Gri hayatları ve soluk kentleri renklendiren ressam!

Bayburt’ta başlayan hayatını ve sanatını; Türkiye’nin çeşitli kentlerine taşıyan bir “Gönüllü Çelebi” o… Akademik eğitimi olmamasına karşın, renklerle “Bab-ı Ali”de 43 yıl önce yoldaş olmaya başlayan sanatçı, şimdilerde 60 yaşın sadeliğini ve zirvesini soluyor...

Gri hayatları ve soluk kentleri renklendiren ressam!
İnsanların gelip geçtiği, hayatın akışının devam ettiği yol güzergahlarında ve meydanlarda bütün bu kargaşadan sıyrılıp, haftalarca resim yapmak kolay olmasa gerek.

Bayburt’ta başlayan hayatını ve sanatını; Türkiye’nin çeşitli kentlerine taşıyan bir “Gönüllü Çelebi” o…

Akademik eğitimi olmamasına karşın, renklerle “Bab-ı Ali”de 43 yıl önce yoldaş olmaya başlayan sanatçı, şimdilerde 60 yaşın sadeliğini ve zirvesini soluyor. 

Usta çırak ilişkisini burnu sızlayarak anımsayan Ressam Salih Cengiz, fırça yıkayarak başladığı sanat hayatına 14 kişisel, 6'sı yurt dışı olmak üzere 30 karma sergi ve yüzlerce duvar resmi sığdırdı. 

***

Yaşadığı kentlerin duvarlarına ‘sanatı dar eden’ ressam; kirlenen ve soluklaşan hayatlarımızı renklendiriyor, umarsızca dolaştığımız gri kentleri ‘olmadık’ fırça darbeleri ile uyandırıyor, artık ‘görmemeye’ başladığımız tarihi eser ve doğal güzellikleri resmedip, -kentin aylaklığında- beton tualler üzerinden gözümüze gözümüze çarpıyordu!


Haber: Kürşat Okutmuş

Son yıllarda 6 ayrı kentte yaptığı duvar resimleri ile adından söz ettiren Ressam Salih Cengiz ile rekor sayılabilecek son çalışması öncesinde sözleşmiş, çalışmanın son fırça darbelerine ancak yetişmiştim. 

Yalova’da 230 metrelik, uzun ve artık bir sanat galerisine dönüşmüş duvarın önündeyiz…

Mahalle sakinleri hayatlarını renklendiren ressamı yalnız bırakmıyor! Ayşe abla çay ve kek, Emine teyze ise elinde aşure ile çıkageliyor. Yalova İtfaiyesi çalışanları için gün boyu ‘felaket haberi’ beklemek artık daha renkli… Semtin imamı tam da evinin karşısına denk düşen ‘tarihi camii’ çalışmasını pek beğenmiş olmalı ki, önüne ne araba çektiriyor, ne de toz konduruyor!  

- 230 metre bir rekor olabilir mi?
- Tam olarak 234 metre, 900 küsur metrekare… 

- En uzun ve geniş alan çalışması bu oldu galiba?
- Benim için evet. Araştırmalarıma göre kayıtlara giren bu uzunlukta, bu büyüklükte bir resim çalışması yok. Sanat hayatımdaki en önemli işlerden biri oldu. Yalova Belediyesi, çevre düzenlemesi yapılan Dörtyol'daki bu köprülü kavşağın istinat duvarını kente daha renkli bir şekilde kazandırmak istedi. İki boyutlu bir çalışma hazırladım. Yalova'nın tarihi ve doğal güzelliğe sahip 34 mekanını bu duvara aktardım. Özellikle Atatürk’ün dünyaya çevrecilik dersi verdiği, ağacın dalını kesmemek için yürüttüğü Yürüyen Köşk’ü iki farklı açıdan resmettim. 

- Ne kadar sürdü çalışma?
- Bugünü de sayarsak tam 60 gün. Yağmurlu günlerde ara vermek zorunda kaldım, bazı günler dinlendim. Bir de iskeleden düşerek yaralanma molamız oldu. Yine de 60 günde bitirmiş olmak, fena bir zaman sayılmaz.

- Nasıl başladı duvar çalışmaları?
- 1981'de ilk profesyonel duvar resmini Muğla'da yaptım. Daha sonra, İstanbul’un değişik semtlerinde, Bursa, Eskişehir, Çanakkale ve Ankara'da çeşitli mekanların duvarlarına resim yaptım. 10 yıldır da Yalova ve çevresinde resim yapıyorum. 

- Tuale resmetmek ile duvara resmetmek arasında fark var mı?
- Olmaz mı? Birinde oturup atölyende çalışıyorsun, diğerinde açık havada, rüzgarda, zaman zaman yağmurda, iskelede, 10-15 metre yüksekte, bir taraftan tutunup, diğer yandan resmetmek farklı olsa gerek. Bir de tualde olduğu gibi, ne yaptığını görme şansın yok… İskelede, elinin uzanabildiği bölümü bitirip, inip öyle bakıyorsun yaptığına. Artık ne kadar yapabilmişsen… Şartlar ve fiziki anlamda daha zor diyebilirim.

- Gelip geçen halkın tepkisi nasıl? İlginç olaylar yaşanıyordur muhakkak…
- Evet. Gururumu okşayan çok anım oldu bu çalışmalarda. Yine Yalova’da bir trafoyu boyarken yaşadığım bir anım var, unutamam. Çevre halkı boyadığım trafonun oradan kaldırılması için imza toplamış, dilekçe vermiş, uzun zamandır da bu iş için mesai harcamışlar. Bu durumdan haberim olmadan trafoya resim yapmaya başladım. Neyse, resmi bitirdim, indim son kontrolleri yapıyorum. Sitede yaşayanlar balkonlara çıkmış, birden alkışlamaya başladılar. Hem şaşırdım, hem de çok mutlu oldum. Sonra o site sakinleri Belediyeye gidip dilekçelerinin işleme koyulmamasını talep etmişler. Bunu duyunca daha da çok mutlu oldum. Bir benzerini de Bayburt’ta yaşadım. Onu da keyifle anımsarım. 

- Buradan toplumun resim sanatına ve ressama saygı ile baktığını çıkarabiliriz o zaman…
- Keşke. Bizlere boyacı gözüyle bakanlar veya resim yaparken ‘siz ressam mısınız?” diye soranlar da oluyor! Bu uçağı kullanana yaklaşıp, ‘pilot musunuz’ diye sormak gibi bir şey! Genel olarak demeyelim ama sanırım bir ‘ressam tipi’ var zihinlerde. İskelede, sokakta, duvarın başında elinde fırça ile her resim yapana, ‘ressam’ olabilme ihtimalini konduramıyor olabiliyorlar! 

- Sokaklarda her türden insan var! Olumsuz şeyler de yaşanıyordur muhakkak…
- Yaşanıyor tabi ki. (Gülüyor…) 3-4 tane tarihi cami çizmişim, bir dizi yine tarihi medrese, türbe çizdim. Bu çalışmanın içerisinde tarihi bir kiliseye de yer verdim. Tepki gösterenler olacak, hatta karalayanlar, tahrip edenler olacak. Daha önce bir çok defa benzer şeyler yaşadım. Yine, bu çalışmanın kim tarafından yaptırıldığını sorup, aldığı cevap karşısında, ‘başka işleri yok mu’ diye çıkışanlar oluyor. ‘Belediyenin başka işi yok mu?’ İnsanların belediyeden fabrika, iş ve aş beklentisi bitmiyor. Oysa ki; belediyelerin asıl işi budur. Yaşanabilir, sanatsever, temiz, ferah kentler oluşturmak. Bunu insanlarımıza anlatmak bazen çok zor olabiliyor. 

- İstanbul, Bursa, Eskişehir, Çanakkale, Bayburt, Ankara ve Yalova olmak üzere, 6 kentte sokaklarda resimler yaptınız… Sokağın nabzını tutmuş olmalısınız. Gözlemlediğiniz kadarı ile bu kentler arasında en sanatsever il hangisi?
- Kuşkusuz Çanakkale. 

- En ilgisiz olan kent?
- Bayburt’u söyleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun. Açıkçası Bayburt’ta sanata gösterilen ilgiden her zaman gurur duymuşumdur. En coşkulu, en kalabalık sergilerimi Bayburt’ta açtım. Yine Bayburt’ta Çoruh kenarına yaptığım çalışmalarım sırasında inanılmaz bir ilgi ve destek gördüm. Bayburt’ta ciddi bir sanat potansiyeli olduğunu düşünüyorum. 

- O zaman geriye kalıyor 4 il?
- Maalesef Yalova…

- Sanat yolculuğunuz devam ediyor… Sırada ne var? 
- Zor bir soru. Ama içimde kalan bir uhdeyi söyleyebilirim. ‘Tualdeki Mozaikler’ sergimin devamını, farklı bir anlayış ile ikincisini planlamıştım, onu yapamadım. 

- Bir ressamın ‘final’ işi var mıdır?
- Yaşarken ‘olmaz’. Boyanın son damlasına kadar devam eder. 60 yaşındayım, artık para kazanmaya da ihtiyacım yok ama bu bir yaşam tarzı. ‘Ressamın son tablosuydu’ diye sonradan denilebilir ama yaşarken bu mümkün değil. ‘Yazmazsan ölürüm’ der ya şair, benim için de aynı durum. Bu resimleri yapmazsam, ben de ölürüm. Hayata tutunma sebebim.

- Her çalışmanızda yanınızda olmak, sizi dinlemek, eserlerinizi izlemek ve hissetmek çok keyifli. Uzun ve sağlıklı bir sanat hayatı diliyoruz… 
- Bayburt Postası emektarlarına ve okurlarına teşekkür ediyorum. Tüm hemşerilerime ve sanatseverlere selamlarımı gönderiyorum. 
 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.