Temuçin, Milli Eğitim’in ‘Kara Kitabı’nı yazdı

Gazetemiz yazarlarından eğitimci Ali Kemal Temuçin’in yeni kitabı ‘Öğretmen’ okuyucuyla buluştu.

Temuçin, Milli Eğitim’in ‘Kara Kitabı’nı yazdı
Bayburt Postası - Gazetemiz yazarlarından eğitimci Ali Kemal Temuçin’in yeni kitabı ‘Öğretmen’ okuyucuyla buluştu. Temuçin, kitabında 45 yıllık eğitimcilik hayatında elde edindiği tecrübeyle Milli Eğitimin sorunlarını ve bu sorunlara çözüm önerilerini ele alıyor.

Kitabın önsözünde, ‘ulusal eğitimin dev gibi sorunları var’ diyen Temuçin, sorunların bireysel çabalarla çözülemeyeceğini, uzun vadelerle belirlenmiş programlar doğrultusunda uğraşlar verilmesi gerektiğini, ve bu uğraşların toplumca benimsenmiş reformlara dönüşmesi halinde ‘ulusal eğitimin’ bir umut ışığı görebileceğini belirterek, “Bu kitabın amacı da o “umut ışığı”nın görünmesine naçizane katkı sağlamak” dedi.

Temuçin’in eğitimcilik hayatında milli eğitimin tüm aksayan yanlarını sebep-sonuç ilişkisi içerisinde belirterek, çözüm önerileri sunduğu ‘Öğretmen’ adlı kitabın önsözünde şu ifadeler yer alıyor.

“Bu kitap, tüm öğretmenler; çocuklarını büyük umutlarla okullara gönderen ana/babalar için, onların okuması için yazılmıştır.

Bu kitap, Milli Eğitim’de yaşanan, ancak “söylenmeyen”, “söylenemeyen”lerin anlatıldığı -bir bakıma- Milli Eğitim’in “kara kitabı”dır!

Bu kitap, Ali Kemal Temuçin’in 45 yılını –“ama”sız, “fakat”sız, “beklentisiz”- verdiği Milli Eğitim yaşanmışlığında edindiği çevre, dostluklar, doyumlar ve de güzelliklere gönül borcunun karşılığıdır.

Çalıştığım yıllarda gözlemlediğim, yaşadığım eğitim/öğretim gerçeklerini; edindiğim deneyimleri, hiçbir kısıtlamaya, sıradanlaştırmaya, örtmeye/sırlamaya ve de duygu sömürüsüne yer vermeden anlatmaya çalıştım.

Güttüğüm tek amacım var: Bu kitabın hedef kitleme ulaşmasını sağlamak… Genç öğretmenlere ve çocuklarını okutan ana/babalara Türk Milli Eğitimi’nde yaşanan kimi gerçekleri anlatmak.
Salt anlatmak değil, “eğitimimizdeki cilalanmışlılığın” altındakini göstermeye çalışmak.

Bununla da yetinmeyerek; yeri geldiğinde –ve becerebildiğim kadarıyla- çözüm önerileri sunmak…

Her zaman ve her ortamda dillendirdiğim bir şey var: Eğitimimiz giderek ulusallıktan, bilimsellikten, çağdaşlıktan uzaklaşıyor.

Öğrencilerimizin uluslararası değerlendirmelerdeki sırası, yuvarlandıkça büyüyen kartopu gibi tepetaklak gidiyor.

İşin acı yanı, başımızdakiler bu gidişi durduracak düşünceler üreteceğine, günübirlik sosyal, yönetimsel ve de politik çıkarları uğruna bu kötü gidişi ya görmezden geliyorlar ya da kendi siyasal çıkarlarına uygun göstermelik ve toplumsal kandırıkçılık içeren önlemler alıyorlar.

Ancak daha acısı, eğitim/öğretim çalışanlarının bu hastalıklı durumu gidermeye yönelik girişimleri, çabaları; bu uğurda bütünleşmeleri giderek azalıyor, güdükleşiyor.

Bu “daha da acı”nın bir ayağı da “veli” dediğimiz ana/babaların tutumu! Çoğu için önemli olan “çocuğunun iyi notlar alıp “teşekkür” ya da “takdirname” kazanması! Aldığı eğitim ve verilen öğretimin içeriği, niteliği umurlarında bile değil!

Herkesin gördüğü ya da sezdiği bu olumsuzluklar ne yazık ki yeterince irdelenip soruşturulmuyor. Sorunun “nedenleri/niçinleri”ni ortaya koyup çözüm üretme yollarını açacak bilimsel ve cesur atılımlar yok! Arada sırada dillendirme çabasına girişenler de ceberut yöntemlerle bastırılıyor, susturuluyor.

Sonuçta gençlerimizin, çocuklarımızın daha da acısı ulusumuzun geleceği giderek ve hızla bir bilinmezliğe, karanlığa sürükleniyor.

Bu söylediklerimin somut bir kanıtı var: gençlerimizin birçoğu yurt dışında eğitim almayı, oralarda iş edinmeyi düşünüyor!

Bunun sonucu, ülkemizin yaşadığı “beyin göçü”, yurtseverlerin yüreğindeki en acı veren kıymıktır.
İşte tüm bu sorunları yaşadım, izledim ve bir öğretmen olarak bu sorunları dert edindim. 
Kesin olan şu ki ulusal eğitimimizin dev gibi sorunları var. Bu sorunlar bireysel çabalarla çözülemez. Kitlesel bilinçlenmenin yönlendireceği sivil toplum kuruluşları, ana/babalar ve eğitim çalışanlarının örgütlü, inançlı, uzun vadelerle belirlenmiş programlar doğrultusunda girişecekleri sosyal ve politik çabalarla gerçekleşir. Bu çabalar ne zaman köklü ve toplumca benimsenmiş reformlara dönüşürse “ulusal eğitimimiz” o zaman –çok uzaklarda da olsa- bir umut ışığı görür.

Bu kitabın amacı da o “umut ışığı”nın görünmesine naçizane katkı sağlamak.

Yeri gelmişken, anılarıma ortam oluşturarak bu yapıtın ortaya çıkmasını sağlayan öğrencilerime ve onların ana/babalarına; birlikte olduğum ve çalıştığım –hademesinden müdürüne değin- tüm çalışma arkadaşlarıma; yapıtta yer alan anılarla ilgili olarak ulaşıp görüş sorduklarımdan, içtenlikli açıklamalar ve yönlendirmeler yapan dostlarıma yürekten sağ olun diyorum. 

Ancak, yapıtı baştan sona değin özenle okuyarak gerekli uyarıları, eleştirileri ve yönlendirmeleri –nesnel olarak- yapan değerli arkadaşım şair ve yazar Yahya Akengin’e çok şey borçlu olduğumu belirtmeden geçemeyeceğim.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Beşiroğlu 6 yıl önce

Okudum.. hem de bir solukta.. akıcı ve duru bir üslupla yazılmış.. eğitimde geçen ve eğitime harcanan 40 küsur yılın hikâyesi.. Özellikle eğitimcilerin elinden düşürmeyeceği bir başyapıt bence.

Avatar
mustafa kemal yücesoy 6 yıl önce

milli eğitim beyaz kitabı olabilir,diyerek önerilerini sunarsınız,sn ali k.bey,dolayısıyla
şu öneriler diyerek ve dileyerek neden olmasın,her işin şurası vardır.!!!,bu itibarla
beyaz sayfa açılır ve sunulur,iyi günler dileyerek hoşça kalınız,sevgilerle.
sn yahya akengin,ede sevgiler sunarak,bayburtun tarihi hakkında,konferans vermesini bekleriz,sevgilerle.