Bayburt Postası - Saadet Partisi Bayburt Milletvekili adayı eğitimci Şinasi Başaran, seçimlere sayılı günler kala bir basın açıklaması yaptı. En sessiz seçim öncesinin yaşandığı Bayburt'ta, siyasi partilerin basından uzak duran adaylarının aksine basın karşısına çıkan Saadet Partisi Bayburt Milletvekili adayı Şinasi Başaran açıklamalarda bulundu. Konuşmasında AK Parti'ye yüklenen Başaran, ayrıca Bayburt'tan aday olan milletvekili adaylarını medya karşısında seçimden önce bir tartışma programı yapmaya çağırdı.
Seçime doğru yaklaştıkça insanlar üzerindeki tehdit ve baskının arttığını belirten Başaran, "Şuanda seçim yaklaştıkça hocamızın ifadesiyle 'bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi. Bazı insanlar kendilerine verilenle ikna edilir. Almasını beceremeyenler korkutularak tehditle ikna edilir. Şuanda maalesef bu açıdan çok ağır bir dönem yaşıyor Bayburt" dedi.
Başaran, kurumlarda çalışan eski yol arkadaşlarının düştüğü durumlarına üzüldüğünü, din adamlarının itibarlarını kaybetmemek adına çok ağır suçları bile bile savunmak durumuna geldiklerini söyledi.
Refah Partisi'nin koalisyon hükümeti dönemiyle, AK Parti iktidarının icraatlarını sorduğu sorularla karşılaştıran Başaran, AB uyum yasalarına da değindiği açıklamasında İŞKUR tarafından açılan 2 bin 700 kişilik kontenjan hakkında da açıklamalarda bulundu.
Başaran, şunları şöyledi:
"'Bayburt'taki azınlıkların oy kullanma hakları var mı?' diyen Hollanda ve Danimarkalı heyeti pişman ettik"
"Bizler büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Elbette ki sorunlarımız var, krizler yaşıyoruz, bunalımlı günlerden geçiyoruz. Büyük bir tarihi geçmişi olan ülkenin çocukları olarak bizler kabile devleti olmadığımız için bu sorunlara göğüs germesini bilir, onları çözmekte maharet sahibi olduğumuzu kabul ederiz. Endişe ve kaygılarımız var. Çünkü çözüm dediğimiz şeylerin özellikle yerli olmaları konusunda ısrarlıyız. Sorunlarımızı yöneten batının aynı şekilde sorunlarımıza çözüm üretmesini biz sahtekarlık olarak görüyoruz. Bunu defalarca ispatladık. Saadet Partisi olarak Hollanda ve Danimarkalı bir heyetin ziyaret isteğini kabul etmememize rağmen ısrar edince kabul ettik. Seçimlerin demokratik olup olmadığını izlemek için geldiklerini Milli Görüş'ü çok merak ettiklerini ifade ettiler. İlk sordukları soru 'Bayburt'taki azınlıkların oy kullanma hakkı var mı?' oldu. Sordukları bu sorudan dolayı onları bin pişman ettik. Demokrasi diyerek çok yücelttikleri en son ürettikleri o putlarını da kendi başlarına çalarak, tabiri caizse kaçmalarını sağlayacak derecede kendilerine sitemlerimizi ilettik. Müzakere etmekten imtina ettiler. Demokrasi, insan hakları, özgürlük dedikleri şeyleri tartıştık. Nihayet batıya, batının geleceğine yaptıkları katkıları tartıştık. Kaçma kaçtılar."
"Paralel yapı politikanın ve stratejinin kendisidir"
"AB politikaları Türkiye’ye dayatılmaya çalışılıyor. Milletimizin şunu öğrenmesi lazım, ortada bir aldatma var ama aldatılan Avrupa Birliği mi, yoksa Müslüman millet mi? Bunun açığa çıkması gerekiyor. Son dönemlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan ortaya bir paralel yapı hikayesi attılar. Bunun aslını bilmemiz ve öğrenmemiz gerekir. Paralel yapının bu kadar dile dolanması ve aleyhine çalışma yapılması sonrasında karşımızda tam bir şeytan gibi duruyor. Ama onun maharetini, doğrusunu ve içeriğini halk olarak bilmiyoruz. Paralel yapı her kimse, kimlere deniyorsa hangi kesimse, şunu ifade etmek isterim ki o bir politikanın ve stratejinin kendisidir."
"Paralel yapı olmakla itham edilen kesimin başı..."
"Öncelikle bilmemiz gereken çok önemli bir konu, paralel yapı olmakla itham edilen kesimin başı, ilk icraat olarak Tayyip Erdoğan’la görüşerek Erbakan'dan ayrılmasını, ayrı bir parti kurmasını cemaat olarak kendilerine destek vereceğini ifade etmek suretiyle partimizden ayrıldılar. Bunu o paralel dediğiniz kesim yaptı. Onunla beraber 12 yıl yürüdünüz. İstedikleri her şeyi verdiniz. O zaman tanıyamadınız da iş size döndüğü, dosyalarınız, paralarınız ortaya çıktığı zaman mı kötü olundu? Bugüne kadar onlarla hiç anlaşamadık. Çünkü onlar hem ABD ile temastan yana, hem CIA ile çalışmaktan yana, hem AB'den yana. O nedenle Milli Görüş'le hiç yakın olmadılar. Nasıl ki, Ergenekon'la ilgili, ABD ile ilgili, Avrupa Birliği ile ilgili, İsrail'le ilgili 'bizi aldattılar' dediler se, en sonunda söylediklerinizin tam tersini söylemek zorunda kaldıysanız, yarın 'efendim bu paralel yapı çok iyiymiş meğer bizi aldatmışlar' demeyeceğinizi nerden bilelim, size nasıl inanalım? Avrupa, İsrail, Paralel Yapı ve teröristlerde seni aldatmış olsun, peki aldanmadığınız ne var? Onu bize söylerseniz seviniriz. Demek zorundayız, açıkça söylüyoruz. Bizler Avrupalı olacaksak, Avrupa Birliği'ne girecek ve politikalarını kabul edeceksek, o zaman İstiklal Savaşı'nı biz niye yaptık?"
"13 seneye ilaveten bir 4 sene daha..."
"Seçim çalışmalarımızda her gittiğimiz yerde özellikle iktidar partisinin telkinleriyle, 'Efendim çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla milletimizin birlik ve beraberliği için 400 milletvekili ile mecliste olmamız lazım. Tekrar iş başına gelmemiz lazım, 13 seneye ilaveten bir 4 sene daha kullanmamız lazım' diyorlar. Sürekli dillendirdikleri bu ve söylerken şöyle ifade ediyorlarmış: 'Eğer kendimiz için istiyorsak namerdiz, bunu devlet ve milletin menfaati için istiyoruz.' Onlara şunu sormak istiyorum. Bakınız AB eleştirisi yapıyoruz ama bunu aleyhimize olduğunu adımız gibi bildiğimiz için yapıyoruz. Bugün bize çözüm üretenler sorunları üretenlerin ta kendileridir"
İkiz Yasalar
"AB uyum yasaları çerçevesinde Türkiye 'İkiz Yasalar' adı altında bir belgeye imza attı. Bu belge Türkiye'deki azınlık talepleri ile ilgili. Yasa her bölge halkının kendi geleceklerinin belirleme hakkına sahip olduğunu ve ekonomik kaynaklarında pay isteme hakkı vardır. Diyarbakır Belediye Başkanı 'Batman petrollerinden pay istiyoruz, buna hakkımız var' dedi. Van Belediye Başkanı da 'Biz özerk yaşamak istiyoruz, halkımızın iradesi budur' dedi. Bunu o ikiz yasalar imzasına bağlayarak söylediler"
Milli Görüş koalisyonu mu, AK Parti iktidarı mı?
"İstikrar diyen iktidar bu sözü söylüyor ama sadece kendi iktidarlarının devamı anlamında söylüyorlar. Şimdi bunların istikrarı mı daha hayırlı millet için yoksa acaba koalisyon da olsa 'Milli Görüş'ün iktidarda olması mı daha avantajlı? Bizim dönemimizde Milli Görüş Kıbrıs'ı aldı. Sizin döneminizde Türk askerinin başına çuval geçirilmedi mi? Bizim iktidar dönemimizde İsrail Filistin’e bir tek kurşun atamazken, sizin istikrar döneminizde Mavi Marmara gemisine asker indirilerek sivil öldürülmemiş midir? Milli Görüş koalisyonunda PKK ve terörist başı canını kurtarmaya çalışırken, sizin istikrar döneminizde terörist başı İmralı otelinde kalır, pazarlıklara liderlik yapar mı, yapmaz mı? Bizim dönemimizde işçimize yüzde 120, memurumuza yüzde 150, emeklimize yüzde 200, köylümüzün ürününe yüzde 400 zam yapılırken, sizin istikrar döneminizde memura yüzde 5-8 pazarlık yapılır mı, yapılmaz mı? Sizin döneminizde dolar milyarderi 6'dan 30'a çıkar mı, çıkmaz mı? İşte bizim koalisyon dönemimiz, işte sizin istikrar döneminiz. Varsın halkımız değerlendirsin ve karşılasın. Şimdi artık herkese kabak tadı veren, tadından yenmeyen şu istikrar sözünüzü lütfen ağzınıza almayın"
"Bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi"
"Şuanda seçim yaklaştıkça hocamızın ifadesiyle 'bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi. Bazı insanlar kendilerine verilenle ikna edilir. Almasını beceremeyenler korkutularak tehditle ikna edilir. Şuanda maalesef bu açıdan çok ağır bir dönem yaşıyor Bayburt. Efendim Milli Görüşçüler AK Parti'ye girerlerse oralara üşüşen çıkarcı kadrolar kurtulurlarmış. Güler misiniz, ağlar mısınız? Aslında bu teklifi yapanlar en çok korktukları muhalefetten kurtulmak istiyorlar. Ayrıca günahlarına ortak arıyor, temiz insanların yanında temiz görünmeye çalışıyorlar."
"Din adamları itibarlarını kaybetmemek için..."
"Kurumlarda geçmişteki yol arkadaşlarımızı gördüm. Aldıkları statülerle maalesef erimiş buharlaşmış, yok olmuşlar, sesleri çıkmaz olmuş, hatta savunacak duruma dahi gelmişler. Bir insan ne zaman lazım olur kendi memleketine, en zor zamanında, ihtiyaç duyduğu dönemde. Yetişmiş insanlar böyle eriyip akarlarsa vay geldi bu milletin başına. Özellikle din adamlarımız mutlak doğruları halka ulaştırması gereken şu insanlarımız sırf itibarlarını kaybetmemek için çok ağır suçları bile bile savunmak durumuna düşmüşlerdir. Üzülerek söylüyorum, onlar susarsa kundaktaki bebeler mi korusun bu ülkeyi. Cenabı hak 'hakkı batıla karıştırıp gerçeği gizlemeyin' diyor. Bu arkadaşlarımıza sesleniyorum. Sorumluluklarını tekrardan hatırlatmak istiyorum. Bugünlerimizin bir de yarını var. Oyun bittiğinde şah da mat da aynı kutuya girer. Bunu din adamlarımız hiç unutmamak zorunda. Bunlar er geç piyasaya çıkacak."
"Referanslı oldukları için ekabir geliyorlar"
'Bili bili' dedim ya 'gelin gelin' demek. İşkur'a 2 bin 700 kişilik istihdam geldi. Gezdiğimiz bir çok kurum bundan rahatsız. 'Adama ihtiyacımız yok' diyorlar. 'Onları buraya aldırdığımız zaman iş gördüremiyoruz. Referanslı oldukları için ekabir geliyorlar. Hem onlara verecek bir masamız bile yok. Hak etmedikleri parayı alacaklar' diyorlar. Bunun seçim almaya yönelik bir hamle olduğunu herkes biliyor. Madem ki gelmiş şu teklifi yapmayı uygun buluyorum. Sanayideki esnafımız gezdik. Çalışacak eleman bulamadıklarından şikayetçiler. O zaman İşkur maaşlarını ödedikleri bu elemanları o esnaflarımıza dağıtılsın. Bu şekilde hem çalışanlarımız da iş görmüş olur ve aldığı parayı hak etmiş olur."
"Bu millet bir şeyler alabilmesi için illa seçim mi olmalı?"
"Halka yönelik bu tür imkanların hep niye seçim arifesinde geldiğini sorabilir miyim? Bu millet bir şeyler alabilmesi için illa seçim mi olmalı? Bu milleti malikane kölesi görmeye kimsenin hakkı yok. Onuruyla şerefiyle oynamaya kimsenin hakkı yok. Çünkü herkes çalışacak ve evine ekmek götürecekse siz iş imkanlarını yeterince açın yeter. Son olarak şunu söyleyeyim. Buradan çok önemli iddialarda bulundum. Her bir konuyu diğer parti adaylarıyla medyanın ve halkımızın önünde tartışabilir, müzakere edebilirim. Ben buradan seçim olmadan bu hafta içerisinde böyle bir oturum için onları davet ediyorum."
Seçime doğru yaklaştıkça insanlar üzerindeki tehdit ve baskının arttığını belirten Başaran, "Şuanda seçim yaklaştıkça hocamızın ifadesiyle 'bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi. Bazı insanlar kendilerine verilenle ikna edilir. Almasını beceremeyenler korkutularak tehditle ikna edilir. Şuanda maalesef bu açıdan çok ağır bir dönem yaşıyor Bayburt" dedi.
Başaran, kurumlarda çalışan eski yol arkadaşlarının düştüğü durumlarına üzüldüğünü, din adamlarının itibarlarını kaybetmemek adına çok ağır suçları bile bile savunmak durumuna geldiklerini söyledi.
Refah Partisi'nin koalisyon hükümeti dönemiyle, AK Parti iktidarının icraatlarını sorduğu sorularla karşılaştıran Başaran, AB uyum yasalarına da değindiği açıklamasında İŞKUR tarafından açılan 2 bin 700 kişilik kontenjan hakkında da açıklamalarda bulundu.
Başaran, şunları şöyledi:
"'Bayburt'taki azınlıkların oy kullanma hakları var mı?' diyen Hollanda ve Danimarkalı heyeti pişman ettik"
"Bizler büyük bir medeniyetin çocuklarıyız. Elbette ki sorunlarımız var, krizler yaşıyoruz, bunalımlı günlerden geçiyoruz. Büyük bir tarihi geçmişi olan ülkenin çocukları olarak bizler kabile devleti olmadığımız için bu sorunlara göğüs germesini bilir, onları çözmekte maharet sahibi olduğumuzu kabul ederiz. Endişe ve kaygılarımız var. Çünkü çözüm dediğimiz şeylerin özellikle yerli olmaları konusunda ısrarlıyız. Sorunlarımızı yöneten batının aynı şekilde sorunlarımıza çözüm üretmesini biz sahtekarlık olarak görüyoruz. Bunu defalarca ispatladık. Saadet Partisi olarak Hollanda ve Danimarkalı bir heyetin ziyaret isteğini kabul etmememize rağmen ısrar edince kabul ettik. Seçimlerin demokratik olup olmadığını izlemek için geldiklerini Milli Görüş'ü çok merak ettiklerini ifade ettiler. İlk sordukları soru 'Bayburt'taki azınlıkların oy kullanma hakkı var mı?' oldu. Sordukları bu sorudan dolayı onları bin pişman ettik. Demokrasi diyerek çok yücelttikleri en son ürettikleri o putlarını da kendi başlarına çalarak, tabiri caizse kaçmalarını sağlayacak derecede kendilerine sitemlerimizi ilettik. Müzakere etmekten imtina ettiler. Demokrasi, insan hakları, özgürlük dedikleri şeyleri tartıştık. Nihayet batıya, batının geleceğine yaptıkları katkıları tartıştık. Kaçma kaçtılar."
"Paralel yapı politikanın ve stratejinin kendisidir"
"AB politikaları Türkiye’ye dayatılmaya çalışılıyor. Milletimizin şunu öğrenmesi lazım, ortada bir aldatma var ama aldatılan Avrupa Birliği mi, yoksa Müslüman millet mi? Bunun açığa çıkması gerekiyor. Son dönemlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan ortaya bir paralel yapı hikayesi attılar. Bunun aslını bilmemiz ve öğrenmemiz gerekir. Paralel yapının bu kadar dile dolanması ve aleyhine çalışma yapılması sonrasında karşımızda tam bir şeytan gibi duruyor. Ama onun maharetini, doğrusunu ve içeriğini halk olarak bilmiyoruz. Paralel yapı her kimse, kimlere deniyorsa hangi kesimse, şunu ifade etmek isterim ki o bir politikanın ve stratejinin kendisidir."
"Paralel yapı olmakla itham edilen kesimin başı..."
"Öncelikle bilmemiz gereken çok önemli bir konu, paralel yapı olmakla itham edilen kesimin başı, ilk icraat olarak Tayyip Erdoğan’la görüşerek Erbakan'dan ayrılmasını, ayrı bir parti kurmasını cemaat olarak kendilerine destek vereceğini ifade etmek suretiyle partimizden ayrıldılar. Bunu o paralel dediğiniz kesim yaptı. Onunla beraber 12 yıl yürüdünüz. İstedikleri her şeyi verdiniz. O zaman tanıyamadınız da iş size döndüğü, dosyalarınız, paralarınız ortaya çıktığı zaman mı kötü olundu? Bugüne kadar onlarla hiç anlaşamadık. Çünkü onlar hem ABD ile temastan yana, hem CIA ile çalışmaktan yana, hem AB'den yana. O nedenle Milli Görüş'le hiç yakın olmadılar. Nasıl ki, Ergenekon'la ilgili, ABD ile ilgili, Avrupa Birliği ile ilgili, İsrail'le ilgili 'bizi aldattılar' dediler se, en sonunda söylediklerinizin tam tersini söylemek zorunda kaldıysanız, yarın 'efendim bu paralel yapı çok iyiymiş meğer bizi aldatmışlar' demeyeceğinizi nerden bilelim, size nasıl inanalım? Avrupa, İsrail, Paralel Yapı ve teröristlerde seni aldatmış olsun, peki aldanmadığınız ne var? Onu bize söylerseniz seviniriz. Demek zorundayız, açıkça söylüyoruz. Bizler Avrupalı olacaksak, Avrupa Birliği'ne girecek ve politikalarını kabul edeceksek, o zaman İstiklal Savaşı'nı biz niye yaptık?"
"13 seneye ilaveten bir 4 sene daha..."
"Seçim çalışmalarımızda her gittiğimiz yerde özellikle iktidar partisinin telkinleriyle, 'Efendim çok ciddi bir süreçten geçiyoruz. Dolayısıyla milletimizin birlik ve beraberliği için 400 milletvekili ile mecliste olmamız lazım. Tekrar iş başına gelmemiz lazım, 13 seneye ilaveten bir 4 sene daha kullanmamız lazım' diyorlar. Sürekli dillendirdikleri bu ve söylerken şöyle ifade ediyorlarmış: 'Eğer kendimiz için istiyorsak namerdiz, bunu devlet ve milletin menfaati için istiyoruz.' Onlara şunu sormak istiyorum. Bakınız AB eleştirisi yapıyoruz ama bunu aleyhimize olduğunu adımız gibi bildiğimiz için yapıyoruz. Bugün bize çözüm üretenler sorunları üretenlerin ta kendileridir"
İkiz Yasalar
"AB uyum yasaları çerçevesinde Türkiye 'İkiz Yasalar' adı altında bir belgeye imza attı. Bu belge Türkiye'deki azınlık talepleri ile ilgili. Yasa her bölge halkının kendi geleceklerinin belirleme hakkına sahip olduğunu ve ekonomik kaynaklarında pay isteme hakkı vardır. Diyarbakır Belediye Başkanı 'Batman petrollerinden pay istiyoruz, buna hakkımız var' dedi. Van Belediye Başkanı da 'Biz özerk yaşamak istiyoruz, halkımızın iradesi budur' dedi. Bunu o ikiz yasalar imzasına bağlayarak söylediler"
Milli Görüş koalisyonu mu, AK Parti iktidarı mı?
"İstikrar diyen iktidar bu sözü söylüyor ama sadece kendi iktidarlarının devamı anlamında söylüyorlar. Şimdi bunların istikrarı mı daha hayırlı millet için yoksa acaba koalisyon da olsa 'Milli Görüş'ün iktidarda olması mı daha avantajlı? Bizim dönemimizde Milli Görüş Kıbrıs'ı aldı. Sizin döneminizde Türk askerinin başına çuval geçirilmedi mi? Bizim iktidar dönemimizde İsrail Filistin’e bir tek kurşun atamazken, sizin istikrar döneminizde Mavi Marmara gemisine asker indirilerek sivil öldürülmemiş midir? Milli Görüş koalisyonunda PKK ve terörist başı canını kurtarmaya çalışırken, sizin istikrar döneminizde terörist başı İmralı otelinde kalır, pazarlıklara liderlik yapar mı, yapmaz mı? Bizim dönemimizde işçimize yüzde 120, memurumuza yüzde 150, emeklimize yüzde 200, köylümüzün ürününe yüzde 400 zam yapılırken, sizin istikrar döneminizde memura yüzde 5-8 pazarlık yapılır mı, yapılmaz mı? Sizin döneminizde dolar milyarderi 6'dan 30'a çıkar mı, çıkmaz mı? İşte bizim koalisyon dönemimiz, işte sizin istikrar döneminiz. Varsın halkımız değerlendirsin ve karşılasın. Şimdi artık herkese kabak tadı veren, tadından yenmeyen şu istikrar sözünüzü lütfen ağzınıza almayın"
"Bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi"
"Şuanda seçim yaklaştıkça hocamızın ifadesiyle 'bili bili', 'kışı kışı' işbaşına geldi. Bazı insanlar kendilerine verilenle ikna edilir. Almasını beceremeyenler korkutularak tehditle ikna edilir. Şuanda maalesef bu açıdan çok ağır bir dönem yaşıyor Bayburt. Efendim Milli Görüşçüler AK Parti'ye girerlerse oralara üşüşen çıkarcı kadrolar kurtulurlarmış. Güler misiniz, ağlar mısınız? Aslında bu teklifi yapanlar en çok korktukları muhalefetten kurtulmak istiyorlar. Ayrıca günahlarına ortak arıyor, temiz insanların yanında temiz görünmeye çalışıyorlar."
"Din adamları itibarlarını kaybetmemek için..."
"Kurumlarda geçmişteki yol arkadaşlarımızı gördüm. Aldıkları statülerle maalesef erimiş buharlaşmış, yok olmuşlar, sesleri çıkmaz olmuş, hatta savunacak duruma dahi gelmişler. Bir insan ne zaman lazım olur kendi memleketine, en zor zamanında, ihtiyaç duyduğu dönemde. Yetişmiş insanlar böyle eriyip akarlarsa vay geldi bu milletin başına. Özellikle din adamlarımız mutlak doğruları halka ulaştırması gereken şu insanlarımız sırf itibarlarını kaybetmemek için çok ağır suçları bile bile savunmak durumuna düşmüşlerdir. Üzülerek söylüyorum, onlar susarsa kundaktaki bebeler mi korusun bu ülkeyi. Cenabı hak 'hakkı batıla karıştırıp gerçeği gizlemeyin' diyor. Bu arkadaşlarımıza sesleniyorum. Sorumluluklarını tekrardan hatırlatmak istiyorum. Bugünlerimizin bir de yarını var. Oyun bittiğinde şah da mat da aynı kutuya girer. Bunu din adamlarımız hiç unutmamak zorunda. Bunlar er geç piyasaya çıkacak."
"Referanslı oldukları için ekabir geliyorlar"
'Bili bili' dedim ya 'gelin gelin' demek. İşkur'a 2 bin 700 kişilik istihdam geldi. Gezdiğimiz bir çok kurum bundan rahatsız. 'Adama ihtiyacımız yok' diyorlar. 'Onları buraya aldırdığımız zaman iş gördüremiyoruz. Referanslı oldukları için ekabir geliyorlar. Hem onlara verecek bir masamız bile yok. Hak etmedikleri parayı alacaklar' diyorlar. Bunun seçim almaya yönelik bir hamle olduğunu herkes biliyor. Madem ki gelmiş şu teklifi yapmayı uygun buluyorum. Sanayideki esnafımız gezdik. Çalışacak eleman bulamadıklarından şikayetçiler. O zaman İşkur maaşlarını ödedikleri bu elemanları o esnaflarımıza dağıtılsın. Bu şekilde hem çalışanlarımız da iş görmüş olur ve aldığı parayı hak etmiş olur."
"Bu millet bir şeyler alabilmesi için illa seçim mi olmalı?"
"Halka yönelik bu tür imkanların hep niye seçim arifesinde geldiğini sorabilir miyim? Bu millet bir şeyler alabilmesi için illa seçim mi olmalı? Bu milleti malikane kölesi görmeye kimsenin hakkı yok. Onuruyla şerefiyle oynamaya kimsenin hakkı yok. Çünkü herkes çalışacak ve evine ekmek götürecekse siz iş imkanlarını yeterince açın yeter. Son olarak şunu söyleyeyim. Buradan çok önemli iddialarda bulundum. Her bir konuyu diğer parti adaylarıyla medyanın ve halkımızın önünde tartışabilir, müzakere edebilirim. Ben buradan seçim olmadan bu hafta içerisinde böyle bir oturum için onları davet ediyorum."
sayın hocam. cok güzel anlatmışsın sonuna kadar okudum daha önce belediye başkan adayınız fatih burak beye yapılan korkarımki kendi secmeniniz sizede yapacak sizin secmen öyleden sonra gelir duruma bakar akpy oy verir gider İNŞALLAH bu sefer sizin sayenizde ben garip yanılırım saygılar