Gelir bizimle okeye otururdu, oyunun tam ortası, Azerilerin deyimiyle “Davanın en şirin yerinde”, yanında oturanlardan birine döner “Gel yerime bak, ezan ohunir, namaz kılıp gelim” derdi.
Okeyci deyimiyle “Öyle taşı çıkardı ki”, okey atardı iki de bir… “Abdestli misin?” diye arada sorardım, “Evet” yanıtını alınca “Taşın iyi çıkıyor, demek ondandır” derdim, gülüşürdük. Başka şakalar da ederdik, “Namaz sonrası dua edince, ‘Ya Rabbim, bol bol okey atmayı nasip eyle’ de, diyor musun?” derdik, o zaman çok kızardı, “Böyle sözler tehlikeli, namazla dua ile alay etmeyin, imanınız gider, oyun oynuyoruz, günah kazanıyoruz, bu başka bir iş, Allah affetsin, ama ‘okey atmayı nasip eyle” dedin miydi, cehenneme kadar yolun olur…”
O bir toprak ağasıydı. Onun için boş zamanı boldu, onun için bizimle okeye oturuyordu kışları, hoş yazın da öyle fazla çalıştığı yoktu.
Boş zamanlarında siyaset de yapıyordu. İyi de siyasetçiydi ama boşboğazlığı yüzünden sevilmiyordu. CHP Genlik Kollarında başlamıştı siyasete, ortanın solu ona ters gelmiş, Turhan Feyzioğlu’nun Güven Partisi’ne geçmişti. Feyzioğlu’nu seviyordu ya, o parti eriyip duruyordu, gidip ikna ettiler alıp MHP’ye getirdiler.
MHP’de boşboğazlığı başına işler açtı, sonunda bir gün bir köşeye kıstırdı, yumrukla gözünü şişirdiler, ondan sonra ağzına sahip olmaya başladı.
Ama arada eski hatıralarını anlatmaktan da geri durmazdı. Böyle iki anısı vardı ki pek gülerdik onlara.
İlki odun deposu işi. Birisi ile ortak odun deposu açıp işletmeye başlamışlar. Ortağı gece âlemlerine pek meraklıymış. Derken bizimki odunların eksildiğini fark etmiş ve pusuya yatmış. Derken bir akşam üstü bakmış ki ortağı geldi, bir arabaya soba boyu kırılmış odunları yükletti, kendisi de bindi sürücünün yanına yola düştüler. Bizimki de atlamış bir faytona düşmüş arkalarına. Odun arabası genelevin önünde durmuş, ortağı içeri girmiş, iki Şıhbızınlı çalışanla dışarı çıkmış, odunlar içeri taşınmaya başlanmış.
“Ola megem (meğer) benim odunlarım Yosma’nın evinde yanirmiş” derdi. Yosma, ortağının dostunun adı… Bu anıyı oturduğumuz pastanenin sahibine anlattık. Bir gün bu “abdestli okeyci, toprak ağası, oduncu” arkadaşla otururken, pastaneci yanaştı masaya. Dedi ki “Yavu uşahlar, bir tarihte af buyurun geneleve gitmiştim, Yosma’nın evi bir sıcak sıcak… Dedim ne yakıyorsunuz?...”
Kıyamet kopmuştu, “Sizin ağzız da .oh islanmir, siz bir şey anlatanda kabahat…”
Öteki anısı, askerlik anılarına bağlı bir anı… Bir gün oturdu bize askerlikte çektiği sıkıntıları anlatıyor, oysa askerliği askeri hastanede yapmış. Yaşça bizden büyük, sözünü esirgemez birisi de var masada, birden patladı: “Yeter ola, diyesen Gulag Takımadalarında eskerlik yapmış!”
Bu anıdan dolayı arada takılırdık ona “Hele Gulag Takımadalarından anlat azıcık…” diye…
Eveeet… Bu arkadaşı, şehrine gidip son gördüğümde, Ergenekon operasyonları Oda TV’ye ve Türkan Saylan’ın başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne sıçramıştı. Ben Fethullah’a veryansın ediyordum, gazetedeki köşe yazılarımda yazdığım gibi. O ise Fethullahçı ve AKP’lilerin karşı nedencelerini sıralıyordu: “Oda TV, karanlık oda imiş aslında, karanlık işler çevriliyormuş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde ise PKK’lı kızlar eğitiliyormuş…” Fakat bunları inanarak söylemiyordu sanki, yanımızda birileri daha vardı, onlara mesaj verir gibiydi.
Sonra mı? Bugün mi? Şimdiler mi? Oooo neler oldu neler… Arkadaş artık sıkı “reyizci” ve de şeriatçı. Hac ve Umre Seferleri düzenliyor, kocaman bir şirketi var. Kendisi de elbette katmerli hacı, sakalı da var elbette. Uhud Dağı’ndaki Okçular Tepesinde o gençliğimizde alay konusu olan “Menderes Gözlükleri” ile ve pazarladığı hacılarla çadırlarda pozlar verip sosyal medyada sergiliyor. Yalnız hac resimleri mi? Hayır. Ayetler, hadisler, cumanız, kandiliniz mübarek olsun mesajları ve siyasette gözünü açtığı CHP ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na veryansınlar var…
Niye yazdım bu tipi? Ülkemizin insan, siyaset ve din sosyolojisine bir örnek vak’a da ondan…
Okeyci deyimiyle “Öyle taşı çıkardı ki”, okey atardı iki de bir… “Abdestli misin?” diye arada sorardım, “Evet” yanıtını alınca “Taşın iyi çıkıyor, demek ondandır” derdim, gülüşürdük. Başka şakalar da ederdik, “Namaz sonrası dua edince, ‘Ya Rabbim, bol bol okey atmayı nasip eyle’ de, diyor musun?” derdik, o zaman çok kızardı, “Böyle sözler tehlikeli, namazla dua ile alay etmeyin, imanınız gider, oyun oynuyoruz, günah kazanıyoruz, bu başka bir iş, Allah affetsin, ama ‘okey atmayı nasip eyle” dedin miydi, cehenneme kadar yolun olur…”
O bir toprak ağasıydı. Onun için boş zamanı boldu, onun için bizimle okeye oturuyordu kışları, hoş yazın da öyle fazla çalıştığı yoktu.
Boş zamanlarında siyaset de yapıyordu. İyi de siyasetçiydi ama boşboğazlığı yüzünden sevilmiyordu. CHP Genlik Kollarında başlamıştı siyasete, ortanın solu ona ters gelmiş, Turhan Feyzioğlu’nun Güven Partisi’ne geçmişti. Feyzioğlu’nu seviyordu ya, o parti eriyip duruyordu, gidip ikna ettiler alıp MHP’ye getirdiler.
MHP’de boşboğazlığı başına işler açtı, sonunda bir gün bir köşeye kıstırdı, yumrukla gözünü şişirdiler, ondan sonra ağzına sahip olmaya başladı.
Ama arada eski hatıralarını anlatmaktan da geri durmazdı. Böyle iki anısı vardı ki pek gülerdik onlara.
İlki odun deposu işi. Birisi ile ortak odun deposu açıp işletmeye başlamışlar. Ortağı gece âlemlerine pek meraklıymış. Derken bizimki odunların eksildiğini fark etmiş ve pusuya yatmış. Derken bir akşam üstü bakmış ki ortağı geldi, bir arabaya soba boyu kırılmış odunları yükletti, kendisi de bindi sürücünün yanına yola düştüler. Bizimki de atlamış bir faytona düşmüş arkalarına. Odun arabası genelevin önünde durmuş, ortağı içeri girmiş, iki Şıhbızınlı çalışanla dışarı çıkmış, odunlar içeri taşınmaya başlanmış.
“Ola megem (meğer) benim odunlarım Yosma’nın evinde yanirmiş” derdi. Yosma, ortağının dostunun adı… Bu anıyı oturduğumuz pastanenin sahibine anlattık. Bir gün bu “abdestli okeyci, toprak ağası, oduncu” arkadaşla otururken, pastaneci yanaştı masaya. Dedi ki “Yavu uşahlar, bir tarihte af buyurun geneleve gitmiştim, Yosma’nın evi bir sıcak sıcak… Dedim ne yakıyorsunuz?...”
Kıyamet kopmuştu, “Sizin ağzız da .oh islanmir, siz bir şey anlatanda kabahat…”
Öteki anısı, askerlik anılarına bağlı bir anı… Bir gün oturdu bize askerlikte çektiği sıkıntıları anlatıyor, oysa askerliği askeri hastanede yapmış. Yaşça bizden büyük, sözünü esirgemez birisi de var masada, birden patladı: “Yeter ola, diyesen Gulag Takımadalarında eskerlik yapmış!”
Bu anıdan dolayı arada takılırdık ona “Hele Gulag Takımadalarından anlat azıcık…” diye…
Eveeet… Bu arkadaşı, şehrine gidip son gördüğümde, Ergenekon operasyonları Oda TV’ye ve Türkan Saylan’ın başında bulunduğu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne sıçramıştı. Ben Fethullah’a veryansın ediyordum, gazetedeki köşe yazılarımda yazdığım gibi. O ise Fethullahçı ve AKP’lilerin karşı nedencelerini sıralıyordu: “Oda TV, karanlık oda imiş aslında, karanlık işler çevriliyormuş, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde ise PKK’lı kızlar eğitiliyormuş…” Fakat bunları inanarak söylemiyordu sanki, yanımızda birileri daha vardı, onlara mesaj verir gibiydi.
Sonra mı? Bugün mi? Şimdiler mi? Oooo neler oldu neler… Arkadaş artık sıkı “reyizci” ve de şeriatçı. Hac ve Umre Seferleri düzenliyor, kocaman bir şirketi var. Kendisi de elbette katmerli hacı, sakalı da var elbette. Uhud Dağı’ndaki Okçular Tepesinde o gençliğimizde alay konusu olan “Menderes Gözlükleri” ile ve pazarladığı hacılarla çadırlarda pozlar verip sosyal medyada sergiliyor. Yalnız hac resimleri mi? Hayır. Ayetler, hadisler, cumanız, kandiliniz mübarek olsun mesajları ve siyasette gözünü açtığı CHP ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na veryansınlar var…
Niye yazdım bu tipi? Ülkemizin insan, siyaset ve din sosyolojisine bir örnek vak’a da ondan…
CAZIM ABİ OKUYUP ARAŞTIRMA YAPMAYINCA KESTİRMEDEN KENDİLERİNİ DÜŞÜNCESİZ YOLLARA ATARAK KENDİLERİNİ KANDIRIYORLAR. KENDİLERİNİ KANDIRMAKLA KALMIYORLAR TOPLUMUDA UYUTUYORLAR. UYUMAMANIN ÇARESİ OKUMAK. ARAŞTIRMAK VE DE 5 N BİR K DİYEREK SONUÇLANDIRMAK