Şiirde ustam ve dostum rahmetli Şemsi Belli Ağabeyi’nin hemşerisi idi. Şemsi Ağabeyi, Arapkir İlçesi’nin Kızıluşağı Köyünden, o da Alhasuşağı’ndandı.
Şiir Defteri Dergisi’nde şiirlerimiz yayımlanıyordu, onun da benim de, katılabildiğim şiir günlerinde onu da görmüştüm kürsüde şiirini okurken. 

Fakat Rıza Beşer’le tanışıklığım, Üsküdar Altunizade’de katıldığım Şemsi Belli’yi anma programında oldu. Yıl 2007’di galiba.

Şair Ağabeyim Mehmet Ergönül, programa verilen arada yanına götürdü “Rıza Ağabeyi, Cazim Gürbüz’ü merak ediyordun, işte bu yakışıklı adam odur” dedi. Çok memnun oldu, boynuma sarıldı, “Şemsi seni çok seviyordu” dedi ve memleketimi sordu. “Bayburt” yanıtını alınca, sevinçle parladı bu kez gözleri. “Şemsi seni çok seviyordu dedim ya, ben de senin memleketini o kadar seviyorum, görev yaptım oralarda, Bayburt’un her yerini bilirim. Bir de şiirim vardır, memleketinin dergilerinde, kitaplarında yayımlanan…”

Sonra ben o şiiri bulup, okudum.

Rıza Ağabeyi’yi ise bir daha görmedim.

Önce bu değerli şairin özgeçmişini aktarayım, sonra da o şiiriyle birlikte rahmetler dileyeyim ona.

“Rıza Beşer:
Doğumu: 1922, Alhasuşağı / Arapkir / Malatya

Balıkesir Necatibey Öğretmen Okulunu bitirdi (1945). Afyon'da köy öğretmenliği (1945), Geyve, Kocaeli, Hendek, Adapazarı'nda sınıf öğretmenliği, idarecilik, maarif memurluğu yaptı (1961). Bayburt, İskenderun, Tekirdağ ve İstanbul'da ilköğretim müfettişliği görevini sürdürdü (1961-77) ve emekli oldu. Bir süre Büyük Doğu dergisinde çalıştı. İlk şiiri 1937'de Yedigün dergisinde yer aldı. Şiir ve yazılarını daha çok Arapkir Postası, Balıkesir Postası gazeteleri ile Yedigün, Büyük Doğu, Yeni Defne dergilerinde yayımladı. Servet-i Fünûn-Uyanış, Varlık, Yedi-tepe, İnkılapçı Gençlik, Dikmen, Çınaraltı, Yürüyüş, Kaynak, Yesevî, Size dergilerinde zaman zaman yer aldı. 10 şiiri TSM formlarında bestelendi, üç şiiri İngilizce' ye çevrilerek bir antolojide yayımlandı.

Rıza Beşer, 2011 yılında İstanbul’da öldü.

Eserleri
Şiir: Gönül Çırpınışları (1940), Yolcuma Mektuplar (Mensur şiir, 1944), Bayrağım ve Yurdum (1946), Sadaka (1947), Beyanname (1942), Yaşam Türküsü (Hicivler, 1984)

Söylev: Millî Bayramlarımız (1957), İstiklâl Savaşı (Şiir-söylev, 1976)

Düşünce: Kendini Bulan Adam (1961)”


Bayburt ve Sen

Diyecek yok Bayburt’un baharına kışına
Ben gönlümü kaptırdım Çoruh’un akışına
Yarlardan çağlayarak yusun arıtsın diye
Sana lâyık değilse kıyıya artsın diye
Yapsın yapacağını en son getirsin dize
Arınmış ulaştırsın özlediğim denize

Bulut olsun evimin üzerinde dolaşsın
Benim gönül sultanım sen gönlümü alansın
Yağmur olsun ıslatsın saçlarını yüzünü
Yıkasın ruhum gibi geceni gündüzünü
Bayburt bahçelerinde açan gül elindedir
Çoruh gümüşten kemer Bayburt’un belindedir

Kalesinde ay-yıldız göktekinden de güzel
Sanki getirip koymuş gaipten bir el
Bir gönülden vurgunun hâli var bakışında
Adın tuğra misâli bu kalenin taşında…

Bütün bu güzellikler; hayal, türkü, bar, şiir
Avunduramaz beni Celalî, o dev şair
“Issız kalmış otağı” diyen Zihnî de gelse
Ve Hicranî önümde güzellerle eğilse
Bayburt senden uzakta tadı yok bu diyarın
Gönlümün içindedir yaz-kış karlı dağların



Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Temuçin 10 yıl önce

Cazim üstat, şiirde anlatılan bu günkü Bayburt mu? Çoruh bize küs! "Beni kendinize hasret bıraktınız. Aramıza duvarlar ördünüz. HES'lerle beni zincire vurdunuz. Yeşilimi yok ettiniz." diye çığlık atarken, nerede kaldı "gümüşten kemer", nerede kaldı "Çoruh'un gönül kaptırılacak çağlayan su. Gülü de arama boşuna, bahçe kalmadı.