Çok satanlar neye çağırıyor?

“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta’ zayidir” sözü mucibince bir zamanlar kitap okuma oranımızın düşüklüğünden ve buna binaen okuyan insan sayısının her geçen gün azaldığından şikayet etmekte idik. Ama sözün hakikatine de inanmıştık: marifet ancak iltifata tabi idi. İsteme olmadan, açlık olmadan, bütün bu çabaların beyhude olacağını da biliyorduk.Bugüne gelindikte, hâlâ bu feryatlarımız cılız da olsa sürmekte. Çünkü “oku” maya, çağrı insan varolduğu müddetçe devam edecek/ etmeli. Kamil Büyüker’in kaleminden

Çok satanlar neye çağırıyor?

“Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta’ zayidir” sözü mucibince bir zamanlar kitap okuma oranımızın düşüklüğünden ve buna binaen okuyan insan sayısının her geçen gün azaldığından şikayet etmekte idik. Ama sözün hakikatine de inanmıştık: marifet ancak iltifata tabi idi. İsteme olmadan, açlık olmadan, bütün bu çabaların beyhude olacağını da biliyorduk.Bugüne gelindikte, hâlâ bu feryatlarımız cılız da olsa sürmekte. Çünkü “oku” maya, çağrı insan varolduğu müddetçe devam edecek/ etmeli.

Kamil Büyüker’in kaleminden

Bu temenni aynı zamanda bizim gibi Müslüman bir toplumun kutsal kitabının ilk çağrısı olarak da geçiyorsa, işte o zaman mesele bambaşka bir anlam kazanıyor. Kitabın mesuliyetini taşıyan/ kitabın mesuliyetine inanan herkes bu çağrıyı bir vazife bilinciyle tekrar ediyor. İşte kitaba okumaya davet eden çağrıların arasından, tüm bu hengamede dergi sayfalarında, gazete kitap eklerinde v.s. “çok satanlar” listeleri yayınlanmaya başladı. Demek ki bir şeyler yazılıyor, basılıyor, müşteri buluyor ve satılıyordu. Boy boy listeler, a yayınevi, b yayınevi çok satanlar koyuyorlar, reklam yapıyorlar, “çok satan” standları açıyorlardı. Tam da kitap okurları sayısı, kitaba rağbet artıyor diye sevinirken, sevincimiz kursağımızda kaldı. Listeler yayınlandıkça manzara-i umumiyyenin hiç de hoş olmadığını gözlemledik. Ya kitap müşterisinin profili değişmişti, ya kalite düşmüştü, ya da bizler bu zihnî terakki (!) karşısında çok gerilerde  kalmıştık. Önce çarpıcı bir örnek vererek, ardından  tahlile geçmek yerinde olacaktır. [Yazar, eserin çağrısı, eser isimleri için lütfen dikkat!]           

En çok satanlar:

 
           Aşk, ve kadınlara dair/ Seda Kaya Güler

            Bir gün gece/ Mine Kırıkkanat

            Bir kadın, bir erkek/ Solmaz Kamuran  

            Daha çok ateş/ Susana Tamaro

            Doğru Erkeği bulma klavuzu/ İlhan Uçkan

            ...

(19 Eylül 2003/Akşamlık-Y.K.Yayınevi / Akşam Gazetesi kitap eki)

diye devam ediyor. Şimdi bizim bu listeyi alıp herhangi bir kitapçıya girip bu aşağıya doğru uzayan listeyi uzattığımızda büyük bir ihtimalle, ehl-i marifet birisi ise karşımızdaki önce suratımıza soğuk bir şekilde bakacak ve bizim, kadın ve cinsellik üzerine araştırma yaptığımızı zannedecektir. Bu listede bulunan kitaplar uzun süre diğer yayın organlarında da zirvede (!) idi. Hâlâ öyle. İşin belki de en can alıcı tarafı, -hikmet ve hakikati aramaktan vazgeçtik- ilmin, ilmi çalışmanın listelerde esamesinin olmaması ve cinselliğin gelip –hayatımızın pek çok safhasını yerle bir ettiği gibi- baş köşeye oturması. Sadece bununla da kalmıyor bu kez kadınlar cinselliği hem de en cömert, en geniş lügatleriyle yazıyorlar. Şöyle bir sonuca varabilir miyiz? Kadın yazar olacak, hem de cinselliği derinlemesine (!) inceleyecek. Son dönem çok satan kitaplarının, çok satmasındaki hikmet (!) bu mu acaba? Kadınların yazarlığına bir şey demiyoruz, demek istediğimiz, birileri kadınları yine kadınlar eliyle mi bedenlerini ve ruhlarını özgürleştirmek (!) istiyorlar? Bütün bunlar ne anlama geliyor sizce? Pirim yapmanın ve kıymetlerin ölçüsü değişti mi? Düşünsenize bir kere ilim üzerine bina olmuş koca bir medeniyet nereden nerelere gelmiş. Çok fazla geriye gitmeye gerek yok Necip Asım Yazıksız’ın 1893 tarihli Kitap adlı eserinde, Hangi kitaplar okunmalı? Bölümünden ilgi çekici bir kitap listesi şöyle:

Tefsir-i Tibyan/ Muhammed b. Hamza’ dan Mehmet Tefsiri

Mevlid-i Şerif/ Süleyman Çelebi

Hilye-i Hakani/Mehmet Hakani

Telemak Tercümesi/Fenelon’dan A.Vefik Paşa

Hüsrevname/ Xenophon’ dan Ahmet Mithat

Mukaddime-i İbn Haldun

(İsmail Kara,Amel Defteri, s.58-59, İst.1998)

Bu listede devamında pek çok önemli eseri barındırıyor. İşin garibi bu listenin Osmanlının modernleşme sürecini yaşadığı dönemlerde, bu sürece uyumda ortaya atılmış bir olmasıdır. Ki bugün bu kitapların yerine yenilerini koyup koymadığımız ortadadır ya da kalite erozyonunun ne nokta olduğu. Bütün bu gelinen süreçte altı çizilecek husus insanların tek tipleştirme, sürüleştirme, herkesleştirme projesinin işlemekte olduğudur. Herkesin yediğinden yemek, herkes göbeğini açtığı için göbeğini açmak, herkes “o” kitabı okuduğu için okumak. Bunun adı düpedüz herkesleşmektir. Herkesleşenlerin akıbeti ise kitap listelerine yansıyan halin ortaya çıkması demektir. Mahremiyete saldıran daha fazla kazanacak, insanların yatak odalarını teşhir eden kitaplar başucu kitaplar olacak, nihayetinde ahlak,erdem, hikmet kazanmayacak, uçurum daha da büyüyecek.

Hülasa, okumalarımızı bir an önce gözden geçirmeli, okumayı bir nefsi tatmin aracı, bir tahrik aleti, bir ideolojik aygıt, gururu, ukalalığı pekiştirici, bir vasıta olmaktan çıkarmalı, okumaktan mananın ne olduğunu idrak etmeliyiz. Sezai Karakoç Üstad’ın: “Okuyanı görmedim, okusa da anlayanı görmedim.” dediği gibi durumumuz hiç de iyi olmayan bir manzara arzediyor. Öyleyse anlamak için okumalı, yaşamak için okumalı, lakin okumak için ve tabii ki sırf “çok sattığı” için okumamalı…

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.