Bayburt'un 'şifa'sı tescillendi!

Bayburt’ta organik bal üretimi yapan sadece 3 kişiden biri olan İsmail Yıldız, Bayburt’un özel florasından derleyip tüketiciye sunduğu balının ‘Binbirşifa’ adıyla marka tescilini yaptırdı.

Bayburt'un 'şifa'sı tescillendi!
Bayburt Postası - Bayburt’ta organik bal üretimi yapan sadece 3 kişiden biri olan İsmail Yıldız, Bayburt’un özel florasından derleyip tüketiciye sunduğu balının ‘Binbirşifa’ adıyla marka tescilini yaptırdı.

Tarım Bakanlığı Organik Tarım Daire Kurucu Başkanı Salih Zeki Yıldız’ın teşviki doğrultusunda girdiği organik bal üretiminde Bayburt’ta bir ilki başlatan İsmail Yıldız, alanında Türkiye’de ise ilklerden biri. 30 yıla yakın bir zamandır aralıksız bal üretimi yapan 2004’ten bu yana ise organik üretime geçen Yıldız, yaşadığı sıkıntıları ve arıcılığın sorunlarını Bayburt Postası’na anlattı.

2004 yılından önce ürettiği bal ile şimdiki bal arasında bakanlıkça izin verilen ilaçların kullanımı haricinde bir fark olmadığını belirten Yıldız, aradaki tek farkın kimyasal kalıntı olduğunu belirtti.

Her yıl kurumu tarafından bal ölçümlerinin yapıldığını ve buna göre organik olup olmadığına karar verildiğini belirten Yıldız, Bayburt’un bu anlamda markalaşmaya henüz hazır olmadığını da dile getirdi.  Buna gerekçe olarak da “Piyasadaki toplama ballar etiketli olarak satıldığı için bizim ürettiğimiz yöreye has ürünler vatandaş tarafından toplama bal olarak sanılıyor” diyerek etiketsiz ürünleri daha rahat sattıklarını belirten Yıldız, “Biz markayı yaptırdık ama Bayburt buna hazır değil. Bu markalı ürünü Bayburt’a biz kabul ettiremedik. Etiketsiz ürün satıyoruz, etiketlileri satmakta güçlük çekiyoruz.”

Dünyadaki tüm üreticilerde olduğu gibi bal üreticileri için de pazar sorunun en büyük sorun olduğunu ifade eden Yıldız, meslek sahibi insanların yan meslek olarak arıcılık yapması ve sahte balın piyasayı etkilediğini dile getirdi.

Açıklamasında arıcılığın sorunlarına değinen Yıldız, göçmen arıcı sayısının bir hayli fazla olduğunu ve bölgelerdeki yüklenmeden dolayı verimin düştüğünü dile getirdi.

Konuşmasında Arıcılar Birliği’nin görevini tam anlamıyla yapamadığına da değinen Yıldız, 30 yıllık meslek hayatını içeren tecrübelerini de paylaştığı açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

Bayburt’ta ilk, Türkiye’de ilklerden


“1974 yılında ilk defa babamın bir oğul arı almasıyla biz bu işe başladık. Babamın daha önceden Zığı balı varmış ama onlar kaybolmuş. Yani zığıdan fenni kovan dediğimiz bugünkü kovana geçişimiz 1974 yılında.1974’te 1 oğul arı, 1975’te 10 tane tekrar arı aldık. Başlangıcı bu şekilde oldu. 1980’e kadar 20’ye yakın arımız oldu. Daha sonra askerlik filan girdi araya ve 5 yıl kadar ara verdim. 1985 yılından bugüne kadar ise aralıksız olarak bu işi yapıyorum. 2004 yılında Tarım Bakanlığı Organik Tarım Daire Kurucu Başkanı Salih Zeki Yıldız ağabeyimin yönlendirmesi ile organik tarıma başladık. Bu girişimimiz Bayburt’ta ilk, Türkiye’de de ilklerdendir.”

“Organik olduğu testlerle ortaya çıkıyor”

“2004 yılından öncede balımızı kendimiz üretiyorduk ve kalite farkı yok. 2004’den öncekilerde bakanlığın müsaade etmiş olduğu kimyasal ilaç kullanıyorduk. Organik’te ise sadece organik ilaçlar kullanıyoruz. Organik kanununa uymayan ilaçlar kullanılmıyor. Misal organikte antibiyotik kullanmazsın. Ayrıca organik üretimde misal piyasadaki petek yani mum diye bilinir bunu kullanmazsın. Mutlaka sertifikalandırılmış, organik olduğu tescil edilmiş mum kullanabilirsin. Organik üretimin ilacı, peteği olsun, normal üründen hem fiyat hem özellik olarak farklıdır.  Dediğim gibi bal ve kalite olarak pek bir fark yoktu ama kullanılan ilaçlar ürünü organik olmaktan çıkarıyordu. Ve her yıl yapılan testlerde kullanılan tüm ilaçlar ortaya çıkıyor, organik olup olmadığı belli oluyor. 2004 yılından önce ürettiklerimizle sonrasındaki ürettiklerimiz arasındaki fark kimyasal kalıntı farkıdır. Zaten organik demekte doğal, katışıksız ve kimyasallardan uzak olması.”

“Bayburt markalaşmaya hazır değildi”

“İstanbul’da ticaretle uğraşan bir hemşehrimizin teşvikiyle girdik. Bana ‘Türkiye değişiyor, Avrupa normlarında etiketsiz ürünler satılmayacak. İstediğin yerde ürün satabilmek için mutlaka markalaşman lazım” dedi. Bizde mantıken düşünüp doğru olduğuna kanaat getirerek markalaşmaya gittik. Biz markayı ‘Binbirşifa’ ismiyle yaptırdık ama Bayburt buna hazır değil. Bu markalı ürünü Bayburt’a biz kabul ettiremedik. Etiketsiz ürün satıyoruz, etiketlileri satmakta güçlük çekiyoruz. Piyasadaki toplama ballar etiketli olarak satıldığı için bizim ürettiğimiz yöreye has ürünler vatandaş tarafından toplama bal olarak sanılıyor.”

“Amatörlüğümüz birazda taviz vermemekle alakalı”

“Arıcılıkta hep amatör olarak kaldık. Bu amatörlükte bazı değerlerden taviz vermemekle alakalı da olabilir. Yani açılmadık ve kabuğumuzu kıramadık. Adam misal marka güya yüzlerce bölgeden bal toplayıp satıyor. Profesyonellik işte bu. Biz bunu yapmadık, yapamazdık da. Başkasının balını ben kendi balım diye satamam. Misal ben Bayburt’ta bal toplar çok ucuz piyasaya sürerim. Bu ticaret olarak yapılır ama bu benimdir diye bu ürünü satamam. Bizim amatörlüğümüz biraz da taviz vermemekle alakalı. Misal Bayburt’ta adamın hiç arısı yok. Oradan buradan alıp satıyor.”

“Balı damağın tanıyorsa aromasını anlarsın”

“Ben kendi ürettiğim malı çok iyi biliyorum ama başkasının ürettiğini bilmem. Dışarıdan alınan bal laboratuarsız anlaşılmaz damakta balda neyi anlarsın. Eğer balı damağın tanıyorsa sadece aromasını anlarsın balın. Kalitesini, kimyasal maddeyi ne anlayacaksın damakta.”

“Balımız her yıl iki ayrı yerde ölçülür”

“Her yıl ölçülür misal bizim bal. Bunu yapmak zorundayız. Bizden ayrı 2 arkadaşta daha var, organik bal üreten. Hem devletin istediği tahlil var. Bunda hakiki mi, değil mi? O anlaşılıyor. Sertifikasyon kurumun istediği ise organik mi? Ona bakıyor. Ballarımız 2 ölçüme de gidiyor. Bu sene bal çok azdı. Dedik ki etiket filan masrafına değmez. Yoksa üretim olarak aynı üretim. Sadece az olduğu için dik. Misal seneye ürün iyi olursa, kurumunu sesleyeceğiz. Tahliller alınacak ve sonrasında kurumu bir satış belgesi veriyor. Bu sene ürünü sertifikalandırmadığımız için de o belgeyi asmadık. Bayburt henüz bu marka işinde çok geri. Misal yapmayanlar daha iyi bal satıyor.”

Bayburt balına 'Binbirşifa' ismiyle tescil


“Binbir Şifa ismi de uygun oldu. Ayet ve hadislerle balda şifa olduğu beyan ediliyor. Ennehün süresi 68. ve 69 ayeti kerimelerinde Cenabı Allah arıya vahyettiğini bildiriyor. Resulullah bir hadisi şerifinde kendisine gelen ve sancısı olan bir sahabeye bal şerbeti içmesini öneriyor. Bu açıdan ‘Binbirşifa’ balla özdeşleşen bir isim ama memleketle özdeş değil. Bunun dışında bazı isimler koyduk hepsi geri geldi. Misal Bin Bir Çiçek koyduk, Şifa, Derman hepsi geri geldi. Bundan da şüpheliydik kesin vardır dedik ama kabul gördü”

“En büyük temel problem pazar”

“Arıcıların sorunu dünyadaki tüm üreticilerin sorunu.  Pazar sorunu, ürettiğini satamamak. Pazar, haksız rekabet ve sahte ballar. Haksız rekabet boyutu var misal vatandaş devlet memuru arıcılık yapıyor. Ben tamamen buna bağlıyım ama onun bir geliri var. Aynı balı üretsek de o daha ucuza satabilir. Niye zaten geliri var. Bayburt’ta Arıcılar Birliği var. Bu birlik iyi bir şekilde dizayn edilse, üyesine ve üreticisine faydalı işler yapabilir aslında ama bugüne kadar görmedik. Şunu da diyeyim pazar sorunu olmasa kimse hiçbir etkene bakmaz ama ürünü satamayınca sahte bal, haksız rekabet  hepsini düşünürsün. En büyük temel problem pazar.”

“Bayburt’taki flora bal bitkisi açısından iyi”

“Bayburt’un florası çok kaliteli ama her yıl aynı olmuyor. Baharda yağmurun iyi olması hepsi bir etken. Rüzgarın dahi etkisi var. Mevsimlerin iyi gitmesi halinde floradaki çiçek özelliği de çok farklı oluyor.  Ama misal bazen oluyor ki çiçek var ama bal olmuyor. Niye şartlar oluşmuyor. Genel olarak Bayburt’taki flora bal bitkisi açısından iyi.”

Göçmen arıcılar meselesi

“Diğer bir sıkıntı aşırı derecede göçmen arıcıların gelmesi, aşırı derecede binme olduğu için arıcıların birbirine yakın olması nedeniyle hakiki bal üretimindeki düşüklüğün bir sebebi de bu. Örneğin 100 arının barınabileceği yere 500 arı koyulduğunda, ki buda oluyor o zaman bal verimi düşüyor. Kalite değil ama verim düşüyor. Arıcılar Birliği’nin bir görevi de bu olmalı. Yani bir arcının diğer bir aracıya zarar vermeyecek mesafede yerleştirilmesi. Buna da çok riayet edilmediği ortada. Çoğu zamanda bu tür şikâyetler oluyor.”

“Devlet, arıcıyı tanımalı ve korumalı”

“Ama sıkıntıyla filan bu işte böyle gidiyor. Bu konuda aslında devletin bir şablonu olması lazım. Sen gerçekten arıcıysan devlet seni arıcı olarak tanıyacak ve her yönüyle de koruyacak. Ama şimdi herkes hiç ilgisi olmayan bile 3 arı aldı mı oluyor arıcı. Bunu kendine meslek edinen de büyük zarar görüyor. Serbest piyasa deniliyor ve buna da kimse müdahale edemiyor. Buna bir şeyin yapılması lazım ve her alanda üreticinin korunması lazım. Kriterlerin ortaya konulması lazım. O zaman o küçük üretici gerçek arıcıya zarar vermez.”  



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
ÖMER KÖKLÜCE 10 yıl önce

Yaziyi hazirlayan ve markalaşma yapan üreticimize teşekkür ederim. İnşallah bu üreticilerimizin sayilari artar bende yillardir uğur bal sitki atamer amcanin balini tüketiyorum memnunum, nasil olursa bu balida tüketiriz. organik ürünlerle ilgili yillar önce bir yazi yazmiştim .bu yazimda ki fikirlerin hayata geçmemisi memnuniyet verici. y

yazi linkim ektedir.
http://bayburt69.com/arsiv_site2010/koseyazilari/omer_kokluce/omer_kokluce_koseyazilari/omer_kokluce_koseyazilari_23_04_2010.html

Avatar
mehmet deligöz 10 yıl önce

Sipariş alarak kargoyla bal gönderebiliyormusunuz adres veya tlf notunu bildirin

Avatar
Mustafa 7 yıl önce

üretici ismail yıldız beye nasıl ulaşabilirim