Kızıltuğ 80. yaşını, Bâbıâli’de kutladı

Fırat Kızıltuğ, 80. yaşını Bâbıâli’de kutladı. Çocukluktan başlayarak sanat hayatına dair hatıralarını anlatan Kızıltuğ’u, sevenleri yalnız bırakmadı...

Kızıltuğ 80. yaşını, Bâbıâli’de kutladı

Bestekâr, şair, yazar, viyolonsel ve ud sanatkârı Fırat Kızıltuğ, 80. yaşını Bâbıâli’de kutladı. Çocukluktan başlayarak sanat hayatına dair hatıralarını ESKADER’in düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nde anlatan Kızıltuğ’u, sevenleri ve yakınları yalnız bırakmadı.

Haber: Elif Sönmezışık
Fotoğraflar: Kürşat Okutmuş



Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) her hafta Timaş Kitapkahve’de düzenlediği Bâbıâli Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu bestekâr, şair, yazar, viyolonsel ve ud sanatkârı Fırat Kızıltuğ oldu. 80. yaşgünü dolayısıyla düzenlenen programda takdimi ESKADER Başkan Yardımcısı ve yazarın kitaplarının neşredildiği Akıl Fikir Yayınları’nın yöneticisi Fatma Ersem Yargıcı gerçekleştirdi.

Son günlerde yeniden basımı yapılan Satrançnâme adlı eseriyle de gündeme gelen Kızıltuğ, yakın dostları olan Prof. Dr. Ümit Meriç, Prof. Dr. Mehdi Ergüzel, şair ve yazar Yusuf Bilge katkıda bulunan dinleyiciler arasındaydı. Memleketi Bayburt’tan başlayarak büyüdüğü toprakların sanatkârlarını, babasını ve sanat iştigalinin başlangıcını detaylarıyla aktardığı sohbette Kızıltuğ, uduyla birkaç eser seslendirdi ve mekânda bulunan dinleyenlerin gönlünü mest etti. 

"Müstesna bir sanatkar"

Takdimi gerçekleştiren Fatma Ersem Yargıcı, Kızıltuğ’un bestekâr, şair, heccav, öğretmen, udî, viyolonsel virtüözü, yazar ve fotoğraf sanatçısı olmasının yanı sıra bir duygu ve düşünce insanı olduğunu vurgulayarak eserlerinin ve bestelerinin çağlar ötesine ulaşacağına inandığını belirtti.

Sanatçının Cemil Meriç, Ahmet Kabaklı, Münir Nurettin Selçuk, Bekir Sıtkı Erdoğan gibi önemli yapı taşlarımızdan esinti ve hatıralar barındığını anlatan Yargıcı, 80 yaşına giren Kızıltuğ’a uzun ve bereketli bir ömür diledi. Kızıltuğ hakkında biyografik bilgiler veren Yargıcı, eserlerinden de bahsederek neredeyse edebiyatın her dalında ve ilmî alanda yazmış olan bu çok yönlü sanatkârın yaşayan müstesna isimlerden biri olduğunun altını çizdi.



"Bayburt bir müzik ve edebiyat harmanı"


Hatıralarına doğup büyüdüğü Bayburt’u anlatarak başlayan Fırat Kızıltuğ, Bayburt’ta doğmuş olmayı müzik kültürünün zenginliği bakımından bir ayrıcalık saydığını ifade etti.

Öğrendiği şarkıların büyük bir kısmını annesinden öğrendiğini söyleyen Kızıltuğ, “Duyduğum her şeyi bir kere de ezberime alır ve hayat boyu onu zihnimde taşırım. Evimizde sürekli varlığını koruyan şiir, şarkı ve türküleri dinleyerek büyüdüm. Bundan da ötesi, babam Ahmet Kızıltuğ, hem bölgenin en iyi fotoğrafçısı ve kendi kurduğu bandonun da şefiydi. Mükemmel bir nota bilgisi vardı ve fevkalade flüt çalardı.” dedi.

Müziğin içine doğduğunu ve ne pahasına olursa olsun müziği seçen bir ailenin evladı olduğunu belirten Fırat Kızıltuğ sözlerini şöyle sürdürdü:

"Babamdan gizli ud çaldım"

“Âşık Hicranî’nin kucağında büyüdüm. Babam ahenk isimli çalgısıyla ses verir, Hicranî de şiirlerini okurdu. Hicranî ve Cerranî Baba’nın Bayburtlular üstünde müthiş tesiri vardır. Daha ileriki yaşlarda Bayburtlu Zihnî’nin şiirleri ile tanıştık.  Daha da ileri ki zamanlarda Bayburtlu Amanî’yi de keşfettim ve şiirlerinin orijinaline ulaşmak için epey gayret sarfettim. Bayburt edebiyatı anlayan ve yaşayan bir şehirdi. Çocukluğumda babamın bir zabıta memurundan Amak-ı Hayal romanını alıp kopyaladığını hatırlıyorum. Bugün bile çoğunluğun bilmediği bir romandır. Okuma sevgisi üst düzeyde bir tutkuydu.

Babam Batı müziğine yatkın olduğundan alaturka müziğe yönelmemi başta onaylamadı. Ve ben iki yıl boyunca babamdan gizli ud çaldım. Annem durumu farkedince babama benden gizli olarak çalışımı dinlemiş. Babam ‘Bu kadar sevdiğini bilmiyordum oğlum.’ dedi. Yine de Batı müziğine çalışmayı sürdürmemi istedi. Kemanda Batı müziği eğitimi aldım. Trabzon Öğretmen Okulu’ndayken bir hocam da beni Batı müziğine yönlendirdi. İstanbul’a gelip konservatuvara girince viyolonsel çalmaya başladım. Edebiyata yönelişim de bu yıllarda oldu. İleri Türk Musikisi Konservatuarı’na kayıt yaptırdım. İlk günden İstanbul Radyosu’nda saz eserleri çalıyor buldum kendimi. Müzik bana üniversitede Türkoloji okuma şansı vermedi.”

"Müzik beynelmilel değil"

Konservatuvar yılları ile ilgili çok sayıda hatırasını aktaran Fırat Kızıltuğ, 1960 yılının Aralık ayında İstanbul’da ilk bestesine yaptığını dile getirdi.

“Bu şarkı 1963’te Musikî Mecmuası’nda yayımlandı. Necip Fazıl ile de o şarkı vesilesi ile tanışmıştık. Bu eser bana bestekâr unvanını verdi.” diyen Kızıltuğ, bu şarkının ardından sürekli beste yapmaya devam ettiğini ifade etti. Türkiye Batı müziğinde çalışmalar yapanların Türk musikisine arkalarını döndükçe gerçek Batı müziğini de hem anlayamayacağını hem de anlatamayacağını vurgulayan Kızıltuğ, Türk musikisinin Asya ve Doğu Avrupa’nın müziğinin alt yapısını oluşturan güçlü ve köklü bir müzik olduğunu belirtti.

Bu bağlamda bir Batılının Türk musikisini anlamasını ve sevmesini beklemediğini, müziğin beynelmilel olmayıp coğrafyaların kendi mahsullerini sahiplenip sevebileceğini, dolayısıyla her milletin kendi müziğini yücelterek en büyük müzisyenin kendi coğrafyasına ait olduğunu düşünmesinin son derece doğal olduğunu kaydeden Kızıltuğ, Türk musikisinin bugüne kadar gelebilmesinin insan ruhuna hitap etmesinden dolayı mümkün olduğunu söyledi ve udu ile şarkı ve türküler seslendirdi.


"Çocuk şarkıları bugüne kazandırılmalı"

Fırat Kızıltuğ’un yakın dostlarından Prof. Dr. Mehdi Ergüzel, Kızıltuğ ile 1983 yılında tanıştığını söyleyerek, “Önce besteleri, sonra şairliği ile tanıştım. Mütevazı davranıyor ama Bayburt’tan İstanbul’a, Azerbaycan’dan Özbekistan’a kadar millî kültür coğrafyasının şairleriyle de yakın olmuştur.” dedi.

Prof. Dr. Ümit Meriç, Fırat Kızıltuğ eserlerini yayımladığı ve kendisi ile ilgili bir nehir söyleşi hazırlanması hayalini gerçekleştirdiği için yayıncısı Fatma Ersem Yargıcı’ya teşekkür etti. Kızıltuğ için “Anadolu Delikanlısı” diyen Meriç, “Fırat Kızıltuğ, Anadolu’nun irfan coğrafyasını kendisine aktaran bir aileye sahip. Türk musikisini ve Batı müziğini çok iyi bilen, dünya musikî kültürünü de şahsında bal haline getirmiş bir insandır. Hocamızın çocuk şarkılarının gündeme gelmesi son derece önemli. Bu konuda bazı girişimlerde bulundum.” dedi.

Yusuf Bilge, başka sanatkârların aksine Fırat Kızıltuğ’un genç yetenekleri kollayıp destek verdiğine vurgu yaparak, Kızıltuğ için yazdığı bir rubaiyi ve Türk Musikîsine dair kaleme aldığı bir şiirini seslendirdi.

Program sonunda misafirler, Fırat Kızıltuğ ile hatıra fotoğrafı çektirdiler.
(Fotoğraflar için tıklayınız...)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
gada 9 yıl önce

bu güzel insanı tanımış olmaktan ve o gün orada bulunmuş olmaktan çok büyük bir mutluluk duydum.
fırat abimize daha nice sağlık lı ve huzurlu yaşlar diliyorum ömrüne bereket .

Avatar
Makberî- Ahmet Akkoyun 9 yıl önce

Fatma hanımın müstesna gayretleri ile oldukça renkli bir toplantı oldu Fıtat Hoca'dan hem musiki dinledik hem şiir sohbetlerini dinledik ayrıca o kadar renkli hatıralara sahip ki bu zannediyorum bir kaç programa konu olacak kadar.

Daha nicelerine diyorum üstâda sohbetleri ve musiki ziyafetleri için müteşşekkirim dinlemek zevkti ayrıca Fatma hanımı da bi defa daha tebrik ediyorum tam bir sanat gönüllüsü

Avatar
Ahmet Çağıldak 9 yıl önce

Sevgili ve saygıdeğer Fırat ağabeyim ömrünüze bereket. Malesef özel bir nedenle yaş gününüze katılamadım. Nice sağlıklı yıllar diliyorum.