Din'e, insanları doğruluğa, iyiliğe, mutluluğa götüren Tanrısal bir yol olarak bakmayıp, onu siyasal bir ideoloji gibi algılayan, dünyevi bütün problemlerin çözümü olarak gören birtakım insanlar var dünyada ve ülkemizde.

Ekonomi alanında da işi İslamileştirme çabasında olanların sayısı az değildir. Bunlar kimi zaman serbest piyasa ekonomisi ile kimi zaman da komünizmle İslam’ı bağdaştırmaya çalışmaktadırlar. Kimi zaman da İslam Ekonomisi namı altında, Erbakan’ın ”Adil Düzen”i gibi saçmalıklar yığınını ortaya sürmektedirler.

Örnekleyelim bunları:

İhsan Eliaçık diye bir adam türedi son birkaç yıldır, kitaplar yazdı pek çok, çok sattı bu kitapları, “Bana Dinden Bahset” adıyla TV programları yaptı, birçok televizyon programının da konuğu oldu.

Başını MÜSİAD’ın, Türkiye(1) ve Zaman gazetelerinin çektiği “Liberal İslam”ın ipliği pazara çıktı ya, şimdi birileri “Sosyalist İslam” verelim derdindeler.

Bu akım yeni değildir, kökü ta Kurtuluş Savaşı yıllarına dayanır. Birinci Meclisin milletvekillerinden Şeyh Servet, “Ta ki servet içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmasın” buyruğuna dayanarak, “Komünistlik İslam esaslarına uygundur. Ebubekir komünistti. Müslüman olduktan sonra bütün varını yoksullara dağıttı” demişti.

Demişti ya, o işin bir yanı idi, öbür yanda neler olmaktaydı neler. Bir bakalım onlara da:

“Mesudi’ye göre, Hazreti Peygamber’in arkadaşları, Osman devrinde toprak ve mal sahibi olmuşlardır. Osman şehit edildiği sırada, hazinedarının nezdinde 150.000 dinarı ve 1.000.000 dirhemi ile pek çok deve ve atı vardı. Zübeyr’in arkasında bıraktığı servet 400.000 dinar ile 1000 kısrak ve 1000 cariye idi. Talha’nın Irak tarafında günlük geliri 1000 dinar, Surat tarafındaki ise bundan fazla idi. Abdurrahman b.Avf’ın ahırlarında 1000 atı vardı. 1000 devesi ve 10.000 koyunu mevcuttu. Vefatında serveti 84.000 dinara ulaşmıştı. Zeyd b. Sabit o kadar çok altın ve gümüş bırakmıştı ki onları keserle kırmaya mecburiyet hâsıl olmuştu. Bıraktığı toprakların ve malların kıymeti 100.000 dinar civarındaydı. Yü’li b.Münibe 50.000 dinarla, 300.000 dirhem kıymetinde gelir kaynakları ve mal bırakmıştı.”(2) 

Evet, bu neyi gösteriyor, o sahabe denilen adamların büyük bir kısmı da, iş paraya, mala, çıkara gelince tam bir “homoekonomikus” olabiliyorlardı.

Türkiye’mizde birileri ne yazık ki, İslam tarihini ve bütün bu çelişkileri görmezden gelip, ayet ve hadislerden “İslamî Ekonomi” yaratma derdine düştüler.

Düşerken de yeniden çelişkiye düştüler. Bir din, hem sosyalizme, hem kapitalizme nasıl cevaz verirdi?

Buna cevap vermediler, Azerbaycanlıların deyimiyle onlar “öz işlerindeydiler”.

Bu “öz işlerin” liberal-kapitalist kısmı, tam bir ibretlik kara mizah konusudur. Anlatalım biraz: Önce “faizsiz banka” derdine düştü bunlar, Abdullah Gül’ün Hocası Prof. Dr. Sebahattin Zaim kırk yıl önce kitabını da yazdı. Özal bunu hayata geçirdi “finans kurumu” adıyla. Tam anlamıyla bir hile-i şeriye idi. Kredilendireceği müşteri ile açıkça faiz pazarlığı yapıyor, sonra kredinin ödeneceği (diyelim ki bir tekstil firması kredi alıyor, para kumaş fabrikatörüne ödenecek) firmaya “faturayı bize kes” deniliyordu. Fatura geliyor, bunlar da üzerine faizini kâr adı altında koyarak kredi müşterisine fatura ediyorlar ve senetle borçlandırıyorlardı müşteriyi.

Kimileri de faiz almıyorlardı da, paralarını enflasyondan korumak için alman markı ya da altına çeviriyorlardı. Diyanet İşleri Başkanlığı baktı ki olmuyor, “Enflasyon ölçüsünde faiz helaldir” fetvasını verdi. Sonra baktılar ki komik oluyoruz, uydular ekonomin gereğine, şimdi yok artık bunlar, hepsi adlarını banka ettiler….

Ve Erbakan denilen adamın çabalarıyla şeriat sermayesi ya da yeşil sermaye çıktı ortaya, başta Almanya olmak üzere Batı ülkelerine gittiler bazı din sömürücüsü sahtekârlar, camilerde duygu sömürüsü yapıp paralar topladılar, karşılığında uyduruk kâğıtlar verdiler, bohçalara, sofra bezlerine paraları doldurup geldiler Türkiye’ye. İslami Holdingler kuruldu Anadolu’da. Çoğu battı bunların, tasarruf sahipleri, bunlara inanan saf Müslümanlar mağdur oldular.

Kahraman Emmioğlu bile “Türkiye’de Sanayileşmenin Serüveni” adlı kitabında, bu şekilde toplanan paraların 2001 yılı itibariyle 10 milyar markı bulduğunu ve bu yeşil sermaye holdinglerinden birinin genel müdürüne bir ortağın “Bizim gibi tamahkârlarla ancak sizin gibi sahtekârlar çalışır” dediğini ifade ediyor.

Dini ekonomiye karıştırırsanız, sonu budur, bütün bunlar zorlama çabalardır.

Birkaç kez yazarlık yaptığım gazetelerde yazdım; “Her şeyi İslam’a uydurmaya kalkışırsanız, İslam’ı her şeye uydurmuş olursunuz ve ortada İslam diye bir şey kalmaz” Bunların yaptığı tam da bu işte…

Peki ama İslam ekonomik konularda hiç bir şey dememiş, emirler ve yasaklar getirmemiş midir? Hayır getirmiş, getirmiş de bunlar bir ekonomik sistem oluşturacak içerikte ve sayıda değil, zaten o amaçla da konulmamış, tavsiye edilmemiş.

Bir göz atalım bunların bazılarına:

Ekonomi ile ilgili hadisleri çoğunlukla ahlâka ve davranışlara dair hadisler arasında buluyoruz. Pazar denetlemesi sırasında, bir satıcının, buğdayın yaşını alta, kurusunu üste koyduğunu tespit eden Hazreti Peygamber, “Bizi aldatan bizden değildir” demişti. “Malı daha fahiş bir fiyata satmak için günahkâr olandan başkası stok yapmaz” hadisi de yine ahlaki ve ekonomik amaçlı bir hadistir, yani ihtikâr yasaktır.

Hazreti Peygamber, pazara mal getiren köylülerin önlerinin kesilip müşteri olunmasını da yasaklamıştır. Burada amaç, malın pazara girip orada arz-talep koşullar içinde gerçek değerini bulmasını sağlamaktır.
Hadislerde fâiz yiyen, yediren, fâiz işinde çalışan ve şâhitlik eden kimseler için lânette bulunulmuştur.

Bir yandan “Ticarete atılın ve cesur olun, Çünkü rızkın onda dokuzu ticaret ve cesarettedir” denmiş, öte yandan, kamu mallarının çalınması, kötüye kullanılması ve bu yolla ülkenin iktisadî hayatının zarara uğratılması hadislerle yasaklanmıştır.

“İnsana kendi çalışmasından başka bir karşılık yoktur. Onun emeği yakında kendisine gösterilecektir.” (Necm Suresi 53/59) ayeti ile “Hiç kimse asla kendi el emeğinin karşılığından daha hayırlı bir rızık temin etmemiştir. Çünkü Davûd Peygamber ancak elinin emeği ile kazandığını yerdi” hadisi, emeğin kutsallığını ve helal kazancın önemini vurgulamaktadır. 

“Sizden birinizin (yük taşıdığı) ipini alıp onunla bir demet odun getirip satması (bu şekilde geçimini temin etmesi) ve böylece insanlardan istememesi, isteyip de bazılarının verip bazılarının da vermemesinden çok daha hayırlıdır.” hadisi de öyle…

Fakat bütün bunlar sonuçta ahlaki tavsiyelerdir. İşin hukuksal boyutu çoğunda yoktur, o gün için olanların da bugün için yoktur. Yani bunlarla ekonomi düzenlenemez, sistem kurulamaz.

1) Bu gazetede bazı ülkücülerin idolü Seyit Ahmet Arvasi “En iyi ekonomik sistem serbest piyasa ekonomisi, en iyi partide ANAP” diye yazmıştı
2) Ahmet Debbağoğlu-İslam İktisadına Giriş



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Özlem Özer 9 yıl önce

Tarık Kılıçaslan Bey, henüz ismini bile doğru zikredemediğiniz bir yazarın yazdıklarını ve anlatmak istediklerini, mesajlarını anlamamanızı çok doğal karşıladım. Bakış açınızı değiştirmediğiniz sürece bence de siz daha da takip etmeyin ve okumayın zaten ...

Avatar
Hükaşe Özer @Tarık Kılıcaslan 9 yıl önce

"ashabın zenginliği bir sorundeğildir.cünkü helal kazanılmış bir servetti" diyorsun, eğer öyle idiyse, niye birbirini yedi o ashab? Halife Osman'ı, Hazreti Ebubekir'in oğlu Muhammed niye öldürdü? Halife Osman'ın cenazesi niye 3 gün ortada kaldı, kimse kaldırmadı, sonra niye Yahudi mezarlığına gömüldü? Halife Osman o korkunç serveti hangi yolla edindi. Neden bugün birileri "ehl-i sünnet vel cemaat" yerine birilerine "ehl-i servet vel cinayet" diyor. İslam Tarihi cami hocalarından, tarikat şeyhlerinden öğrenilmez, ciddi kaynaklar oku Tarık Bey.

Avatar
Aslan Koplu 9 yıl önce

Cazim Gürbüz'ün yazılarına niye birileri Bayburt deyimiyle "Gıdır gıdır olirlar"... Senelerce onların zihniyetindekiler yazdılar okuduk. E bu farklı bir ses, kulak versek, yavu acaba doğru mu dedikleri diye araştırsak daha iyi olmaz mı?

Avatar
Mert Günerli @bayburtlu 9 yıl önce

Onun nereli olduğunu anlamak kolay, özgeçmişi google'da var, aslı asaleti de belli, eserleri de, adam olup olmadığını da bir Türkiye biliyor. Peki sen kimsin, sen gerçekten Bayburtlu musun?

Avatar
Tarık Kılıcaslan 9 yıl önce

Cezmi bey önceki yazınızada ilk yorumu ben yazdım bunada ben yazıyorum ve son yorumumdur sizi daha takipetmem okumam.
yazınızda sahabilerden bahsederken ''adamlar'' ifasesini kullanmanız en hafifinden (reyting kaygısı gütme ihtimali var) laubaliliktir yazıyı yazmadan evvel iki kitap karıştırıp analiz yapmışsınız pes doğrusu .islam iktisadı denilince ilk akla gelebilecek hicbir temel disipline değinmemişsiniz islamın iktisadi bir önermesi olmadığını söylüyorsunuzda a-ZEKAT gibi bir kavramdan hic söz etmiyorsunuz .b_faiz(riba)haramdır.bazı müslümanların faize bulaşmaları bugerceği değiştirmez kapitalizmin olmasa olmazı FAİZ'dir islamın kapitalizimden temel farkıda budur.sosyalizm eşitlikder fakat islam adaleti öncelikler.ashabın zenginliği bir orundeğildir.cünkü helal kazanılmış bir servetti zira halife Hz Ebubekir Zübeyir,Abdurahman b.avf vs savaş acmadı kime actı zekatını vemek istemeyenlere ...

Avatar
bayburtlu 9 yıl önce

bayburtlu mu bu adam gerçekten

Avatar
Sakit Aras @Tarık Kılıcaslan 9 yıl önce

Önce yazarın adını doğru yaz, Cezmi değil kardeşim "Cazim"... Sonra da bilgilen biraz... Sahabiler "adam" değil mi? Adamdan saymıyor musun yoksa onları?.. Haa senin aklındaki başka, senin gibiler Hazreti Peygamber'i "Yarı Tanrı", sahabeleri de "Yarı Peygamber" konumuna sokarlar. Yanlış din algısı da buradan çıkar işte. Sen Cazim Gürbüz'ü takip etmeyecekmişsin, vay başıma gelenler, tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok. Bey Kardeşim, Cazim Gürbüz'ün herhangi bir kitabını okudun mu? 25 yıldır köşe yazarlığı yapıyor, sözgelimi Yeniçağ'da herhangi bir yazısını okudun mu? Bak ben maliyeciyim kardeşim, hani zekattan söz ediyorsun ya, Cazim Bey'in kütük gibi bir kitabı var (450 sayfa) "Edebiyatlaşan Vergiler", orada zekât konusunda da en doğru bilgiyi bulabilirsin. Menzil düzeyi ve kültürüyle bu işlere girmeyin...

Avatar
AHMET BAYBURTLUGİL-ANK 9 yıl önce

ADİL DÜZEN DEDİĞİN SAÇMALIKLARI,PRF DR NECMETTİN ERBAKANA GÖNDER-
ME YAPIYORSAN EĞER,CAZİM BEY,SİZLERE HİÇ YAKIŞTIRMADIK,SİZLER GİBİ
ÇOK TALEBE YETİŞDİRDİ,!,PES DOĞRUSU*ERBAKAN HOCANIN SADECE VE
SADECE KIBRIS FETHİ YETER,DE ARTARBİLE.,LÜTFEN