“Üniversite burada, Bayburtlular nerede?”

Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Mollamahmutoğlu, sivil toplum örgütleri ve vatandaşları üniversite hakkında bilgilendirmek için toplantı düzenledi. Halktan katılımın az olduğunu gören Mollamahmutoğlu, "Maalesef Ortaçağ'da olduğu gibi günümüzde de aynı şekilde devam eden halktan kopuk üniversiteler, Ortaçağın fildişi kulelerini hatırlatıyor." dedi. Üniversiteyle toplumu barıştırmak gayesiyle yola çıktıklarını belirten Mollamahmutoğlu, "Ne yazık ki akademisyenler, bilim adamlığının ötesinde çok farklı alanda faaliyet gösteriyor. Bu yüzden onlar toplumu, toplum onları dışladı. Ama biz Bayburt örneğiyle bu olumsuzlukları kaldırıp küçük şehirde büyük projeleri Türkiye'ye yansıtacağız." diye konuştu.

“Üniversite burada, Bayburtlular nerede?”

Bayburt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Murat Mollamahmutoğlu, sivil toplum örgütleri ve vatandaşları üniversite hakkında bilgilendirmek için toplantı düzenledi. Halktan katılımın az olduğunu gören Mollamahmutoğlu, "Maalesef Ortaçağ'da olduğu gibi günümüzde de aynı şekilde devam eden halktan kopuk üniversiteler, Ortaçağın fildişi kulelerini hatırlatıyor." dedi.

Üniversiteyle toplumu barıştırmak gayesiyle yola çıktıklarını belirten Mollamahmutoğlu, "Ne yazık ki akademisyenler, bilim adamlığının ötesinde çok farklı alanda faaliyet gösteriyor. Bu yüzden onlar toplumu, toplum onları dışladı. Ama biz Bayburt örneğiyle bu olumsuzlukları kaldırıp küçük şehirde büyük projeleri Türkiye'ye yansıtacağız." diye konuştu.

Rektör Mollamahmutoğlu, katılımın az olmasından dolayı sitemde bulunduMollamahmutoğlu, slâytlar eşliğinde bir üniversitenin nasıl olması gerektiğini detaylarıyla dinleyicilere sundu. Mahmutmollaoğlu, gerek dünyada, gerekse Türkiye'de ufku açık insanların yaptığı çalışmaları örnek göstererek üniversitenin kompak bir yapıda olması ve şehirde iç içe değil belli bir mesafede bulunması gerektiğinin altını çizdi. Mollamahmutoğlu, "Konya Üniversitesi şehrin dışında yapılmıştı. İlk başta eleştirilen bu davranış sonrası görüldü ki, mesafe 30 km olmasına rağmen üniversite şehri de geliştirdi. Birçok iş alanı, evler şehirle üniversiteyi birleştirdi." şeklinde konuştu.

Mollamahmutoğlu, eğitimin sağlıklı devam edebilmesi açısından, rastgele ve her biri başka semtte olan yapılardan uzak durup, tüm birimlerin bir arada olacağı ve sosyal tesislerin ortaklaşa kullanacağı bir mekânın gerekliliğine işaret etti.

"Daha güzel bir yer seçimiyle Bayburt'u ikiye katlayalım, şimdi mevcut yerleri ful kapasiteyle kullanıp ileriye doğru yavaş yavaş yayalım. Herhangi bir yerin kopyası olmayalım. Her şeyiyle farklı, bilimle uğraşan, halkla kaynaşan ve bir mütevelli heyeti tarafından yönlendirilen, siyaset ve değişik işlerle uğraşmayan, dünyadaki eğilimleri göz önüne alan üniversite olalım” diyen Rektör Mahmutmollaoğlu, üniversite açmakla işin bitmediğini, öğretim üyelerini buraya getirmek için de akademisyenler adına bir takım hizmetlerin verilmesi gerektiğini vurguladı.

Rektör Mollamahmutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Daha önce öğrencilerimizle bir tanışma programı yapmıştık. Sırada Bayburt halkı vardı. Ama gördüğüm kadarıyla toplantıya halkımız rağbet göstermemiş. Bu üzücü. Ve bu durum bana, Ortaçağ fildişi kulelerini hatırlatıyor. Üniversite ile toplum barıştırılmalı. Bir organik bağ olmalı ama ne yazık ki bu yaşadığımız son süreçte, akademisyenler ve bilim adamları çok farklı alanlarda faaliyet gösterdiler. O nedenle toplumla aralarında ki duvarı biraz daha ördüler ve toplum onları, onlar toplumu dışlamış durumda oldular.

Ama biz bu konuya Bayburt örneğinden bakarak; ‘üniversite ile toplum arasında organik bağ nasıl kurulur?’, ‘toplum üniversiteyi nasıl sever, nasıl ısınır, duvarları olmayan bir kampüsü ne kadar sıklıkla kullanır?’, ‘teknoloji transferi topluma nasıl yapılır?’, ‘bilgi nasıl aktarılır?’ gibi tüm bu konulara hep beraber çözümler bularak, büyük projeleri bu küçük şehirden Türkiye’ye yansıtacağız.

Nasıl bir Bayburt Üniversitesi istiyoruz? Gelişme stratejimiz nedir? Evet, bunun üzerinde epey kafa yorduk. Aslında bu planı yalnızca Bayburt Üniversitesi için değil daha sonra yine diğer üniversitedeki rektör arkadaşlarımı bilgilendirmek üzere bazı eleştiri ve yazılarım olacak. Bunları daha önce eğitim politikaları çerçevesinde YÖK’te, YÖK Başkanı ve üyeleri ile tartıştık. Projeleri onlarla da paylaştık. Burada size yansıtılan sadece Bayburt Üniversitesi stratejik planı değil, aynı zamanda yeni kurulan üniversitelerinde stratejik planıdır. Bunu tüm arkadaşlarımla paylaştım. Şimdi de sizinle paylaşıyorum. Bazen kulağıma, rektörümüz nerede gibi sorular geliyor. Rektörünüz her nerede olursa olsun kalbi Bayburt için atıyor. Bunu bilmenizi istiyorum. Ama inşallah, bundan üniversite toplum işbirliği çerçevesindeki 2. seminerimde göreceksiniz bütün buralar dolacak. Zamana ihtiyacımız var. Çiçek zamansız açmaz.

Eğer bir üniversite toplumun motoru ve beyni ise, -ki öyledir- o zaman iyi bir kampüs yeri tesis etmeliyim ki, toplum üniversite ile hem ilişki halinde olsun, hem de bilgi transferi aktarabilsin. Ama bunun yanında toplum hacimsel gelişmeye de maruz kalsın. Çünkü hedefimiz sadece toplumu eğitmek, bilgilendirmek değil, aynı zamanda o şehri asgari şehir standartlarına taşımaktır.

Konya Selçuk Üniversitesi kampüsü, rahmetli Profesör Doktor Erol Güngör tarafından, şehre 30 kilometre uzakta kurulmuştu. Bu karar çok eleştirilmişti. Ama zaman içerisinde, 15 gibi kısa biz zaman diliminde Konya, öyle büyük bir şehir haline geldi ki, 30 kilometre uzakta seçilen kampus, bugün şehir merkezinde kaldı.

Bu seçim Konya’da konut, taşımacılık sektörünün canlanmasını sağladı. Yeni iş imkanları, kafeteryalar, sosyal tesisler açılmasını sağladı. Yani Konya bir dönüşüm yaşadı ve bugün Konya Selçuk Üniversitesi Türkiye’nin imrenilecek kampüsü haline geldi. Bir ay önce Konya’daydım. Detaylıca bilgi topladım. Konya Selçuk Üniversitesinde 3 tane Bayburtlu profesör hemşerimiz var. Ayrıca, kendilerini üniversitemize davet ettim.

Şimdi dönelim bizim kampüse. Var olan bir kampüs bu. Kompakt bir kampüs aslında ama üniversite mantığı içerisinde seçilmiş bir kampüs değil. Burayı seçenler şunu düşündüler: Burası şehir olmaz, olsa olsa Atatürk Üniversitesi’nin bir kaç tane birimi olur. O da Meslek Yüksekokulu ve Eğitim Fakültesi. Onun için şehirden çok uzağa yapmaya gerek yok. Hemen yakınında bitişik birkaç bina tesis edelim ve burada muhafaza edelim. Ama Bayburt şehir oldu. Arkasından üniversite kimliğine büründü. Var olan imkanları değerlendireceğiz. Burası 3.5 yıl içerisinde, ful kapasite ile eğitim verecek duruma gelecektir.

Ancak bu yörenin bir çocuğu olarak diyorum ki, bakın gelin biz daha güzel bir kampüs alanı seçelim. Hedefim Bayburt’u ikiye katlamak. Bayburt üniversite şehri olmalı. Sanayisi ile endüstrisiyle gelişebilecek bir şehir değil ne yazık ki. Uzun süredir göç veren bir şehir. Toprak sahibi olanlar tarım ve hayvancılıkla uğraşabilmiş ama olmayanlarda kendine farklı alanlar seçmiş. Şimdi önümüzde büyük bir fırsat var. Bu şehir, üniversitesini anlar, üniversitesini sahiplenir, iyi koşullandırırsa, şehrin gelişmesine, büyümesine ve bir çok değişik sektörün büyüyüp serpilmesine olanak sağlayacak.”

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.