısına da anlatamadık' sözü çok şık olmamış bence. Batıda ki bir vatandaş bu cümleden alınmaz mı yani..? Dil sürçmesi mi desek acaba..? Yoksa ne..?

Bilmem maksadımı anlatabildim mi..?