Sevgili okuyucularım, yine bir ‘Hafıza-i Beşer’ yazımızla sizinle başbaşayız.

Bu def’â misâfirimiz, sizin çok iyi tanımadığınız, fakat ve keşke daha çok Bayburt’ta yaşasaydı da onun, sizleri; sizlerin de O’nu daha yakından tanıma imkânınız olsaydı… Biz mi..? Biz O’nu 5-6 yaşlarından beri tanıyoruz. Babalarımızın yakın arkadaş olmaları, meslektaş olmaları ve çok emin değilim ama az biraz da hısım/akrabalık bağlarından dolayı gelişen bir ailevi tanışıklığından muhavver bir aşinâlık bizimki de.

Evet, gerçekten çok zeki, çelebi, beyefendi, hanedan; muhterem, bilgi birikimiyle müsemma bir yaşam tarzı ve tercihi olan; çevresinde saygın ve sevilen bir memleket figürümüzdür Engin Özkal bey. 

Kitre Köyümüzün kadim ve asil ailelerindendir, anne tarafı Çatalbaş ailesinden, baba tarafı Zeynepoğulları’ndan (Zeybek); tanıyan herkesin sevip saydığı; saygın bir kişilik sahibi Köy Enstitüsü Mezunu Öğretmen Hüsamettin Özkal beyin oğludur.   

İsterseniz daha fazla uzatmadan, kendi kaleminden ve dilinden tanıtalım kendisini; kısa cemaziyelevveli şöyle değerli dostlar;

“29 Ekim 1954 yilinda, Bayburt'un, Ağören koyunde dunyaya geldim (Babam ve Annem Kitre köyünden, Öğretmen olan Babam, Hüsamettin Özkal, benim dogdugum yıl Bayburt'umuzun Ağören köyünde öğretmendi.) Bilâhare ailemizin, İstanbul'a göç etmesiyle, ilk, orta ve yüksek öğrenimimi, İstanbul'da bitirdim. 1976-77 Öğretim döneminde, o zamanki adıyla, ‘İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’,  İç Mimarlık Bölümünden mezun oldum. 1978 senesinde evlendim. Ve aynı yıl yedek subaylık görevimi, denizci olarak Istanbul Deniz Müzesi'nde yaptım. Üniversiteyi bitirdikten sonra kendi işimi ve atölyemi kurdum. Yani, iki yıl içerisinde, hem üniversiteyi bitirdim, hem kendi işimi kurdum, hem evlendim ve askerlik görevime başladim. 1981 senesinde, Nijerya’ya gittim. Orada bir fabrika kuruluşunda bulundum. 1986 yılında, arkadaşım olan Adapazarı Belediye Başkanının daveti uzerine, Adapazarı'na yerleştim. Dört yıl Sakaryaspor takımında yöneticilik yaptım. Sakaryasporu ikinci ligden, birinci lige çıkardık ve bir yıl sonra da Türkiye kupasını aldık. Aynı yıllarda, Sakarya’da 'Yeni Gün Gazetesi’ni kurdum ve imtiyaz sahibi oldum. Yazdığım bir köşe yazısıyla, 1987 yılında, 612 yerel gazete arasında “en iyi köse yazısı” dalında, o zamanki Devlet Bakanı Sayın Mehmet Yazar’dan, Kayserı Talas’ta ödül aldım. 

İşlerim nedeniyle 1990’da Bodrum'a, 1995'te Ankara’ya yerleştim ve 1999'da 13 Ağustos'ta Polonya’ya gittim.. 17 Ağustos depreminde, ailemin tamamı Yalova da idi. Şükürler olsun ki, enkazın ortasından, sağ salim çıktılar. Bir yıl Polonya'da Avrupa'nın en büyük iş merkezi inşaatında, iç-tasarım bolumu şefi olarak görev yaptim. 2004 senesinde, Kazakistan'a yerlestim ve burada kendi firmami kurdum. 

3 çocuk babasıyım. Şehircilik ve kentsel tasarim mimari olan büyük kızım, Çiğdem Karaaslan hanımefendi, halen Samsun Milletvekili ve Şehircilik Kültürden Sorumlu AK Parti Genel Baskan Yardımcısıdır. İkinci kızım zihinsel engelli olup, hayata tutunmaya çalışmaktadır… Yoğun kanser tedavisine rağmen, evlâdına olan sevgisiyle, hayata bağlı kalan ve ülkemizde 'Yılın Annesi' seçilen muhterem eşime, bu sizin köşeniz marifetiyle değerli hemşehrilerim huzurunda bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Oğlum da baba mesleğini seçti, iç mimar oldu. Şuanda Amerika'da araştırma yapıyor. İki kız kardeşim, iki torunum var. 

Kız kardeşim sayın Prof. Dr. Semra Kahraman hanımefendidir. Kendi branşında, dünya çapında bir otorite, bir tıp doktorudur.  

Kitre Köyü'nden olup anne tarafım Çatalbaş, baba tarafım Özkal (Zeynep Oğulları/Zeybek) aileleridir. 

Bizleri siz değerli hemşehrilerimize tanıtma çabasını gösteren, degerli kardesim, Şair ve Yazar Faruk Nafiz Kılıçalan (Beşiroğlu) beye, sonsuz selâm sevgi ve saygılarımı gönderiyorum. Memleketimizin yetiştirdiği vatanperver evlatlarından birisi olan değerli kardeşimin entellektüel birikiminden, daha cok yararlanabilmemiz için yazın faaliyetleri ve diğer edebi-kültürel çalışmaları için faaliyetlerini yakından takip etmemiz ve desteklememiz gerekmektedir. 

Selam ve saygılarımla” 

Evet, gördüğünüz gibi, hem kendisinin ve hem de aile fertlerinin yaşam tercihleri ve hayatları tam bir, bireysel kazanımlardan mürekkep “BAŞARI ÖYKÜSÜ”dür… Daha ne olsun.

Allah daha ziyâde ömürler versin, Engin ağabeyin muhterem babası Hüsâmettin amcayla teşrii mesâimiz devam etmesine rağmen (sık olmasa da), kendisiyle 50 yıl aradan sonra şifâen olmasa da elektronik ortam ve telefon iletişimiyle irtibatlanabildik. 

Bizim o çocuk yaşımızda (bizden 4 yaş büyük) üzerimizde bıraktığı intibâ,iki kelimeyle çok zeki bir insan intibaıdır. Yarım asır evvel, kartondan ve el fenerinden yaptığı sessiz sinema, zaman zaman hayranlıkla hatırımıza gelir. Bir ağabey olarak ta o zaman (o çocuk, biz çocuk) bize bir şeyler öğretmeye veya heveslendirmeye yeltenirdi.

Neyse... Engin beyin 50 yıl evvel ve hâlâ dün gibi hatırladığımız üzerimizde bıraktığı derin izler. Demek ki, O, ta o zamandan kafasına koymuştu, şu kısa dünya hayatı içerisinde bir iz bırakıp, zamanı geldiğinde de çok fâninin aklından geçirdiği fakat hayal kırıklığı yaşadığı: “hoş bir sada” bırakıp gitmek işini… Allah daha ziyâde ömürler ve huzur içinde nice “iz”ler nasip eylesin kendisine.

Özel hayatı itibâriyle herkesin imreneceği, bileğinin gücü, aklının ve beyninin rehberliğinde bir yaşam öyküsü onun ki, evlâtlarının diğer aile bireylerinin de cemiyet içerisinde saygın ve seçkin insan olmaları sebebiyle biz hemşehrileri nezdinde hem güzel bir örnek hem de gurur verici olduğunu söylememiz gerek değerli dostlar.

Velhasılı, kendisine, ailesine ve sevdiklerine sağlık ve huzur dileklerimizi gönderiyorum buradan sevgili Zeynepoğlu Engin Özkal beyimize. 

***

Memleketimizde bu nev’i insan portreleri aslında pek çok, hatta ziyâdesiyle var. Fakat ve ne yazık ki, şu göç hadisesi sebebiyle kendi değerlerimizden kopuk ve o değerlere çok uzağız, hatta burada yeri gelmişken söylemeliyim: bazen de, nadan ve kör duruyoruz yani, bildiklerimize de, zaman zaman… tanıdıklarımıza da.  

Bâhusus, yapmaya, kotarmaya çalıştığımız “Hafıza-i Beşer” lokal biyografi serimize birkaç daha değerli hemşehrimizi ilâve edip, seri olarak bu köşede yayımlamak ve birkaç ay içerisinde de sizlere “MAŞERİ BAYBURT” adıyla kitap olarak arzetmek niyetindeyiz.

Takdir sizden, gayret bizden; Tevfik Allah'tandır..

Selam ve saygılarımla arzederim…
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ferit Ocaklı 8 yıl önce

Süper bir düşünce tabi büyük bir emek ve araştırma ister.Maşeri Bayburt ancak kimseyi kırmadan vede gereksiz torpil yapmadan.Birde bu değerlerin seciminde krıter ne olmalı olacak.Siyasetcimi-tasavvufcumu-fen veya edebiyatcım-yatırımcımı v.s yada karmamı?Köyümü-şehirlimi-brokratmı-tüccarmı öğretmenmi? Aman neyse ney talaşıma değil hele biz yazılsın bakarız.

Misafir Avatar
fahri HATİPOĞLU 8 yıl önce @Ferit Ocaklı

Bir Bayburtlu olarak Maşeri Bayburt ancak kimseyi kırmadan vede gereksiz torpil yapmadan diyerek yazdığınız için duyarlılığınızdan dolayı yazma gereksinimi duydum.işte bazıları böyle yazarken kriteri sorgulayan birileri çıkıyor,sonra eleştiri yapanlara önce süsleyerek ailesine övgü kendisine hakaret geliyor. bunu yakaladığım için her zamanda yazıyorum.Bir Bayburtlu olarak tozunu toprağını,düğününde cenazesinde,her ahvalini tanıyan bir kardeşiniz olarak yazıyorum.Bayburtlu Vatanına Milletine Bayrağına sonuna kadar bağlıdır.Bu Milletin başınada Türkiye Cumhuuriyeti Tarihinde Millet tarafından % 82 oyla seçilen Cumhurbaşkanımıza'da bağlılığın nişanesi olmuştur.Nafiz bey sosyal medyada 2002 den beri hakaret içeren çokça yazısı vardır.uslubu düzeldi mi? diye sormak lazım. biz kendisini eleştirirken eleştiriye dayanamayan ama Cumhurbaşkanımıza atıp savuranı benimde yerden yere vurmam lazımdı.ne alaka diyenlere ben Bayburtliyam gardaş işize gelirse derem.umarım herkez üstüne düşeni alır.

Beğenmedim! (14)
Misafir Avatar
Beşiroğlu 8 yıl önce @Ferit Ocaklı

SEVGİLİ FERİT AĞABEY, HEPSİ... "MAŞERİ BAYBURT" HAZIR... 100'LERCE (YAKINDAN TANIDIĞIMIZ, HAKKINDA MALUMATIMIZ OLAN) SEÇKİN HEMŞEHRİMİZİ YAZMIŞTIK VAKTİYLE...

Beğenmedim! (3)
Avatar
nizamettin kutlu 8 yıl önce

Muazzam bir hayat mücadelesi ve mükemmel bir sonuç.Kutluyoruz...

Avatar
fahri HATİPOĞLU 8 yıl önce

Sayın Ferit OCAKLI'Bey'e kendini bilen herkez hak verir. Beşiroğlu Hafıza'ı Beşer bir gün gelir şaşar..demiştim.daha öncesinde dersini çok verdim.100 lerce yakından tanıdığını yazmış kriteri var kendince seçkinleri yazmış.Dönemin Belediye Başkanı sayın hacıali POLAT'ın amcama Selahattin HATİPOĞLU'na verdiği ödül dolayısıyla hakaret vari yazısına o zamanda cevap vermiştim. Ne çıkarla seçiyor onu anlayan anlıyor.Prf Dr Semra KAHRAMAN'ın babasına özellikle seçimden sonra ayarlaması takip edenlerin gözünden kaçmamıştır.2002 lerden beri AK Partiye yaptığı hakaretlerden sicili kabarık olan bu Beyzade'nin Engin ÖZKAL'ın hafıza'ı beşerinde yer alması'da o kadar manidardır. o zamanda yazdım amcam Selahattin HATİPOĞLU 40 YILI aşkın devlet adamlılığı,vali bürokrat olarak Ülkesine memleketine hizmet etmiştir. hafıza'ı beşerdeki yazdıklarına bir bakın. seçkinlikte ne kriteri kullanmıştır. önüne geleni yazıyor eee Bayburt'ta tanıyor. kimi kandırıyor derler adama..Ferit Bey'in yazısına itafen..