Yıllar geçti öğrencilik yılları bitti. Simitçilik maceraları bitti. Ücretli öğretmenlik, askerlik derken ömür geçti. Farklı farklı işlerde çalıştık. Kendi bölümümüzle alakalı çalışmayı çok isterdik tabi fakat küçük şehrin şartları, alternatiflerin kısıtlı olması sebebiyle değişen sistemle beraber ücretli öğretmen de alınmayacak olması üzerine en güzelini yapıp boş boş gezmektense hizmetliliğe başladım. Çok da faydasını gördüm…”
Nasreddin Hoca’nın “itibarı gören o, yemeği de o yesin” dediği 'ye kürküm ye' hikayesi misali, insanın değil de paranın, makamın, mevkinin itibar kazandığı bir dünyadayız. Maddi kazanımlar peşinde koşarken neler kaybettiğimizin farkına bile varmıyoruz. Böyle bir dünyada maddi hiçbir kaygısı olmayan; insanlığıyla, engin bilgisiyle, alçak gönüllülüğüyle gerçekten değeri, itibarı fazlasıyla hak eden ama çoğu zaman varlığının farkında bile olmadan yanından geçip gittiğimiz insanlardan birisi Önder Eryılmaz. Şiirleriyle bize Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı hatırlatan; mütevazi kişiliğiyle gönüllerimizi fetheden güzel insan Önder kardeşimizin sade ve gizli dünyasına kısa bir yolculuk yaptık.
Ayhan Akaslan/Bayburt Postası
Kitaba olan merakım ilkokul yıllarında başladı. İnsanlar bunu bildikleri için bana oyuncak yerine kitap getirirlerdi. O zamandan beri kitaba olan sevgim, saygım hiç bitmedi. Üniversite hayatına başladıktan sonra ön yargılarımı yıkarak kitap okuma alanımı da genişlettim. Yazları Bayburt'ta simit satıyordum. Bütçemize göre hayli yüksek olan 2. öğretim harç parasını bu işten çıkarıyordum. Simit satıyorken öğlen mola için eve geldiğimde ya da iş bittiğinde o yorgunlukla okuduğum tarih kitaplarının tadını hâlâ unutamıyorum.
“El ele gezdiği kuzuyla kurdun
Okuduğum kitaplar içinde sevdiğim çok kitap var. İlk aklıma gelenlerden örnek vermek gerekirse; Cengiz Aytmatov’dan Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek, Dostoyevski’den Suç ve Ceza, Kafka’dan Dönüşüm, Gogol’dan Petersburg Öyküleri, Cengiz Dağcı’dan Korkunç Yıllar, Niyazi Ahmet Banoğlu’ndan Şahin Reis, Firdevsi’den Şehname, Herman Hesse'den Gençlik Güzel Şey, Hamdi’den Yusufu Züleyha, George Orwell’dan Hayvan Çiftliği…
Yeni alfabeler ve yeni diller öğrenmeyi seviyorum. Osmanlıca, İngilizce ve İspanyolca biliyorum. Bunların yanında Hint ve Gürcü alfabelerini öğrendim. Hintçe 100, Gürcüce 100, Endonezyaca 70-80 ve Japonca'dan 80-90 civarı kelime biliyorum. Birde Letonyalıların konuşmalarını komik bulduğum için Letonya dilinden de 50-60 kelime öğrendim. Şimdiki hedefim 1845 harflik Japon Kanji alfabesini öğrenmek.
“Perde perde düştüğünde gözlere
Şu ana kadar başvurmadığım ve kovulmadığım yer kalmadı. Türkiye’de ki diplomalı işsizler sınıfının müzminlerindenim. Ücretli öğretmenlik, temizlikçilik, çöpçülük, bulaşıkçılık, büro memurluğu, bekçilik gibi işlerde çalıştım. Ama hayatımda en iz bırakan meslek 5 yıl boyunca üniversite harçlığımı çıkarmak için yaptığım simitçiliktir. Simiiit diye caddelerde uzun bir nara atışım Bayburt'ta alışılmış olmadığından tepkiler de çok oluyordu. Kimi dükkanının önünden kovarken, kimisi de rica ediyordu ne olur bir kez daha bağır diye.
- Şiirlerin için “Ruhumdan taşan,dile getiremediğim kelimelerin yazıya dökülen hali”diyorsun. Şiirlerinde kullandığın mahlasınla Garip Önder'i anlat bize.
Yolda, evde, işte, yürürken her hangi bir yerde birden aklımda uçuşuyor kelimeler ve bu kelimeleri yazıya aktarıyorum. Bazen aylarca tek mısra bile yazamadığım oluyor. 5-6 yıl arayla tamamladığım şiirlerim var. Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Niyazi Mısri’yi çok severim. Kaside, gazel, taşlama, öykü-şiir tarzında şiirler yazıyorum. Yeni yeni serbest şiir de yazmaya başladım. Osmanlıca, Hintçe, İspanyolca şiirlerim de var.
“Kırk yıllık hatırın bir günde bitti
Hayatından kısa kısa...
- En büyük zevki kitaplar.
- Küçükken meyveleri kendine düşman sanıp takıntı yaptığı için hayatında hiç meyve yemedi.
Bu güzel sohbeti için Önder kardeşime teşekkür ederken, yazımıza benimde anlamının can yakan, canı eriten olduğunu yeni öğrendiğim Cangüdaz isimli şiiriyle son veriyoruz.
CANGÜDAZ
Bu söyleşiyi gerçekleştiren Ayhan Akaslana teşekkür ediyorum.Hayatı derinlerde ,özgün bir şekilde duyumsayan ,sahici kimliği ve yaşanmışlığıyla bizleri etkileyen ve düşündüren öğrencim Önder Eryılmazla gurur duyuyorum.Sevgilerimle....