Küçük ve lezzetli şehir Bayburt

Bayburt’ta nostaljik bir zaman yolculuğuna çıktım.

Küçük ve lezzetli şehir Bayburt
Bayburt’ta nostaljik bir zaman yolculuğuna çıktım. İnsanı az ama insanlığı çok. Dik yürüyen ama hayatla dikleşmeyen güzel insanların memleketi... İşte o yolculuktan notlar!

Yüzünün bir yanı Erzurum, bir yanı Gümüşhane... Bir yanı toprak sarısı, sarı sıcak... Bir yanı Karadeniz yeşili, serin mi serin... Kalbi alabildiğine Çoruh! Bir kent düşünün ki kalbinden gürül gürül hayat aksın, bereket aksın... Elinizi uzatıp da dokunacak kadar yakın ve bir o kadar da uzak olsun... Butik, küçük bir kent Bayburt...

Hayat ona iki güzel çocuk vermiş; biri Aydıntepe, diğeri Demirözü. Evet, hayat o’na bu iki güzel çocuğu sunmuş ama o da hayat için çok mücadele vermiş. Özellikle de kendi ayakları üzerinde durmak adına... Çocukluk yıllarında Erzurum’a, ilk gençlik yıllarında ise Gümüşhane’ye bağlıymış. Bugün olgun, durgun ve kendi ayakları üzerinde bir kent Bayburt! “En çok kime benziyor? Kime çekmiş?” derseniz biraz Gümüşhane, çokça Erzurum ama en çok da kendine benziyor diyebilirim. Nev-i şahsına münhasır yani... 

‘Burada Hayat Var’ bu yıl beşinci yaşını kutluyor ama bendeki heyecan hep aynı, ilk günkü gibi...  Heyecanımı dağıtmak için hızlı bir şehir turu yapıyoruz. İlk durak Saat Kulesi, yaşı Cumhuriyet’in ilanına dayanıyor. 

Geçmiş ve gelenek inşaata yenik düşmeden...

Yıldız Garajı’ndan geçerek Yıldız Cami’ye ulaşıyoruz. Ulu Cami Selçukluların ilk eserlerinden. Etrafında tek tük, son demlerini yaşayan eski Bayburt evleri var. Uzun uzun bakıyorum bir daha karşılaşır mıyız bilemeden. Sonra ver elini Bayburt Kalesi. Sarı sıcak Bayburt taşlarına sırtımı verip, tepeden hüzünlü şehre bakıyorum. Sarı ve yalnız dağlarına, her şeye rağmen akmaya devam eden Çoruh’a, az da olsa yeşiline, camilerine, toprak damlara, eskiyle yeninin birbirine uzaklığına... Şehirden yükselen inşaat makinelerinin o soğuk ve mekanik sesleri geçmişi, geleneği ufak bir darbeyle yerle bir ediyor.

Karamsar düşüncelerimi kalede bırakıp çekim için gönlü büyük, kalbi zengin, memleket sevdalısı Kenan Yavuz’un köyüne gidiyoruz. Kenan Bey, burada baba evini yeniden hayata döndürmüş. Bu arada bize bir müjde veriyor. Bayburt’a ödüllü BaksıMüzesi’nden sonra bir de etnografya müzesi geliyor. Burası aynı zamanda bir kültür evi... Konağın avlusunda küçük bir amfi tiyatro var. Yaz aylarında bir ay boyunca köyde yaşayanlar için konserler, söyleşiler ve film gösterimleri yapılıyor.

YAPMADAN DÖNMEYİN!

** Aydıntepe Yeraltı Şehri’ni, Bayburt Kalesi’ni, Çımağıl Mağarası’nı, Sarıkayalar Şelalesi’ni, Şehit Osman Türbesi’ni, Ulu Cami’yi, Yılanlı Köyü, Baksı Müzesi’ni, Kenan Yavuz Konağı ve Kültür Evini görmeden... 
** Çoruh’ta rafting, Kop Dağı’nda kayak, Aslan Dağı’nda piknik yapmadan... 
** Dede Korkut Şenliklerine katılmadan...
** Bayburt balı, ehram, pestil, köme, Bayburt ketesi, kuşburnu reçeli, çayı almadan... 
** Bayburt döneri, yalancı dolma, ziron, açma kete, ekşi lahana, kesme çorba, lor dolması, süt böreği, tatlı çorba, tel helvası yemeden dönmeyin! (Haber: Aynur Tartan / Hürriyet Kelebek)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Hakan 8 yıl önce

Kim yazdı kardeşim