Prof. Argunşah anlatsa, biz de hep dinlesek

Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE) tarafından düzenlenen Öykü Yazma Yarışması’nın ödül törenine katılan Erciyes Üniversitesi Türk Dili Edebiyat Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hülya Argunşah, törende duygulu bir konuşma yaptı.

Prof. Argunşah anlatsa, biz de hep dinlesek

Bayburt Postası - Bayburt Bilgi Paylaşım ve Proje Üretim Derneği (BAYPROJE) tarafından düzenlenen Öykü Yazma Yarışması’nın ödül törenine katılan Erciyes Üniversitesi Türk Dili Edebiyat Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Hülya Argunşah, törende duygulu bir konuşma yaptı.

BAYPROJE tarafından Şair Zihni Kültür Merkezi'nde düzenlenen ve az sayıdaki izleyicinin takip ettiği öykü yarışmasının hedefini anlattığı konuşmasında, izleyicileri zaman zaman duygulandıran Prof. Argunşah, yarışmaya katılan Bayburt gençliği hakkında da önemli açıklamalarda bulundu. Aynı zamanda Öykü Yazma Yarışması'nın jüri başkanlığını da yapan Prof. Argunşah, yarışmaya katılan gençler ile ilgili yaptığı konuşmasında, “Beni şaşkınlığa düşürecek kadar güzel, kurgusu ve dili kullanımı olgun öykülerle karşılaştım” dedi. BAYPROJE tarafından gerçekleştirilen etkinliklerin önemine değinen Prof. Argunşah, günlük yazma ya da öykü yazma yarışmasıyla çok basit bir öğrenci faaliyeti gibi görünmesine rağmen bütüncül bir sosyal hareketliliğin amaçlandığını söyleyerek, “Bu yapılanların Bayburt’a kültürel, sosyal bir hareketlilik katacağı ve şehir tarihinde kalıcı bir iz olacağı kanaatindeyim” dedi.

Bayburt’un coğrafi şartlarının ve ikliminin, edebiyat sanatı açısından insanın kendi üzerinde yoğunlaşması için sonsuz imkânlar sunan bir şehir olduğuna dikkat çektiği konuşmasında, “Uzun süren kışlar, yoğun hareketliliği olmayan bir sosyal hayat ve dağların çevrelediği bir ufuk ortasında yaşayan insanı kendine yönlendiriyor. Ben bu anlamda edebiyat sanatının, gençler için hem bir sığınak hem de bir kendini gerçekleştirme yolu olabileceğini söylemek isterim. Okur ve yazar olarak kelimelerin insana sunduğu dünyanın keşfedilecek ve bizzat yaratılacak boyutları, bütün sıkıntıları ve bütün sıkılanları içine alabilecek bir zenginlik ve enginliğe sahiptir. Böyle bir yöneliş, tabiatın ve şehrin insandan esirgediklerinin, zenginlik kaynağı haline dönüştürülmesi olacaktır” şeklinde sözlerini sürdüren Prof. Argunşah, yarışmaya katılan gençlerin öykülerinin bu durumun somut bir örnek olduğunu söyledi.

Prof. Argunşah şöyle konuştu:

“BAYPROJE ve Bayburt İl Millî Eğitim Müdürlüğü’nün gençlere yönelik bir çalışmalarına son noktasını koymak üzere burada bulunuyoruz. Programın başından beri vurgulandığı üzere bu ikinci çalışma. Geçen yıl tam da bugün, burada yine gençlere yönelik bir başka etkinliğin sonuçlarını açıklamak üzere buluşmuştuk ve ben “Yaşadığım Bir Gün” adlı günlük tutma yarışması konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşmıştım. BAYPROJE’nin bu yılki etkinliği, orta öğretim öğrencilerine yönelik öykü yazma yarışmasıydı. Az önce tanık olduğunuz gibi ödüller sahiplerini buldu. Ödül töreninin Gençlik Bayramına denk gelmesi gurur ve coşkumuzun artmasına gerçek bir vesile olmuştur.”

“BAYPROJE’nin tek ölçüsü, Bayburt’a bağlılığı”

“Sizlere BAYPROJE’nin ne olduğunu, neler yapmak istediğini anlatacak değilim. Ancak iki yıldır onların gençlere yönelik olarak düzenledikleri çalışmaların içinde bulunmaktan aldığım hazzı hemen dile getirmek isterim. Çünkü bu proje vesilesiyle tanıdığım insanların yetiştikleri topraklara ve bu toprağın insanlarına karşı vefa borçlarını ödemek üzere samimiyetle yola çıktıklarını gördüm. Şimdiye kadar gerçekleştirdikleri gibi bundan sonra da sürdürme kararında oldukları işlerde tek ölçüleri, Bayburt’a olan bağlılıklarıdır. Buna bütün kalbimle inandım. Dün bu noktadan olmak üzere Bayburt’a şehir kimliğini kazandırmak üzere görüş alışverişlerinin yapıldığı bir bilimsel toplantı gerçekleştirdiler. Bu toplantıda konuyla ilgili olarak ısrarla vurgulanan görüş, şehrin kendi kimliğini koruyacak ve onunla çelişmeyecek insan odaklı dönüşümü konusunda odaklanıyordu. Şehirleşmenin, yeniden yapılanmanın, geniş anlamıyla modernleşmenin odak noktası olarak insanın esas alınması, çok doğru bir seçimdir. Bu açıdan bakıldığında bu günün gençlerine yönelmek, onların iç dünyasını tanımak, yarınlar için hangi düşlere sahip olduklarını bilmek aslında şehrin yaşanan zamandaki kimliği ve özlenen kimliği açısından son derece önemlidir. Çünkü şimdiki gençler, birey olarak ve geleceğin gençlerini yetiştirecek müstakbel anne babalar olarak yarınların şehir insanını oluşturacaklar. Bunun için BAYPROJE’nin gençlere yönelmesi sıradan bir tavır değil, Bayburt’a kimlik kazandırma arzusunun önemli bir parçasıdır.”

Edebiyat sanatı için sonsuz imkânlar sunan şehir!

“Geçen yıl günlük yarışmasının elimize gelen metinlerinin bu anlamda değerlendirilebilecek ipuçları taşıdıklarını belirtmiş, Bayburt gençliğinin sıkıntılarını, özlemlerini, isteklerini ve sahip oldukları enerjiyi anlatması bakımından birer açık itiraf olarak alınabileceklerini söylemiştim. Sonra ‘bu çocuklar çok fena sıkılıyorlar’ diye eklemiştim. Onları içinde bulundukları dünyanın darlıklarından uzaklaştırabilen tek şey, sahip oldukları cep telefonları. Bu sebeple yaşıtlarıyla birlikte oldukları anlarda bile âdeta yaşamsal bir bağlılık duydukları telefonlarıyla hemhâl oluyorlar. Bu durum bana onların sahip oldukları derinlikleri paylaşamadıklarını, kim bilir belki de bu derinliğin, başka bir söyleyişle öz servetlerinin farkında olamadıklarını düşündürüyor. Hele günlükleri ve öyküleri, bunun açık bir göstergesi. Gerçekten fark edilmesi ve yönlendirilmesi gereken bir enerjiye sahipler. Fakat onların çok azı okuyor, daha da azı yazıyor. Oysa coğrafi şartların ve iklimin, insanın kendi üzerinde yoğunlaşması için sonsuz imkânlar sunduğu bir şehirdeyiz. Uzun süren kışlar, yoğun hareketliliği olmayan bir sosyal hayat ve dağların çevrelediği bir ufuk ortasında yaşayan insanı kendine yönlendiriyor. Ben bu anlamda edebiyat sanatının, gençler için hem bir sığınak hem de bir kendini gerçekleştirme yolu olabileceğini söylemek isterim. Okur ve yazar olarak kelimelerin insana sunduğu dünyanın keşfedilecek ve bizzat yaratılacak boyutları, bütün sıkıntıları ve bütün sıkılanları içine alabilecek bir zenginlik ve enginliğe sahiptir. Böyle bir yöneliş, tabiatın ve şehrin insandan esirgediklerinin, zenginlik kaynağı haline dönüştürülmesi olacaktır.”

“Kurgusu ve dil kullanımı olgun öykülerle karşılaştım"

“Böyle düşünmemin temel sebebi elbette kendi hayat tecrübemdir. Ama somut olarak gösterebileceğim ve paylaşabileceğim asıl sebep, geçen günlerde okuma fırsatını bulduğum Bayburtlu gençlerin öyküleridir. Bu yıl programımda olmadığı halde Bayburt’a birden bire gelmemin gerekçesi de budur. Beni şaşkınlığa düşürecek kadar güzel, kurgusu ve dili kullanımı olgun öykülerle karşılaştım. İzninizle ilk olarak böylesi öyküleri okumamı sağladıkları için bu yarışmaya katılan bütün gençlere teşekkür etmek istiyorum. Elif Akdağ’ın “Ya Umut Olmasaydı” öyküsünde “Umudun olmadığı yerlerde yaşanmaz. Yaşamak istiyorsan umut sen olmalısın” dediği gibi öyküleri bana umut oldu. Çok heyecanlandım. Ve bu umudumu ve heyecanımı hem meslektaşlarımla hem de sizlerle paylaşmak istedim. Elif’in öyküsü bütünüyle umut taşıyor. Genç bir öğretmenin doğduğu topraklara hizmet etmek için dönüşünü, çevresindeki insanların onun hizmet aşkını paylaşarak destekleyişlerini anlatıyor. Genç öğretmenin kendisini hayata bağlayan en değerli varlığı annesini kaybettiği günde, ondan boşalan yere vatanın gençlerini yetiştirme idealini yerleştirmesi BAYPROJE’nin çabalarıyla ne kadar da örtüşüyor, değil mi? Merve Çetin’in “Üzüm Reçelli” öyküsündeki imgenin beni tam anlamıyla kapıp götürdüğünü itiraf etmek isterim. Sevgili Merve acaba, Doğudaki askerlik görevi sırasında şehadeti tadan Ahmet’in üzüm reçelleri ve üzüm reçelli turtalar üzerinden anlattığı öyküsünde, gözyaşlarıyla üzümlerin birlikte oluşturdukları bir imgeyi yarattığının farkında mıdır? Öykünün sonunda az sonraki bir zamanda oğlunun şehadet haberini alacak bir annenin içine gireceği duygu hâli, fırında yanan üzüm reçelli turtanın kokusuyla bütünleşir. Ve okuyucu olarak sorarız kendimize, bir anneye verilen böyle bir haberin onun üzerinde oluşturduğu gururla karışık matem, böyle tanımlanabilir bir hâl midir? Hatun Altuntaş’ın yazdığı “Musalla Taşı”ndan izniyle öyküsünün adını “Mezar Taşı” şeklinde değiştirerek söz etmek isterim. Sevgili Hatun, üzerinde olduğumuz bu toprakların bir başka gerçeğini konu edinmiş. Öyküsünün, 100. yılına yaklaştığımız bir zamanda, Ermenilerin dünya yüzünde bizim aleyhimizde bir propaganda vesilesi olarak kullandıkları 1915 olaylarını düşündürmesini çok anlamlı buldum. Harika bir kurgu, çok şaşırtıcı bir son, saygı duyulacak bir yaratma. Tebrik ederim Hatun Altıntaş. Kimliğini yıllarca gizleyerek Türkler aleyhinde bir sonuç ortaya koymak için çalışan bir Ermeni’nin bile, Türklerin masumluğuna ve tarihin Ermenileri affetmeyeceğini kabul etmesi çok çarpıcı ve bir o kadar da inandırıcı. Merve ve Hatun gibi gençlerin ülkemizin değişmez gündemini oluşturan meselelere karşı taşıdıkları duyarlık beni yürekten sevindirdi ve Elif Akdağ’ın aşıladığı umutla bir kez daha doldum. Mansiyon derecelerini alan Zeliha Akkaymak’ın “Pisipisine”, Süveyda Nur Saka’nın “Gurbet Gelini” ve Sümeyye Karanfil’in “Ruhuna Dokunabilir miyim?” öykülerinde kullanılan, bir oya gibi işlenmiş dillerine hayranlık duyduğumu belirtmek isterim. Melahat Özer’in “Rüyam”, Resul Alperen Yıldız “Kan Kokan Topraklar”, Ayşenur Eraslan’ın “Yarım Kalanlar” ve diğer bazı öyküler.  Keşke daha çok derece ve ödül olsaydı, diye düşündümArkadaşlarınıza verilen ödüller aslında her birinize verilmiş ödüller gibi olsun. Çünkü siz bir etkinliğin parçası olmak cesaretini göstererek bu ödüllere ortak olmayı hak ettiniz"

“Şehir tarihinde kalıcı bir iz olacak”

"BAYPROJE’nin yaptıkları ve yapacakları bu anlamda önemlidir. Çünkü BAYPROJE, Bayburt’ta bütüncül bir sosyal hareketliliği ortaya koymak anlayışıyla hareket ediyor ve geniş bir kitleyi içine almayı hedefliyor. BAYPROJE, günlük yazma ya da öykü yazma yarışmasıyla çok basit bir öğrenci faaliyeti gibi görünmesine rağmen çok derin, anlamlı ve önemli bir işi gerçekleştirmektedir. Bunlarla yapılmak istenen salt bir yarışma psikolojisi uyandırmak değildir. Aynı zamanda hayatın, şehrin, ülkenin, değerlerin ve duyguların etrafında düşünmeyi başlatmaktır. Şehirde kendi adına duyarlı olan bir hareketlilik oluşturmak, gençleri ve çocukları da buna katmaktır. Bayburt’un gençlerini Türkiye’nin dört bir tarafındaki yaşıtlarıyla bütünleştirmektir. Bu yapılanların Bayburt’a kültürel, sosyal bir hareketlilik katacağı ve şehir tarihinde kalıcı bir iz olacağı kanaatindeyim."

“Yolları açık, kalemleri velut olsun”

“Bu inançla huzurlarınızdan ayrılırken başta projenin sahiplerine ve destekçilerine bize eli kalem tutan, kabiliyetli gençleri keşfetme imkânı sundukları için teşekkür etmek isterim. Sonra onları bu konuda teşvik eden, takip eden ve yetiştiren öğretmen arkadaşlarıma teşekkür etmek isterim. Bu keşifte duyduğumuz büyük gururda asıl pay sahibi onlardır. Nihayet, öyküleriyle bu yarışmaya katılma cesaretini gösteren gençlere sevgilerimi sunmak isterim. Yurdun ve dünyanın dört bir yanında yaşayan insanlara duygu ve düşüncelerini yükledikleri kelimeleriyle ulaşma seferlerinde yolları açık, kalemleri velut olsun.”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.