Köyden kente, doğudan batıya göç devam ediyor. Özellikle köyden kente göç, hem batının hem de doğunun sorunu. Küçük yerleşim birimleri boşalmış, ekilebilen irili ufaklı araziler terk edilmiş. Bugün pek çok köyün göç eden fertlerinin oluşturduğu nüfus köyde kalanları üçe beşe katlar vaziyette.

Geçtiğimiz cuma ve cumartesi günü ekonomi yazarı birkaç arkadaşla beraber Bayburt'un Bayraktar köyündeydik. Merkeze 45 km kadar uzaklıkta, Çoruh kıyısındaki bu köyün nüfusu 365. 1960'lardaki nüfusu ise 800 civarındaymış. Tarım ve hayvancılık imkanları sınırlı. Tarım ürünü olarak daha çok buğday ve fasulye öne çıkıyor. Balı oldukça kıymetli ama geliştirilmesi gerekiyor. İnşaatına yeni başlanmış olan gölet, tarlalarını sulamak isteyen köylülerin umutla beklediği bir proje. Köye uzanan yolun genişletme ve iyileştirme çalışmaları devam ediyor. 

Bu küçük beldeyi Türkiye'ye tanıtansa Baksı Müzesi. Köyün girişinde, Çoruh vadisine bakan bir tepede 30 bin metrekare üzerine kurulmuş. Uzaktan bakınca rasathaneyi andırıyor. Bu köyde doğup büyümüş, ekmeğini yemiş, suyunu içmiş, tarlalarında çapa sallamış, meralarında inek otlatmış, tezek toplamış bir isim tarafından yaptırılmış burası. O kişi, ressam Prof. Dr. Hüsamettin Koçan.

Kendisi hâlâ köyün en geniş ailesi olan Koçan ailesine mensup. Yıllar önce ayrıldığı köyüne görülmedik projeyle geri dönüş yapmış.

"Kültür ve sanatın belli kentlerde kalmasına itirazım var." diyen Prof. Koçan, hem bu düşünceyle hem de öğrendiklerini doğduğu topraklara taşıyarak gelişmesine katkıda bulunmak için 10 yıl önce yola çıkmış, bu yıl da sonuçlandırmış projesini.

İnsanları yaşadıkları topraklarda tutacak bir şeyler yapmak gerektiğini söyleyen Prof. Koçan, "Yöresel seramik ve dokuma örneklerini yeniden hayata geçirmek, insanların yaşamı sürdürecek maddi kaynağa kendi topraklarında ulaşabilmesini mümkün kılacak yolları araştırmak, geleneksel kültürle çağdaş yaşamı buluşturacak yeni bir alan yaratmak." sözleriyle müzenin amaç ve misyonunu özetliyor. Prof. Koçan, kendi parasının yanı sıra çok sayıda işadamı ve sanatçının da desteğini almış bu proje için.
Baksı, aslında Bayraktar köyünün eski adı. Koçan'ın söylediğine göre, Kırgız Türkçesinde "şaman" anlamına geliyor. Müzede yöreye ait geleneksel yastık işlemeleri ve seramiklerden tutun günümüz sanatçılarının yaptığı resimlere ve elbise tasarımlarına kadar çok sayıda eser ve ürün var. Sergi salonunun yanı sıra, bir konferans salonu, kütüphane, misafirhane, Bayburt Evi ve atölyeler bulunuyor.
Ayrıca bir de satış noktası var.

Prof. Koçan'ın anlattığına göre, kütüphaneyi köydeki öğrenciler de kullanıyor. Konferans salonu kültürel etkinliklerin yanında köy düğünlerine de açık. Atölyelerde üretim yapacaklarını söyleyen Prof. Koçan, "Bu bölgeye has ihram kumaşından yapacağımız tasarımları bütün dünyaya pazarlamayı düşünüyoruz. Bu kış atölyemizde hem bu kumaşın dokuması hem de kilim dokumamız başlayacak. Bu arada küçük el sanatları tasarım ve üretimlerimiz de devam edecek. KUDAKA'dan (Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı) destek alacağız." diyor. Köyün muhtarı Nabi Akçelik şimdiden kendi köylerinin yanı sıra çevre köylerden de atölyelerde çalışmak için müracaatlar olduğunu söylüyor.

Bayburt Valisi Kerem Al, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Yumak'la müzenin bahçesinde kahvaltı yapıyoruz. Her biri, müzenin sadece Bayraktar köyü için değil, Bayburt ve bölge için büyük önem taşıdığını, Bayburt'un tanıtımına, yöre el sanatlarının yaşatılmasına, geliştirilmesine büyük katkı sağlayacağını vurguluyor.

Eğer köyünden çıkıp belirli makam ve mevkilere gelmiş, ister aydın ister işadamı, her kim olursa olsun geri dönüp içinden çıktığı köye, kasabaya bakar oralar için kafa yormaya başlarsa, hiç şüphe yok ki, memleketimizin gelişememişlik sorunu, göç sorunu önemli ölçüde hallolmuş demektir. Yeter ki, yapılan projeler köyün değerleriyle, gelenekleriyle ve dokusuyla çatışmasın, tepeden inmeci zorlamalar olmasın.

Kadir Dikbaş / Zaman

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ertuğrul Haşlak 10 yıl önce

Ülkemizde köylerden kente ekonomik yönlendirmeden yoksun, plansız-programsız bir göç olgusu yaşandığı, bu göçün kentleri de sorunlar yumağı haline getirdiği herkesçe görülmekte ve bilinmektedir. Bir yerleşim biçimi olarak Atatürk döneminde 1932 yılında hazırlanan Birinci Sanayi Planı’nda “İdeal Cumhuriyet Köyü” adı altında köylerin kentleştirilmesini öngören kapsamlı bir kırsal yerleşim projesi hazırlanmıştır. Bu projede zamanın koşulları içinde tarım arazilerinin düzenlenmesinden köy gübreliği ve hayvan mezarlığı oluşturulmasına; değirmen ve fabrika yapımından konuk evi, çocuk bahçesi ve öğretmen evi yapımına, panayırdan köy gazinosuna kadar her türlü tarımsal, ekonomik, sosyal, kültürel ve çevresel altyapı yer almaktadır. Cumhuriyetin kazanımlarını kırsal kesime etkin biçimde ulaştırabilecek ve kırsal kalkınma için etkili olabilecek bu projenin uygulanmasında ne yazık ki süreklilik sağlanamamıştır.