Söğütlü, Sancaktepe, Sarıhan... Tarihi mirasın izinde…

Bir şehir düşünün,  onca kültür mirasına rağmen sadece yolunu şaşırmış, yanlışlıkla şehre girmiş turistlere kapısı açık olan... Bir şehir düşünün ki, konu kültür mirası olunca, ilgili kurumlar tarafından birer paragraflık yazılarla ötelenen… Ve o şehrin adı Bayburt olsun, bir kültür şehri olan Bayburt! Bu acı düşüncelerle, yol arkadaşım Anadolu Ajansı Muhabiri Abdulkadir Nişancı ile birlikte tarihi miraslara kısa bir yolculuk yapıyoruz… İlk durağımız Söğütlü (Hindi) Köyü. Son yıllarda yapılan çalışmalarla onarılması yönünde adımlar atılan tarihi kilisenin önündeyiz…

Söğütlü, Sancaktepe, Sarıhan... Tarihi mirasın izinde…

Bir şehir düşünün,  onca kültür mirasına rağmen sadece yolunu şaşırmış, yanlışlıkla şehre girmiş turistlere kapısı açık olan... Bir şehir düşünün ki, konu kültür mirası olunca, ilgili kurumlar tarafından birer paragraflık yazılarla ötelenen… Ve o şehrin adı Bayburt olsun, bir kültür şehri olan Bayburt! Bu acı düşüncelerle, yol arkadaşım Anadolu Ajansı Muhabiri Abdulkadir Nişancı ile birlikte tarihi miraslara kısa bir yolculuk yapıyoruz… İlk durağımız Söğütlü (Hindi) Köyü. Son yıllarda yapılan çalışmalarla onarılması yönünde adımlar atılan tarihi kilisenin önündeyiz…

Yıkık ve harabe görüntüsünü arkada bırakıp, yorgun kapısını aralıyoruz… Saman kalıntılarıyla bezenmiş, izbe bir mekan karşılıyor bizi…

Murat Okutmuş - Bayburt Postası

Murat OkutmuşDerken, içeriye girdiğimizi görmüş olacak ki, meraklı bir “ihtiyar” yaklaşıyor: “Nerden geldiniz. Ne yapacaksınız. Gelip gidiyorsunuz ama bir şey yapmadınız hâlâ şuraya.”

Tanışıyoruz. İsmi Necati Bayramoğlu, köy sakinlerinden.

“Önceden burayı ben kullanıyordum. Saman filan koyuyordum. Ama şimdi koruma altına alındı. Buranın kullanımı bende iken, temiz tutup bakımını yapıyordum. Ne yapılacaksa bir an önce yapılsa iyi olur.”

Necati Bayramoğlu’ndan öğrendiğimize göre, tarihi kilisenin 1960’lı yıllarda cami yapılması için pencerelerde birkaç değişiklik yapılmış. Kıble, var olan yapıya uymadığından, camii dokusuna uygun olmayacağı düşünülerek vazgeçilmiş. Yapıda gelişigüzel yapılan değişikliklerden önce, kilise içinde konuşulan her şeyin köy meydanından duyulabildiği efsanesini öğreniyoruz. Değişiklikler sonrası ses akustiği kaybolmuş!

Necati Bayramoğlu, unutamadığı bir anısını anlatıyor:

“Bundan 10 yıl kadar önce İngiltere’den turistler geldi. Kiliseyi gezdiler, bizlerle fotoğraf çektirip, fotoğrafları göndereceklerini söylediler. Biz inanmadık tabi, elin gavurunın başka işi yok mu dedik! Aradan 1 ay geçmemişti ki, fotoğraflar geldi. Şaşırdık tabi. Büyük konuşmuştuk göndermezler diye, mahcup olduk.”

Kilisenin eski ve gönüllü kiracısı anılarını anlatıyor, bizler de bir yandan fotoğraflar çekiyoruz.

Kilisenin giriş kapısında taşa işlenmiş bir kitâbe var. Köylünün ortak kanaati, bu kitâbeyi henüz çözen, okuyan olmadığı yönde. Harabe yapının tavanlarından demir kablolar asılıyor. Birkaç yerde yarım yamalak bulunan haç işareti, belli ki kırılmaya çalışılmış.

Son fotoğrafları çekip, Söğütlü’ye, Hindililere veda edip, yola koyuluyoruz.

Yol güzergahımızda Sancaktepe Köyü (Keleverek) var. Sancaktepe, hayvancılık sektöründe gelişen, ivme kazanan köylerden. 5000 dönümlük sulu tarım arazilerine sahip Sancaktepe’de,  tarım ve hayvancılık hâlâ önemli bir geçim kaynağı.

Köy sakinleri köyün girişinde “Köyümüze hoş geldiniz”, çıkışında ise ‘Güle güle” tabelaları ile selamlıyor gelip geçeni.

Sancaktepe’yi ardımızda bırakıp, Sarıhan’a doğru ilerliyoruz.

Sarıhan Kalesi’ne çıkmak, surlarında gezinmek için sabırsız bir halimiz var! Köye yaklaşıyoruz, ilk karşılaştığımız manzara ıssızlık, etrafta kimsecikler yok.

Yine ilk merhaba bir ihtiyardan geliyor. Yanlış yola sapmamak için Sarıhan Kalesi’ne giden yolu teyit ettirip devam ediyoruz. Köyün çıkışı ile birlikte 1 kilometre ilerledikten sonra aracı park edip 300 metre yaya olarak tırmanmamız gerekecek. Sarıhan’lı amcamızın uyarısını unutmuyoruz:

- “Aman dikkat, meşelik bir alan var. Gerçi siz boş değilsinizdir.”
- “Evet boş değiliz, fotoğraf makinelerimiz var…”

Kale surları görünmeye başladı bile. Tırmanış için büyük ve düz kayalarla bir yol oluşturulmuş. Sümela Manastırı’na tırmanışı anımsatan bir patika.

Sarıhan Kalesi’nin gözetleme amacıyla yapıldığı tahmin ediliyor. Trabzon Pontus İmparatoru Mithridates’in savunma amacı ile Bayburt, Gümüşhane, Kelkit ve Erzincan civarında 75 adet kale yaptırdığı tarihi kayıtlarda mevcut. Bu kalenin de onlardan biri olduğu sanılıyor.

Kale’de genel olarak Ortaçağ mimari tarzına uygun sayılabilecek moloztaş ve harç kullanılmış. Sur duvarları ana kayaya oturtularak inşa edilmiş.

Günümüzde kalenin kuzey ve kuzeydoğu duvarları kısmen sağlam olsa da, güney duvarlarında sadece ana kayaya oturtulan temellerin izleri mevcut.

Yapılan ufak tefek arkeolojik çalışmalar sonrası, kalenin Ortaçağ dönemine ait olabileceği dillendirilmiş fakat kesin bir tarih öngörülememiş!

***

Artık surların arasındayız…

Ayakta kalmayı başarmış sur sayısı bir hayli az. Tüm surları tek tek inceliyoruz, amacımız bir yazıt, bir kitâbeye rastlamak ama yok!

Gün batımında fotoğraflanmak için ideal bir mekan Sarıhan Kalesi… Hatta biraz daha havanın kararmasını beklemek isterdik ama meşelik korkusu buna engel oluyor!

Sarıhan Kalesi’ne bambaşka anlamlar yükleyen kayalık yoldan gerisin geriye dönüşe geçiyoruz. Sarıhan Kalesi’ne dair bir silüet yakalama gayreti içerisinde olsam da, Abdulkadir’in seslenişi buna engel oluyor:

“- Bir ses duydum galiba!”

***

Karanlığın kendini iyice hissettirdiği ovadan süzülüp, köye vardığımızda, gündüz göremeyeceğimiz bir gerçeğin farkına varıyoruz!

Sarıhan’da sadece üç hanenin ışığı yanıyor.

Sarıhan da “göç yolda dizilir” mantığıyla boşaltılmış köylerimizden. Göç bir veba gibi, Sarıhan’ı da almış koynuna…

Şen ola Sarıhan, şen ola…
Şen ola Bayburt, şen ola…


Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
tın li 4 yıl önce

Allah rahmet eylesin sayın nişancıya..