Bayburt Postası - Bayburtlu Halk Bilimcisi İsmail Oğuz Başağa, ‘Köngülçe’ adlı kitabıyla edebiyat dünyasına adım attı. Şiirler ve mensur şiirlerin yer aldığı kitapta, Ülkücü Hareketin sembol ismi Başbuğ Alparslan Türkeş’in yanı sıra Ülkücü Şehitler Süleyman Özmen, Ali Bülent Orkan, Ertuğrul Dursun Önkuzu, Cengiz Baktemur gibi isimlerin anısına yazılan şiirler de yer alıyor.
Başağa’nın şiirle yad ettiği isimlerden biri ise Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisiyken teröristlerce katledilen Ülkücü Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu.
Kitabın takdim kısmında Ahmet Özcan imzası var. Ahmet Özcan, İsmail Oğuz Başağa’yı ve eserini şu ifadelerle anlatıyor:
“Putları kıran İbrahim’den bir parçadır İsmail’in hikâyesi. Yani bilindik bir hikâyedir, onun gönlünden geçip Köngülçe’ye sığınanlar. İsmail, “kurban” arayanlara “İsmail benim” diyebilendir. Bunun için onu tanıyan herkes yakınlık hisseder. İsmiyle müsemmadır, “İsmail” gönlünden geçendir. “Oğuz” gönlünden geçeni dışa vurandır. Onun için Oğuzcadır kelimeleri. İsmail ile Oğuz’un yan yana gelişi, Hızır ile İlyas’ın buluşması su gibi azizdir. Bu buluşmanın şahidi ancak bir “Başağa” olabilir, yaren dergâhından kopup gelmiş, “Kızılelma”ya koşacak yiğitleri yetiştiren coğrafyada. İşte İsmail’in Köngülçesi bir “İsmail Oğuz Başağa” hikâyesidir. Yani bu milletin destanını söyleyenlerin, İsmail’den Oğuz ataya Oğuzdan İbrahim’e uzanan tevhit çizgisini kuacaklayan yiğitlerin.”
İsmail Oğuz Başağa ise önsöz yazısında duygularını şöyle ifade ediyor:
“Kurduğu cümleler üstüne diz vurup ruhunu selâmladığım, rahmetli Dilâver Cebeci der ki “Çarşaf gibi denizleri neylesin Oğuz gönlüm? Şöyle coşup kabarsaydı maviliğin, merhaba diyecektim önce...”
Ben ki coşkunmavilerin gölgesindeyim. Oğzu gönlüme merhaba derim önce. Merhaba!
Sevda, dava ve kavga... Kalbimden ve kalemimden dökülenleri bu üçünden sayar, nasibim miktarınca göğe salarım.
Göğe saldığım duyguları birer buluta yüklesem, üstümden yağmur eksik olmaz. Elinizde bulunan bu kitap, şol bulutların yağdığıdır. Kâh hüzünle, kâh hasretle, kah umutla ıslanırım... Dileğim odur ki; Rahmet Buyuran’ın rahmetiyle ıslanalım...”
Berikan Yayınevi’nden 103 sayfa olarak okuyucuyla buluşan kitap ‘Her geceye bir kırgınlık, her şafağa bir besmele yazdık...’ sözü ile başlıyor.
Başağa’nın şiirle yad ettiği isimlerden biri ise Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü 4'üncü sınıf öğrencisiyken teröristlerce katledilen Ülkücü Şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu.
Kitabın takdim kısmında Ahmet Özcan imzası var. Ahmet Özcan, İsmail Oğuz Başağa’yı ve eserini şu ifadelerle anlatıyor:
“Putları kıran İbrahim’den bir parçadır İsmail’in hikâyesi. Yani bilindik bir hikâyedir, onun gönlünden geçip Köngülçe’ye sığınanlar. İsmail, “kurban” arayanlara “İsmail benim” diyebilendir. Bunun için onu tanıyan herkes yakınlık hisseder. İsmiyle müsemmadır, “İsmail” gönlünden geçendir. “Oğuz” gönlünden geçeni dışa vurandır. Onun için Oğuzcadır kelimeleri. İsmail ile Oğuz’un yan yana gelişi, Hızır ile İlyas’ın buluşması su gibi azizdir. Bu buluşmanın şahidi ancak bir “Başağa” olabilir, yaren dergâhından kopup gelmiş, “Kızılelma”ya koşacak yiğitleri yetiştiren coğrafyada. İşte İsmail’in Köngülçesi bir “İsmail Oğuz Başağa” hikâyesidir. Yani bu milletin destanını söyleyenlerin, İsmail’den Oğuz ataya Oğuzdan İbrahim’e uzanan tevhit çizgisini kuacaklayan yiğitlerin.”
İsmail Oğuz Başağa ise önsöz yazısında duygularını şöyle ifade ediyor:
“Kurduğu cümleler üstüne diz vurup ruhunu selâmladığım, rahmetli Dilâver Cebeci der ki “Çarşaf gibi denizleri neylesin Oğuz gönlüm? Şöyle coşup kabarsaydı maviliğin, merhaba diyecektim önce...”
Ben ki coşkunmavilerin gölgesindeyim. Oğzu gönlüme merhaba derim önce. Merhaba!
Sevda, dava ve kavga... Kalbimden ve kalemimden dökülenleri bu üçünden sayar, nasibim miktarınca göğe salarım.
Göğe saldığım duyguları birer buluta yüklesem, üstümden yağmur eksik olmaz. Elinizde bulunan bu kitap, şol bulutların yağdığıdır. Kâh hüzünle, kâh hasretle, kah umutla ıslanırım... Dileğim odur ki; Rahmet Buyuran’ın rahmetiyle ıslanalım...”
Berikan Yayınevi’nden 103 sayfa olarak okuyucuyla buluşan kitap ‘Her geceye bir kırgınlık, her şafağa bir besmele yazdık...’ sözü ile başlıyor.
