Göktürkler'in ve Türkler'in İslam öncesi tarihine adanmış bir hayat…

‘Tarihi ve Kültürü ile 19. Yüzyıldan Günümüze Bayburt’ konulu uluslararası sempozyuma davet edilen Prof. Dr. Dmitriy Vasilyev, Rusya Bilimler Akademisi Tarih Bölümü Başkanı ve bir Türkolog.

Renkli kişiliği ile dikkat çeken Vasilyev, ihtisasını İslam öncesi Türk tarihi üzerine yapmış ve Göktürkler üzerine bugün de süren araştırma ve çalışmalar yürütüyor. Katıldığı sempozyumda ‘Bayburt ve Civarlarının Tarihçesinin Rus Arşivlerinde Bulunan Eski Fotoğraflarda Yansıtılması’ başlıklı bir sunum gerçekleştiren profesör ile, yoğun geçen sempozyum arasında bir söyleşi gerçekleştirdik.


Söyleşi: Engin Kaban

- Sizi tanıyabilir miyiz hocam?
- Ben Rusya Bilimler Akademisi’nde çalışıyorum. Tarih Bölümü başkanıyım ve branşım Türkoloji. Özellikle Göktürk’lerin Rusya topraklarında önemli izleri var. Her yaz araştırma grubumla Sibirya’ya gidiyor ve Göktürk Tarihi’ne ait yeni eserleri inceliyorum. Bu çalışma ve araştırmalarımdan dolayı Türk Dil Kurumu fahri üyeliği aldım. Ve 1989 yılında İstanbul Üniversitesi tarafından Türkoloji üzerine yaptığım çalışmalarımdan dolayı ‘üstün hizmet ödülü’ne layık görüldüm.



Ünlü Rus yazar Puşkin’in eserlerinde Bayburt

- Bayburt’u ilk kez mi ziyaret ediyorsunuz?
- Atatürk Araştırma Merkezi’nden ara sıra konferans davetleri alıyorum ve Türkiye’ye zaman zaman geliyorum. Ancak ilk defa Bayburt’a gelme şansı buldum. Benimle beraber oğlum da buraya geldi. Oğlum da Türkolog, ama onun konusu Birinci Dünya Harbi ve arşivlerimizde bulunan Türkiye tarihi ile ilgili belgeler. Daha çok bu alanda inceleme yapıyor. Bayburt, iki ülkemizin tarihinde hem Rusya hem Türkiye için özel bir yer alıyor. Rus edebiyatının meşhur şairlerinden Puşkin de eserlerinde Bayburt’u zikrediyor. Puşkin 1827’de Bayburt’a gelmiş. 1. Dünya harbi zamanında bizim bilim adamları da buraya, Kafkasya Cephesi’ne gelmişler. Tarihi eserlere hayran kalan bilim adamları, bunların korunması gerektiğini ısrarla vurgulamışlar. Bu aynı zamanda Çar’ın da özel emriymiş. Bu bilgiler arşivlerimizde saklı. Ben özel olarak arşivlerimizden eski resimleri, Bayburt ve civarlarının fotoğraflarını getirdim. Biz de çok var 300’den fazla. Ben sadece bir kısmını seçtim. 

- Fotoğrafların hepsini gördünüz, incelediniz mi?
- Evet. Fotoğrafların çekildiği tarihler 20. Yüzyılın başları. 1917 yılına kadar yapılmış bunlar. Tabi bunlar hakkında etraflıca çalışmak lazım. Böylesi konferanslar için de daha çok belge ve fotoğraf lazım. Ben bir bölümünü getirdim. Yalnız sadece Bayburt değil çevresine dair fotoğraflar da var. Sempozyumda paylaştığım bu fotoğraflar katılımcıların çok hoşuna gitti, özellikle köylülerin fotoğrafları. Giysileri çok enteresan. Bir kaç yıl önce de Erzurum’da oraya ait fotoğraflarla bir sunum yaptım. Orada da benzer tepkiler aldım.

- Bayburt’un eski fotoğraflarına baktığımızda, tarihsel ve kültürel değerleri sanki yeterince korunamamış. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
- Tabii. Biz bugün kaleye çıktık, yüksekten Bayburt’u seyrettik. Şehir, caddeler, kanal içinde nehir, çok enteresan. Etrafı çevreleyen manzaralar da çok güzel. Yine Baksı Müzesi’ne gittik. O da çok enteresan bir proje, ama o projeyi genişletmek ve daha da ileri taşımak için çok çalışmak lazım.


- O fotoğrafları gördüğünüzde zihninizde nasıl bir Bayburt oluşmuştu ve nasıl buldunuz?
- Tabi fotoğraflarda genelde kale, Çoruh Nehri kıyıları ve köylüler var. Bir iki tane de şehir panoraması var. Şimdi tabi o fotoğrafların üzerinden 100 yıl geçti ve Bayburt çok başka bir şehir oldu. Halkın geleneğini korumak çok mühim ve bu geleneği, geleneksel çizgileri desteklemek önemli, ama çağın koşullarına ayak uydurmak ve yeniliğe açık olmak da gerekir.

- Peki hocam, Moskova’dan baktığınızda genel olarak Türkiye’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Türkiye benim için çok önemli ve mesleğimin kaynağı. Ben Türkoloji’yi seçtim. Onun için Türkiye’ye her zaman memnuniyetle geliyor ve her defasında yeni bir şey öğreniyorum. Bu beni çok memnun ve mutlu ediyor. 

- Sempozyumu nasıl buldunuz?
- Organizasyonu çok iyi buldum. Gördüğüm bir şey daha var ki o da çok mühim: Hem belediye, hem üniversite hem de sivil toplum örgütleri destek vermiş ve bir ortak eğilim söz konusu.


- Son olarak Bayburt’a dair söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?
- Şöyle düşünüyorum, Bayburt gelişmeye açık. Üniversite yeni ve yeri çok güzel. Üniversitenin perspektifi enteresan. Personel, öğretmenler, profesörler çok duyarlı ve enteresanlar. 

- ‘Enteresan’ı olumlu anlamda mı kullanıyorsunuz? 
- Konferans anında görüştüğüm, tanıştığım insanlar çok enteresanlar. Bazı üniversitelerde bulundum, Doğu Anadolu’da Ardahan, Erzurum, Van Üniversitesi gibi. Ve şunu söyleyebilirim ki Doğu Anadolu Üniversiteleri eğitime yeni bir anlayış getiriyor. Maalesef Rusya’da bu gibi örnekler yok. Çok meşhur ve çok güçlü üniversitelerimiz var ama eski şehirlerde kökleşmiş ve geleneksel. Mesela Türkoloji Bölümü çok kuvvetli, başka branşlar da iyi seviyede çalışıyor ama maalesef yalnız eski şehirlerde. Her ülkenin kendine özgü eğitim sistemleri var. Bu çok iyi. Herkesin özel, kendi milli üniversiteleri olsun. Çünkü bundan bilim ve eğitim alanında bir ekol meydana geliyor.   

- Çok teşekkür ederiz hocam
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.