“Ona vurma, buna vurma… Kime vuracaklar?”

Bayburt Postası - O final maçına hazırlanırken, Bayburt’ta eller duadaydı. Kahvelerde, evlerde ve işyerlerinde heyecanlı bir bekleyiş vardı. Bir Bayburtlu boksörün birincilik kürsüsünde İstiklal Marşını okutturarak Türk Bayrağını göndere çektirmesini hayal ediyordu herkes… Finalde yaşanan 3 raund, 3 ömür gibi gelmişti… Peki ya o neler yaşamıştı? Önder, yaşadıklarını, spor yaşantısını ve anılarını sıcağı sıcağına,  “yumrukların izi silinmeden” Bayburt Postası ile paylaştı… Kardeşleriyle olan ilişkiler, annesinin o ringdeyken yaşadığı duygular, Fenerbahçe'deki hayatı, hocalarıyla olan ilişkisi ve çok daha fazlası... İşte o keyifli sohbet:

“Ona vurma, buna vurma… Kime vuracaklar?”

Son Akdeniz Oyunları Şampiyonu Önder ŞipalBayburt Postası - O final maçına hazırlanırken, Bayburt’ta eller duadaydı. Kahvelerde, evlerde ve işyerlerinde heyecanlı bir bekleyiş vardı. Bir Bayburtlu boksörün birincilik kürsüsünde İstiklal Marşını okutturarak Türk Bayrağını göndere çektirmesini hayal ediyordu herkes… Finalde yaşanan 3 raund, 3 ömür gibi gelmişti… Peki ya o neler yaşamıştı? Önder, yaşadıklarını, spor yaşantısını ve anılarını sıcağı sıcağına,  “yumrukların izi silinmeden” Bayburt Postası ile paylaştı… Kardeşleriyle olan ilişkiler, annesinin o ringdeyken yaşadığı duygular, Fenerbahçe'deki hayatı, hocalarıyla olan ilişkisi ve çok daha fazlası... İşte o keyifli sohbet:

 

- O an, 69 kiloda Akdeniz Şampiyonu olduğun an, hakem elini kaldırdığında, neler yaşadın? Neleri hatırlıyorsun?
İşte o an... Önder Şipal, 69 kiloda Akdeniz Oyunları Şampiyonu...- Puslu bir şekilde de olsa, ring çevresinde bulunan milli takımdan arkadaşlarım vardı. Hocalarım vardı. Çılgınca alkışlıyorlardı. Aralarından takılanlar vardı. Mesela biri, şampiyon olduğum için hak kazandığım parayı hatırlatarak, ‘haydi iyisin, 30'u kaptın’ diye bağırdı… Ama ne para ne de başka bir şey umurumda değildi o an. Maça çıkmadan annemin tansiyonunun çıktığını ve kontrol amaçlı olarak hastaneye kaldırıldığı haberini almıştım. Aklım, annemdeydi. Bir de o an, Türk bayrağının göndere çekileceğini ve bu görüntünün Bayburt’tan izleneceğini düşündüm. Hatta sonra duydum ki,  Bayburt Belediyesi anons yaptırmış. Çok mutlu oldum.

- Sonra annenin iyi olduğu haberini aldın galiba…
- Evet, iyiymiş. Zaten ilk işim ondan haber almaya çalışmak oldu. Telefonda “oğlum beni hasta ettin” dedi. “Merak etme” dedim, “her şey yolunda.” Sonra gülüştük. 

“Oğlum, bana niye takoz dedin”

- Boksa başlayışını anlatan ilginç bir hikaye var mı?
- İlginç mi değil mi bilmiyorum aslında. Sizin gazeteciliğiniz gibi, boks sporu bizde de aileden geliyor. Bizim kuşaktan, kardeşlerim arasında boksa ilk giden ben oldum. Sanırım hocam başarılı buldu beni ve “Kardeşin varsa onu da getir” dedi. Bende bunun üzerine ağabeyimi götürdüm. Ama o takoz çıktı. Takoz ki, hem de nasıl! (Gülüyor).

- Bunu Fenerbahçe TV’de de anlattın galiba…
- Evet, aynen böyle anlattım. Ama abimle aramda bir şaka bu. Hatta o gün programın ardından hemen beni aradı ve  “Oğlum bana niye takoz dedin” diye sitem etti.

- Fenerbahçe TV demişken, takımın Fenerbahçe’ye değinmek istiyorum. Fenerbahçe özellikle son yıllarda amatör branşlara büyük yatırımlar yapıyor. Bu gelişmeden en çok yararlanan sporculardan biri de sensin. Fenerbahçe’de devam eden spor yaşantından bahseder misin?
-  Fenerbahçe yaptığı izlemeler sonucunda, beni 2002 yılında istedi. Hocalarımız ile verdiğimiz ortak karar ile bu teklifi seve seve kabul ettik. Daha sonra 2005 yılında, Bayburt Fenerbahçe Boks Şubesi kuruldu. Bu şube, biz gençler için çok önemli bir fırsat oldu. Sonrasını zaten biliyorsunuz.

“Fenerbahçede eskiden ikinci takımdık, başarı geldikçe birinci takım olduk”

Bir zafer sonrası, tribünlerle paylaşım anı...- Maddi destek anlamında nasıl bir Fenerbahçe’den bahsedebiliriz…
- İyi tabi ki… Mesela, Divan Kurulu Başkanımız Yüksel Günay'ı ziyarete gittik. Ödül sözü verdi. Başarı geldikçe maaşlarımızı da artırıyorlar. Fenerbahçe bu anlamda sporcularına çok iyi imkanlar sunuyor. Hiçbir sorun yok bu anlamda.

- Türkiye’de en konuşulan konulardan biri de, yabancı ve yerli sporcuların kazandığı paranın farklı oluşu konusunda. Mesela bildiğimiz kadarıyla Fenerbahçe Futbol takımında bu ayrım biliniyor… Aynı sorun boksta da var mı?
- Bundan 7-8 yıl öncesini konuşursak, evet vardı. Türk boksörler olarak ikinci takım gibiydik. Ancak başarı geldikçe, bizler başarılı oldukça durum tam tersine döndü. Şimdi biz birinci takımız, devşirme sporcular ise ikinci takım konumunda. Yani bu durumlar başarıya göre şekilleniyor. Kulüp, her zaman başarılı olanı daha çok destekliyor. Bu da çok doğal bir durum.  

- Özellikle son yıllarda, Bayburt boksunun yükselişini gözlemliyoruz. Mesela milli takımlara 10’nun üzerinde sporcu veriyoruz. Nüfusumuzu düşünürsek bu müthiş bir sayı… Milyonluk kaç şehir var iki, milli boksörü bulunmuyor. Ne diyorsun bu duruma?
- Evet, mesela 20 milyonluk İstanbul'dan 1 tane milli boksör var. Bayburt'ta boksa ilgi futboldan fazladır diye düşünüyorum. Bir de Bayburt’ta çok eski tarihlerde kurulmuş boks kulüpleri var. Bunu siz daha iyi bilirsiniz. Futbol maçlarında stat dolmaz ama boks maçı olduğu zaman salon tıklım tıklımdır. Boksa olan bu ilgi, bu sporun Bayburt'ta öne çıkmasını sağladı diyebilirim. Ki, zaten Bayburt’ta değil, tüm Türkiye’de boks gelişiyor.

“Tek hedefim Dünya Şampiyonası”

- Şampiyonluk nasıl bir duygu? Geçen gün Bayburt sokaklarında coşkulu bir şekilde karşılandın. Nasıl bir duygu bu?
- Mutluluk verici tabi ki. Ama devamını düşünüyorsunuz her zaman. Çünkü, başarı devamlılık oldukça başarı oluyor. Mesela 1 ay sonra Dünya Şampiyonası var. Aklım fikrim orada. Orada bir derece alırsam, bu başarım daha da önemli olacak. Gönül ister ki Dünya şampiyonasında da derecem altın olsun ama bronz bile alsam 3 Akdeniz Oyunları şampiyonluğuna değer bu başarı. Dünya Şampiyonası’na boksta en az 100 ülke gelecek. Ve kilomda, yine en az 60-70 sporcu olacak.

“Ona vurma, buna vurma… Kime vuracaklar, hakemi mi dövsünler.”

- Sohbetimizin başında da değindik. Özellikle annen, senin yüzünden hasta olduğunu söyleyerek sana sitem ediyor. Samimi düşündüğünde, yaptığın sporun ailen için zor olduğunu düşünüyor musun?
- Muhakkak. Ama bu sporun cilvesi bu. Mesela bu konuda ilginç bir anım var. Bayburt'ta kardeşim Onur'la gösteri maçı yapıyoruz. Annem de tribünden izliyor. Kardeşim bana vuruyor annem “Oğlum ağabeyine vurma” diye bağırıyor, ben Onur'a vuruyorum annem yine “Önder kardeşine vurma” diye bağırıyor. Annemin yanında oturan komşu kadın dayanamamış anneme demiş ki, “Ona vurma diyorsun, buna vurma diyorsun. Kime vuracaklar, hakemi mi dövsünler.” (Birlikte uzun süre gülüyoruz bu diyaloga.)

“Hocanız aradı, yemek memek yok”

Annesi ve babası bir an olsun Önder'i yanlız bırakmıyor...- Hocanla aran nasıl? Gerek sporculuk günlerinden, gerekse Milli Takım Antrenörlüğüne yükselinceye kadar gururla takip ettiğimiz Agah Dumlupınar’ı yakından tanıyoruz ama bir de senden dinleyelim…
- Ben hocama baba derim, 15 yıldır yanındayım. Mesela, o akşam üstü arayıp anneme “yenge, Onur ve Önder'e bu gece bir şey yedirme” der. Annem bunun üzerine hemen   mutfağın kapısını kilitler. “Hocanız aradı yemek yemek yok” der. Kilo düştüğümüz zaman başımızda oturup sırtımızı sıvazlar, masaj yapar. Olimpiyat şampiyonu da olsam hocamın emeğini ödeyemem. Kendi çocuklarına verdiği önemin 10 katını bana ve kardeşime vermiştir.

- Tekrar Akdeniz Oyunları’na dönersek… Oyunlar başladığında basında kötü şartlardan bahsedildi. Hatta bir ara milli takım sporcularımızın oyunlardan çekilebileceği konuşuldu. Sizin açınızdan da sıkıntılar oldu mu?
- Evet, o tarz sorunlar yaşandı fakat bizim şansımız varmış ki Olimpiyat Köyü'nde kalmadık. Azzuro'da kaldık. Otelde çalışan Boşnak personel hem dilimizi anlıyordu hem de bize çok iyi baktılar. Olimpiyat Köyü'nde 5 çeşit yemek çıkıyormuş. 5 çeşidi de makarna. Orada kalanlar bu duruma verem olmuşlar. (Gülüyor).

Maç sırasında tüm seslere kulağını kapatan Önder'in duyduğu tek ses hocasının sesi...- Önder, maç öncesinde neler düşünür. Nasıl motive olur?
- Bizde maçlar öncesinde sabah tartısı olur ve hangi köşede dövüşeceğin belli olur. Aslında, doğrusunu söylemek gerekirse, maça az bir süre kalıncaya kadar bir şey düşünmüyorum. Uzak durmaya çalışıyorum. Aksi takdirde strese sokuyor bu durum. 30 dakika kala ise hem ısınmaya hem de konsantre olmaya başlıyorum. Antrenörün dediği her söz, kare kare aklına geliyor o an. Mesela; “köşede kulağın bende olsun, tribünlerle ilişkin olmayacak, onları duymayacaksın, ilgisiz kalacaksın gürültüye, 5 bin kişi birden bağırsa da kulağın antrenöründe olacak, sadece antrenörünü dinleyeceksin” gibi… Bunlar tekrar tekrar çınlar kulaklarımda. Çünkü çok iyi hazırlanmış olsan da, rakibini dövecek güç ve kabiliyetin olsa da bazen aşırı konsantrasyon, maç kaybettirebiliyor.

- Senin ve senin gibi başarılı boksörlerimiz bir anlamda yeni büyüyen gençlere örnek oluyor. Ne tavsiye edersin arkandan gelenlere?
- Maça çıktığın andan itibaren şartlar eşittir. Kilo aynı, yaş aynı, belki boy farkı olur. Ona ne öğretilmiş ise, sana da öğretiliyor. Sen vurmazsan, o sana vuracaktır. Boksta en iyi savunma hücumdur. Boksa başlayan gençler kaybettikleri zaman pes etmesinler. Kaybedersin, çok doğal, bu durum sadece yenilgidir ama pes etmek yok olmaktır. Bir önce ki Akdeniz Oyunları'nda 3. oldum ama daha sonra hiçbir şampiyonada dereceye giremedim. Ama pes etmedim, geldim ve bu defa şampiyon oldum. Bu çalışmak ve güven ile alakalı. Pes etmeden, inançla ve hevesle çalıştıkça her yerde derece alabilirsin.

Kasımda düğün dernek var…

- Bu arada şampiyon oluşunun dışında hayırlı bir haber daha var. Nişanlandın ve nişanlında senin gibi bir dünya şampiyonu. Gülsüm (Tatar) boks yaparken, tıpkı sende annen gibi endişeleniyor musun?
- Annem kadar endişelenmiyorum ama düşüncem, okul bitene kadar boks yapmasından yana. Okul bittikten sonra bırakır diye düşünüyorum. Ona, “önemli olan iyi bir yerde bırakmak” diyorum. (Hafif bir tebessüm ediyoruz.)

Önder'den yeni zaferler, yeni şampiyonluklar bekliyoruz...- Peki düğün dernek, şenlik şölen ne zaman?
- Kasımda.

- Hadi hayırlısı Önder. Şimdiden bu hayırlı başlangıcın tamamına ermesini, şampiyonlukların devam etmesini diliyorum…
- Sağolun. Bende Bayburt Postası’nın boksa verdiği özel önem için teşekkür ediyorum. Özellikle maçlarımdan sonra, Bayburt Postası ne yazmış diye siteden takip ediyordum. Atlamadıysam, tüm maçlarımı öncesinde ve sonrasında yayınladınız. Ayrıca Bayburt’tan arkadaşlarımın, benim haberlerime yaptığı yorumları okumak bana ekstra motivasyon sağlıyor. Bu anlamda Bayburt Postası ve okurlarına teşekkür ediyorum.

(Röportaj: K.O.)

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.